87. HAFTA TÜRKELİ GAZETESİ SANAT..KÜLTÜR
SAYFASI YAZILARI
HAZIRLAYAN: ŞABAN KORKMAZ
HAFTANIN AYET-İ KERİMELERİNİN MEALİ: “Arkadan çekiştiren, ayıp kusur arayan, servet toplayan ve onu sayıp duran herkesin vay haline! O, malının kendisini sonsuza kadar yaşatacağını zanneder.” (Hümeze Suresi 104/1-3)
&&&
HAFTANIN SÜNNETİ SENİYYESİ’NİN MEALİ: “Misafir, bir müminin evine girince, onunla bin bereket ve bin rahmet girer. O ev halkının günahları, denizlerdeki köpüklerden ve ağaçlardaki yapraklardan daha çok olsa da affolur. Her birine bin şehit sevabı verilir. Misafirin yediği her lokma için bir hac ve umre sevabı yazılır ve onlar için Cennette bir şehir inşa edilir.” (Nisab-ül Ahbar)
&&&
BAŞYAZI:
ŞABAN KORKMAZ
İBRET VERİCİ BİR OLAY VE ONUN OLUMLU NETİCESİ
Aynı köyde ilkokulu, ilçesinde ortaokulu, ilinde liseyi ve öğretmen okulunu bitirip bir köye aynı şekilde tayin olan Ahmet ve Mehmet’in hikâyesini sevgili okuyucularımla paylaşmak istiyorum.
Ahmet ve Mehmet Anadolu’nun mütevazı ve sevimli bir köyünde bir ilkokulda beraber öğretmenlik görevlerini sürdürmüşlerdi. Köyün ilkokuluna ait bir lojmanda kalmaktaydılar. Birlikte yedikleri Ahmet yapıyor, Mehmet de bulaşıklarını yıkıyordu. Akşamları da ertesi günü öğrencilere neler öğretmeleri gerektiğini tespit etmeye çalışıyorlardı. Gecenin uzun günlerinde haftanın iki gününde kitap okuma saatleri vardı. Kitap okumaları bittiğinde her ikisi de Kur’an cüzlerini okuyarak ayda bir hatim yapmaya çalışıyorlardı. Her ikisi de Yasin-i Şerifi, Tebarekeyi, Ammeyi ve Cuma surelerini beraber ezberlemişlerdi. Havanın soğuk olduğu günlerde lojmanda cemaat olup namazlarını birlikte kılmaya özen gösteriyorlardı. Okulda fakir ve yardıma muhtaç öğrenci velilerine düzenli olarak her ay birlikte gıda alıp ailelerine teslim ediyorlardı.
Boş vakitlerinde köy odasına gidip orada köylülerle sohbet ederek onları aydınlatmaya çalışıyorlardı. Köyün yapılacak işleri için muhtara yardım etmeye çalışıyorlardı. Köydeki gençlerin kahve alışkanlıklarının azaltılması için köyde bir futbol takımı kurmuşlardı. Bu futbol takımı ili komşu köylere gidip onlarla dostluk maçları yapmaya özen gösteriyorlardı.
Birlikte görev yaptıkları köyde yaklaşık üç yıldır hizmet yapmışlardı. Her ikisi de bir yerlere tayin için dilekçelerini vermiş bulunuyorlardı.
Ahmet’in tayini istediği yere çıkmış, Mehmet’in tayini ise yapılmamıştı. Mehmet bu işe çok üzülmüş ve elinden olmadan Allah’a karşı isyan bayrağını çekmişti. O ana kadar hiç sarf etmediği cümleleri sarf etmiş bulunuyordu.
Aradan tam altı ay geçmişti ki, Ahmet’in tayin olduğu yerde bir deprem olmuş ve Ahmet arkadaşı o depremde hayıtını kaybetmişti. İşte o zaman Mehmet’in aklı başına gelmiş ve Allah’a karşı isyan etmenin yerinde olmadığını, Allah’ın kendisini çok sevdiğini hatırlamıştı.
Belli ki her şeyde bir hayır ve şer olduğunu insanoğlu bilemez bir vaziyette olabiliyor.
Yüce Allah her bir kulunu çok mu çok seviyor. Kullarının neler yaptıklarını görmüyor mu? Görüyor. Öyleyse Yüce Yaratıcı alan Allah’a her konuda teslim olmasını bilmeliyiz.
Rabbim neyler, neylerse güzel eyler! Vesselam.
&&&
ESMAÜ’L HÜSNA’DAN
EL-LATİF (C.C.)
“En ince işlerin bütün inceliklerini bilen, lütuf v ihsan sahibi olan”
Ey sonsuz lütufkâr olan, âlemlerde olan bütün işlerin in ince sırlarını ve gizli yanlarını bilen e zatı, ilahi bir gizlilik içinde bulunan Latif Allah’ım! Bu ismin hakkı için bana lütuflarda bulun.
&&&
BEN MÜ’MİNİM DİYEN KİŞİ;
-Yalnızca Allah’a ibadet edendir,
-Kur’an’ı Kerim’i her gün okuyandır,
-Her zaman Sünneti seniyyeye uyar.
-Her halükarda alçakgönüllüdür,
-Mümkün olduğunca yardımseverdir,
-Olabildiğince cömert olandır,
-Allah’ın dinini tebliğ edicidir,
-Allah’ı zikirden geri durmayandır,
-Namazların huşu içinde kılandır,
-Hiçbir kimseyi kızdırmayandır,
-Hiçbir kimseyi kırmayandır,
-Helal lokmalarla beslenendir,
-Hiçbir kimsenin gıybetini yapmayandır.
Bunlara belki sizin de ekleyeceğiniz bir şeyler olabilir düşüncesiyle burada nokta koymak istiyorum. Rabbim cümlemizin yar ve yardımcı olsun.
&&&
BİLİYOR MUSUNUZ?
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Şaban-ı Şerif ayında daha fazla oruç tuttuğunu, sadaka verdiğini Biliyor muydunuz?
&&&
HİÇ ŞÜPHESİZ Kİ DUA;
Mazlumların barınağı, rahmet kapısının anahtarı, gönüllerin süruru, kulun Yüce yaratıcı Allah’a olan münacatıdır.
Dua, kulluğun gereği, ibadetin özü, ilahi muhabbetin kendisidir.
Dua hiç şüphesiz ki müminin silahı, yüce dinin dayanağı, göklerin ve yerin nurudur.
Hiç şüphesiz ki dua, kulun Allah’la perdesiz, şeksiz ve şüphesiz konuşmasıdır.
Dua, bizi Rabbimizin esmasına (isimlerine ) götüren kanatlardır. Öyleyse Allah’ın isimlerini zikrederek dua etmemiz dolayıyla Allah’a emanet olun.
Rabbim duası kabul olanlardan eylesin cümlemizi.
Önemli Not: Dua ederken dua silsilesine dikkat edelim ve kendimizi en sona bırakalım olur mu?
&&&
DEDEM DERDİ Kİ!
“Sevgili Torunum! Hiç şüphesiz ki bu dünya insan için geniş bir imtihan yeri ve sürecidir. İnsan imtihanına uygun olarak akıllı ve iradeli yaratılmış, peygamberler ve kutsal kitaplarla doğru ve yanlışlar gösterilmiştir. Dolayısıyla insanların bir ömür boyu yaptıklarından hesap vermesi gerekir ki o hesap günü ahirettir.”
Önemli Bir Not:
Acizane ben de diyorum ki, kendini bilen kişi akşamları her gün yatmadan önce kendini hesaba çekendir. O gün akşama kadar ne kadar günah işlediğini, ne kadar sevap kazandığını yatmadan önce amel terazisinde tartıp ertesi günü hiçbir günah işlememeye azmedendir, diye düşünüyorum.
&&&
ANNEM YEMEK YAPARKEN;
-Yemeği yiyenlerin hidayetli ve ihlaslı olmaları için, İHLAS suresini,
-Hazırlanan yemeğin lezzetli olması için, KEVSER suresini,
-Pişen yemeğin bereketli olması için de ETTEHIYYATÜ’YÜ
Okumayı ihmal etmezdi.
&&&
SEN
-Peygamber Efendimiz’e-
Ey Sevgili,
Biricik Yaratıcı’nın Rasülüsün Sen,
Tanrı’nın eşsiz,
Tertemiz ve seçkin kulusun sen.
Yüce Rabbimizin nazlısı,
Evrenin efendisisin Sen,
Peygamberlerin gözünün nuru,
Bizim ışığımızsın
Ey Allah’ın elçisi,
Ümmetin acizdir bilirsin Sen,
Başsız ayaksız acizlerin,
Yol gösterisisin Sen.
Risalet bahçesinin servisi,
Marifetin baharısın Sen,
Şeriat bahçesinin nazlı gülü,
Yücelerin bülbülüsün Sen.
(Mevlana Celaleddin-i Rumi)
&&&
SÖYLEMEK LAZIM DEĞİL Mİ?
-Her bir işe Besmele ile başlanması gerektiğini,
-Cennetin anahtarının namaz olduğunu,
-Büyük günah işlemedikçe beş vakit namaz ve iki Cuma namazı, aralarındaki günahlara kefaret olduğunu,
-Verilen sarakaların üzerimize gelecek bela ve musibetleri önlediğini,
-Güler yüz ve tatlı dilin bir sadaka olduğunu,
-En büyük hizmetin ana ve babaya yapılması gerektiğini,
SÖYLEMEK LAZIM DEĞİL Mİ?
&&&
BİR KISSA-BİR HİSSE!
(GÜZEL BİR TEMENNİ)
Zamanın Allah dostlarından Rabia Adeviyye annemiz ezan okunur okunmaz namazını kılarmış. Geceleri birkaç saat uyuyup geri kalan zaman zarfından Allah’ı zikretmeyi adet haline getirmiş.
Bir gün namaz kıldıkta sonra kendisini yaratan Yüce Allah’a şöyle dua ediyordu:
“Ya Rabbim! Senin cehennemine girmemek için eğer namaz kılıyorsam, beni cehenneminde yak. Senin Cennetine girmek için namaz kılıyorsam beni cennetine koyma. Ben sadece ve sadece Senin rızasını kazanmak için sana ibadet etmeye çalışıyorum. Ben senin Gül cemaline aşığım. Senin Gül cemalini görmek için ibadet ediyorum.”
Önemli Not: Böyle düşünenlerden ve ibadet edenlerden Rabbim razı olsun. Zaten her şeyin özü Yüce yaratıcı olan Allah’a kulluk görevi değil mi?. Bizler bizi yaratan Yüce Allah’a öylesine güzel ameller yaparsak, o bizim yaptığımız amellerden dolayı hiç cehennemine atar mı? Elbette atmaz değil mi?
&&&