Dinle, bu ney nasıl şikayet ediyor, ayrılıkları nasıl anlatıyor:
“Beni bir sazlıktan kestiklerinden beri feryadımdan erkek, kadın herkes ağlayıp inledi.
Ayrılıktan parça parça olmuş, kalp isterim ki, istiyak derdini açayım.
Aslından uzak düşen kişi, yine vuslat (kavuşma) zamanını arar.
Ben her cemiyette ağladım, inledim. Fena hallerle de eş oldum, iyi hallilerle de.
Herkes kendi zannınca benim dostum oldu ama kimse içimdeki sırları araştırmadı.
Benim esrarım (sırlarım) feryadımdan uzak değildir, lakin canı görmek için kimseye izin yok.
Bu neyin sesi ateştir, hava değil; kimde bu ateş yoksa yok olsun!
Aşk ateşidir ki neyin içine düşmüştür, aşk coşkunluğudur ki şarabın içine düşmüştür.
Ney dosttan ayrılan kişinin arkadaşı, haldaşıdır. Onun perdeleri perdelerimizi yırttı.
Ney gibi hem zehir, hem panzehir, hem dost, hem de müştak (arzu ve istekli) olanı kim gördü?
Ney kanla dolu olan yoldan bahsetmekte, Mecnun aşkının kıssalarını söylemektedir.
Bu aklın mahremi ve sırdaşı, (Allah’ın kudret ve tecellisine) hayran olandan başkası değildir; dile de kulaktan başka müşteri yoktur.
Bizim gam ve kederimizden günler uzadı, vakitsiz bir hale geldi; günler, (ayrılıktan doğan) ateşlerle yoldaş oldu.
Günler geçip gittiyse, varsın gitsin, ne gam! Yeter ki sen kal, ey temizlikte benzeri olmayan, hemen sen kal!
Balıktan başka her şey suya kandı, rızkı olmayana da günler uzadı.
Ham olanlar, hiç pişmişin, olgunun halinden anlar mı? Öyleyse sözü kısa kesmelidir vesselam.”
KONUNUN KISA AÇIKLAMASI
Hz. Mevlana, Mesnevi’ye dinle: bişnev, sözüyle başlamasındaki hikmetleri vardır. Mesnevi bilginlerine göre, Allah Kur’an’ında dinlemeyi, işitmeyi görmekten faziletli göstermiş, Kur’an’da işitmenin faziletinden bilhassa bahsetmiştir. Diğer taraftan yeryüzüne gönderilen Peygamberlerin hiç birisinin sağır olmayışı insanda işitme, dinleme gücünün ehemmiyetine delil sayılmaktadır.
Bu ilk beyitte, ikinci mühim kelime “ney”dir. Ney bir taraftan yazı yazma kalemidir ve aziz bir vasıtadır. Diğer taraftan erenlerin bir sembolüdür. Erenler Allah ile vuslattadırlar. Fakat bu vuslata ermeden önce nice ayrılıkların ızdırabını duymuşlardır. Veliler, Allah’tan ayrılık ızdırabını bir ney gibi yanık sesle söylerken, gaflette olanları uyarmak isterler. Bunun için de ney Mevlevi ayinlerinin sıcak feryadı olmuş ve nice gönüllere “ilahi aşkı” duyurmakta yüce vazife görmüştür.
Dünyada ve bir ten kafesinin içinde olmak, Allah’a ulaşmak ve Allah’ın vuslatına engel bir hal içinde olmaktır. Allah ile bir olmanın sırrını bilip bunun sonsuz yüceliğini idrak etmişler için böyle bir engel elbette derin bir hicran ve özleyiş sebebidir.
Yaratılmışlar, Yaradan’ın (yani Allah’ın) kendi güzelliğini görecek göz ve sevecek gönül aramasıyla yaratılmışlardır. Varlıklarda görünüş halinden önce “Sen”, “Ben” yoktur. Yalnız “O” “Allah” vardı. Herşey O’ndan ibaretti. Yaratılan her ruh o alemde Allah’ın: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” hitabına “ben: evet” demişti.
Bu deyiş, ruhun ateş, hava, su, toprak nebat şeklinde görünüp insan olma macerasında ilk adımdı. Ruhlar o “Elest” toplantısından ayrılarak kadın erkek bu aleme aktılar. Bir yandan da Allah’ın güzelliğini görmeğe ve sevmeğe kabiliyetli gözler ve gönüller oldular.
MESNEVİ 1-18’inci beyitler