I. Bölüm
İhtiyar Çalgıcının Hikâyesinin Devamı ve (Manevi) Neticesinin tefsiri
Bir hayli çenk çalıp ağladı ve başını yere koydu, çengi yastık yaptı; bir mezara yaslandı.
Çalgıcıyı uyku bastırdı, can kuşu kafesten kurtuldu; çalgıyı da çalgıcıyıda bırakıp gitti.
Vücut esaretinden ve dünya ıstırabından kurtulunca saf bir cihan (mana aleminde) aleminde can sahrasına (ulaştı).
Burada ruhu kendi hikâyesini terennüm ederek; “keşke beni burada bıraksalar.
Canım bu bağ ve bahar içinde ne kadar mes’ut olur ve bu gayp lâlezarı ortasında nasıl mest olurdu.
Başsız ayaksız seferler eder, dişsiz, dudaksız şekerler yerdim.
Zihin ızdırabından uzak bir kafa ile, arşın sakinleriyle oynaşır, lâtifeleşirdim.
Gözlerim kapalı olarak bir âlem görür; elsiz avuçsuz güller reyhanlar devşirirdim” (dedi)
Çengicinin su kuşu gibi olan canı bal deryasına dalmıştı (o bal deryası ki) Eyüp Peygamber’in yıkanıp (arındığı) ve içtiği kaynak gibi idi.
(Eyüp kulumuzu da hatırla! Hani o Rabbine şöyle nidâ etmişti: “Ya Rabbi! Bana şeytanın derdi elemi, dokundu”
(Ona şöyle cevap verildi): “Ayağını yere vur; (çıkacak) su ile hem yıkanırsın, hem o suyu içersin” (Sad: 41-42)
Eyüp Peygamber o kaynaktan yıkanarak baştan aşağıya kadar temizlendi ve güneş gibi parladı.
Eğer Mesnevi hacim itibariyle semâvat kadar geniş de olsaydı, yine de ona bu esrarın yarısı bile sığmazdı.
Halbuki vasi ve sonsuz olan (bu dünyanın yeri ve göğü (o mana alemine nispetle) darlığından gönlümü parça parça etti.
Bana uykuda görünen (bu gayp) dünyası, ferahlığından dolayı kolumu kanadımı geniş açmama imkan verdi.
Eğer o (mânevi) dünya ve onun yolu gözle görünür olsa idi bu dünyada hemen hiç kimse bir lâhza bile kalmazdı. (Çalgıcıya) Allah’tan emir geldi: “Tamaha düşme, mademki ayağından diken çıktı, var yürü!”
(Çalgıcının) rûhu ise, “Bırak bırak, Hakk’ın rahmet ve ihsan fezasında bekle” demekte idi.
KONUNUN AÇIKLANMASI
İhtiyar çalgıcı gönlünden ah ederek Medine Mezarlığı’na gitti. Kendini Allah’ın büyüklüğüne bıraktı Rahman ve Rahim oluşuna bıraktı. Uzun uzun ağladı ve sazının sesini semalara duyurmak istercesine yükseltti. Ruhu ten kafesinden kurtulup Misal Alemi’ne seyrana çıktı. Misal alemi ruhlar ve cesetler alemi arasında bir berzah âlemidir. Çalgıcının canı bu mânâ alemine daldı. Dünya gamlarından kurtuldu. Ah keşke beni burada bıraksalar bu gayp âlemindeki lâlelerin kadehleri doluşunca ilâhi aşk şarabından içsem ruhum artık buradan ayrılmasa diye bir mana aleminde kendinden geçişin hazzını tattı.
İhtiyar çalgıcının ruhu bir su kuşu gibi sonsuz bir lezzet deryasına dalmıştı. Bu derya Eyüp Peygamber’in birinden yıkanıp ötekinden içip bütün dış ve iç hastalıklardan temizlendiği kaynaklar gibiydi.
Bu su, Kur’an-ı Kerim’in Sâd Suresindeki ayet-i kerimesinde buyrulduğu ve Cenâb-ı Hakk’ın Eyüp Peygamber’e:
“Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve işte içilecek serin su!” diye gösterdiği kaynaklar gibi her derde, her yaraya deva olurdu.
“Bu güzel dünya bana uykumda göründü. Akıl ve ruh kanatlarım bir takım vücut kayıtlarıyla bu dünyaya bağlı kalıoyrdu. Gördüğüm gayp alemi beni bu bağlardan kurtardı” İhtiyar çalgıcı kendi kendine böyle söylüyordu.
Bununla beraber bizim bu dünyada henüz vazifelerimiz var. İlâhi emir odur ki gayp aleminde alabildiğine kanat çırpmanın o sonsuz ve güzel semalarda kendinden geçmenin vakti değildir.
Madem ki ayağımızdan diken çıktı, doğruyu, iyiyi güzeli görebiliyoruz. Artık yürümemiz doğrudur. O halde bu dünyada doğruluk üzerine yürümeye devam edelim ki bize uyan nice Hudâ yolcularınında ayaklarından Allah’ın buyruklarından gayrı olan kötü şeylerin dikenini çıkaralım, iyiyi, doğruyu, güzeli görmelerini anlatıp topluma faydalı kişiler olmalarını sağlayalım.
Hazreti Mevlânâ
Mesnevi-2089-2103 Beyitler