Nasihatın her türlüsü güzeldir sevgili canlar. Yeter ki o nasihati dinleyelim ve kendimize oradan bir pay çıkarmaya çalışalım. Allah dostlarının ve toplumda bulunan nice büyüklerin söyledikleri mana yüklü o sözler o kadar değerlidir ki biz bu sözlerin kıymetini ancak başımıza bir şey gelince anlarız. Anlarız da o zaman iş işten çoktan geçmiş olur. Mevlana Hazretleri ne güzel söylemiş: “Siz, size yapılan nasihati iyi dinleyin, çünkü bir çiviyi çakmak için keser onun başına üç-beş defa iner de iner.”
“Bu dünyada dertsiz adam yoktur, varsa adam değildir.” Diyen Allah dostu Sad-i Şirazi’nin ne demek istediğini anlayabilmek ne kadar önemli. Daha küçükken çocuklarımızı milli ve manevi değerleri öğreterek ahlaklı ve dürüst bir şekilde yetiştirmek her bir anne ve babanın görevi olmalıdır. Her anne ve baba çocuğunun her hareketinden sorumludur. İşlediği günah ve sevaplardan de hissedar olacaktır. Bunun içindir ki yeri e zamanı geldiğinde onlara nasihat etmek her anne ve babanı en önemli görevleri arasında olmalıdır.
Bildiğimiz kadarıyla nasihati büyükler yapar, küçükler dinler. Günümüzde bazen de küçükler öyle bir konuşurlar ki, bu konuşmalarıyla büyüklere davranışlarıyla nasihat etmiş olurlar.
Mahmut torunumun banyoda tuvaletini yaptıktan sonra yirmiye kadar sayarak ellerini sabunla yıkaması,”Dede sen de ellerini her zaman yirmiye kadar sayarak yıka.” der gibi bakması bana bir nasihat gibi geldi.
“Hiç şüphesiz ki çocuk yedisinde ne ise yetmişinde de odur.” Diyen atalarımız ne kadar da haklı değil mi? Diğer taraftan anne ve babalar çocuklarına nasihat ederken onları karşılarına alıp sanki bir arkadaşmış gibi samimi bir şekilde anlatacaklarını sindire, sindire anlatma yolunu seçmelidirler. Kızmak, bağırmak, sinirlenmek ve çocuğu dövmek bize ve topluma hiçbir şey kazandırmaz. Böyle yapacak olursan üstelik adam olacak çocuğu daha çocukken ahlaklı hayat rayından çıkarmış oluruz.
Bazen bir şeyler dinlerken onu bildiğimizi zannederiz. O sözleri dikkatli bir şekilde dinlediğimizde bilmediklerimiz ortaya çıkar ve utanırız. İnsan olarak bildiklerimiz ne ki, belki de denizden bir damlacık. Öğrenmek ve ilim elde etmek için Hz. Ali (r.a.) ne güzel ifade buyurmuş: “İlim Çin’de de olsa gidip alınız.” Buradaki Çin ifade uzaklık anlamına geliyor herhalde. Demek istiyor ki Bu Allah dostu, uzak yakın demeden öğrenebildiğiniz kadar ilim tahsil ediniz. Size söylenen nasihatleri dikkatli bir şekilde dinleyiniz, zaman zaman da yazmaya bakınız, ola ki o nasihatlerin faydasını sonra görürsünüz ve söyleyenleri takdir ederek dualarınıza katarsanız.
Toplumumuzda yaşayan insanlar da her şeyi bildiğini sanır. O her şeyi bildiğini sanan insanlar tabiri caizse boş bir teneke gibidir. Çalarsan ancak tıngır tıngır ses çıkarır. Oysa kendini bilen ne kadar okursa okusun, ne kadar ilim meclislerine devam ederse etsin, tamı tamına mükemmel bir şekilde her şeyi yine de bilmesi mümkün değildir.
Mükemmellik ancak Peygamberlere has bir özelliktir. İnsanoğluna düşen en önemli görevlerden birisi her gün ama her gün okumaktır.
Neyi, nasıl okumak? Önce kâinat kitabını okumak, sonra Hak kitabı Kur’an-ı Kerim’i okumak. Daha sonra da kendini okumak. Okuduklarının hepsini sindire sindire iyice anlamak, anladıklarıyla yaşamaya çalışmak ve anladıklarını birilerine anlatmak derdini taşıyan insan Allah katında en sevimli insandır diye düşünüyorum.
O kendini bilen Allah dostları, İlim adamları boşu boşuna konuşmazlar. Söyleyecekleri sözleri düşüne, düşüne, tane, tane söylemeye çalışırlar. Bu sözleri sarf ederken de muhataplarının yüzüne bakmadan edemezler, muhataplarıyla yüz yüze gelmeye çalışlar.
Kendini bilen insan, bu dünyaya neye geldiğine kafasını yormaya çalışan insan okumanın, anlamanın engin zevkini tadar ve diğer insanlara da tattırmaya gayret göstermeye çalışır. Kendini bilen insan her zaman ve zeminde çok kitap okumayı, insanları dinlemeyi, her zaman ve her zeminde az konuşmayı yeğlerler. Her zaman azı ve özü söylemeye çalışırlar.
Aşağıda zikri geçen sözler de düşünüldüğünde öylesine yabana atılacak sözler değil gibi geliyor bana. Belki de bu sözlerin tanesi biner altına satılıyordur bilemiyoruz. Ama bana deseler ki sen biner altın verir misin? Ben bu sözlerin hepsine değil biner altın, hepsini almak için servetimin önemli bir bölümünü vermeyi göze alırım. İşte öyle bir servet karşılığında alınabilecek söz dizileri. Şimdi ücretsiz hediye olarak sizlere vermeye çalışıyorum. Ve karşılığında sadece sizlerden dua istiyorum. Gelin alın şimdi ve güle güle kullanın can dostlar.
İşte o servet ödenebilecek güzel söz dizileri:
-Esnaflık yapacaksan küçük yaşta başla.
-Koyunculuk yapacaksan dağlarda kışla.
-Çiftçilik yapıp verim alacaksan nadası üçle,
-Sevap bohçanı dolduracaksan gıybeti haşla,
-Huzur bulacaksan gönlünü Allah’a yasla,
-Yetimin hakkını hiç mi hiç yeme asla,
-Cennete gireceksen durmadan sevap işle.
-İki cihanda sürünmek istersen namazı boşla.