Orhan’ı yaklaşık yirmi beş yıl önce tanımıştım. O dönemde kardeşi Süleyman benim okuttuğum dördüncü sınıfa devam ediyordu. Sınıfta Din Kültürü Ve Ahlak dersinde açmış olduğum Esma-ül Hüsna’yı ezberleme yarışında sınıfta ki öğrencilerin hepsinden önce bir hafta içerisinde ezberlemiş ve tespit edilen ödülleri kazanmıştı. Ben de Abisi Orhan’a hitaben:
“Bak kardeşin Allah’ın 99 ismini ezberledi, bunu senin takip etmeni istiyorum, onun bunu unutmaması için her gün okuması gerekiyor, bu görevi de sen takip edeceksin.” Dedim. O arada Orhan bizim haftalık olarak devam ettiğimiz Kur’an gezeği sohbetlerimize gelmekteydi. Küçük yaşlarda beyninden birkaç defa ameliyat geçirmişti. Namazını kılıyordu ama Kur’an’ı Kerim-i okumasını bilmiyordu. Kur’an gezeğine geliyordu ve kendisine verilen yarım sayfalık Kur’an dersini Kur’an bilmemesine rağmen kasetlerden takip ederek ve tecvitli okuyarak dersini vermekteydi. O kadar Kur’an’ı Kerim-i yüzünden öğrenmesi için söylememize rağmen o buna bir türlü yanaşmıyordu. O verilen Kur’an dersini Fatih Çolak Hoca’nın kasetlerinden tecvitli olarak çalışıp geliyordu.
O çok mu çok azimli birisiydi. Verilen görevi bi hakkın yerine getirmek için büyük bir çaba ve gayret göstermekteydi. Kur’an gezeğine devam etmenin yanında evinde şimdiye kadar kasetlerden Yasin-i Şerif-i, Fetih suresini, Rahman Suresini, Vakıa Suresini, Haşr Suresini, Saff Suresini, Cuma Suresini, Münafigun Suresini, Mülk (Tebareke)suresini, İnsan Suresini, Nebe Suresini, Abese Suresini, Tarık Suresini, Fecr Suresini ezberlemiş bulunuyordu. Dükkânda boş zamanlarında sürekli olarak bu ezberlemiş olduğu sureleri tekrar ederek unutmamaya çalışıyordu.
Bir ara bana dedi ki;
“Şaban Hocam, Allah senden bir değil binlerce kere razı olsun. Benim bu seviyeye gelmemde sekin pek çok emeğin olmuştur. Senin çağırmanla ben o gezeğe yıllar yılı geldim ve çok şeyler öğrendim. Azmi öğrendim, çalışmayı öğrendim, Sizin sohbetlerinizden çok mu çok feyizlendim. Kur’an’ı kerim’i yüzünden okumayı öğrenemedim ama kasetlerden bir o kadar sureyi tecvit kaidelerine uyarak ezbere almayı başardım. Kendi kendime ben bu Kur’an yolunda durmadan ilerlemem için hep Allah’ıma dua ettim, muhtelif hocalarda bana hep ezberlemem gerektiği sureleri vererek ve beni senle birlikte kontrol ederek ezberlememi sağladılar, Allah hepinizden razı olsun.”
Yaklaşık bir yıl önce de anne ve babasıyla da 20 gün kadar umreye gidip gelmek nasip oldu Orhan’a. Umre görevini yerine getirirken otelin altında bulunan mescid de mihraba geçip Türkiye’nin dört bir tarafından gelen Müslümanlara namaz kıldırmayı nasip etti. Bakıyor ki cemaat sünneti kılmış, mihrapta hoca yok. Orhan şöyle bir etrafına bakınıyor hoca olmayınca cübbeyi giyip mihraba geliyor ve cemaate hitaben şunu söylüyor:
“Benim adım Orhan, Afyonkarahisar’dan geldim. Ben zaten Afyonkarahisar’da bir caminin fahri olarak müezzinlik görevini yerine getiriyorum, zaman zaman da imam izinli olduğunda imamlık görevini yapıyorum. İçinizden birisi buraya namaz kıldırmak için geçmedi ve ben geldim, eğer biriniz kıldırmak istiyorsa gelsin kıldırsın, demesine rağmen hiçbir kimse namazı kıldırmak için mihraba doğru yaklaşmayınca Orhan namazı kıldırıyor, arkasından da bir aşır okuyor ve namaz sonunda özellikle yaşlı amcalar ve kadınlar kendisine teşekkür ediyorlardı.
Geçen gün beni çağırarak çay söyledi, biraz sohbet ettik. Ezberlemiş oyduğu sureleri ilaveten daha diğer sureleri ezberleyeceğini ve ezberlemiş olduğu sureleri de durmadan tekrar ettiğini belirtti. Bu durum bazılarını iletildiğinde bir türlü inanamıyorlar. Nasıl olur da birisi Kur’an’ı yüzünden öğrenmeden bu kadar sureleri ezbere alabiliyor. O bunun sırrını da açıklıyor ve diyor ki: “Şaban hocam, ben bu işe soyunurken ve gezeğe devam ederken hep Allah’a dua ettim. Ne olursun Allah’ım beni Kur’an’la haşır neşir olanlardan eyle, Kur’an daki sureleri bana kasetten ezberleme aşkını ve şevkini ver, diye dua ettim. Rabbim çok şükür ne dua ettimse hepsini de kabul etti. Bu genç yaşımda umre yapmayı ve orada kutlu beldedeki mescide namaz kıldırmayı nasip etti. Dükkânda bulunduğum sırada bütün ezberlediğim sureleri durmadan tekrar etmeye çalışıyorum. Ola ki ileride gözlerime bir şey olursa ezbere aldığım sureleri ezberden okuyup unutmayayım, Allah’ın huzuruna öylesine kötü bir şekilde varmamayım diye kendi kendime söz verdim.”
Böylesi bir vaziyette olanı ben bu zamana kadar hiçbir yerde duymadım ve görmedim. Rabbim Orhan’ı çok seviyor ki, ona bu şekilde Kur’an yolunda ilerlemeyi nasip etmiş. O azmi, o şevki bazı insanlarda görmek mümkün olmuyor. Her türlü azası yerinde olmasına rağmen namaz kılmayan, Kur’an öğrenmeyen insanları görünce insan uzun düşüncelere dalıp gidiyor. Demek ki Yüce Allah isteyene, arzu edene, çalışana, azmedene ve gayret edene kendi yolunda ilerlemesini sağlıyor ve yardım ediyor. İşte Orhan’da Allah’ın çok mu çok sevdiği insanlardan birisi, diye düşünüyorum. Rabbim hayatta böylesi insanların sayısını artırsın diye namazlarımın arkasından dua ediyorum.