Cemaat çoğalıp da, Ashab-ı Kiram’ın, “Vaaz esnasında biz senin yüzünü göremiyoruz” diye minber yaptırmaları ve bunun üzerine Hz. Muhammed’in o zamana kadar kendisine dayanarak konuştuğu hurma sütununun inlemeğe başlaması, Hz. Resul’ün de bu sesi işiterek hurma ağacıyla sualli cevaplı konuşması hakkındadır.
Hurma sütunu Hz. Muhammed’in ayrılığı ile duyan düşünen bir varlık gibi feryad ediyordu.
Öyle ki vaaz meclisinde hazır bulunan genç ihtiyar herkes, bu feryadı duydular.
Ashab-ı Kiram hayrette kalmıştı; “Hurma sütunu her tarafından nasıl nâle ve feryat eder?” diyorlardı.
Resulullah; “Ey sütun ne istiyorsun?” deyince, “Senin ayrılığınla içerim kan oldu.
(Hutbe) esnasında bana dayanırdın, şimdi beni terk ettin, minberin üstünü kendine mesnet yaptın” dedi.
Peygamberimiz buyurdular; “Ey hurma ağacı, madem ki feryadın benim firakımdadır (ayrılığımdadır), öyle bir ağaç olmak ister misin ki, Şark’ın ve Garp’ın bütün insanları senden meyva dersinler?
Yahut Cenab-ı Hak seni ahirette bir servi yapsın ki ebediyen ter ü taze kalasın.”
Hurma sütunu; “Ya Resulallah” dedi, “Daima baki olanı isterim.”
“Ey gafil bunu duy da bir ağaçtan geri kalma.”
Resulullah o sütunu, toprağa gömdürdü, ta ki kıyamet gününde insan gibi dirilsin diye.
Şunu bilesin ki Cenab-ı Hakk’ın kendine davet ettiği kul, cihanın girdisini çıktısını umursamayıp yüzünü asıl maksut olan Hakk’a döndürür.
Her kimin alışı-verişi Hak’la olursa, dünyanın dedisinden kodusundan kurtulur.
(Fakat) Allah’ın esrarından nasibi olmayan kimse cemadın (cansız varlıkların) feryat ve nalesini nasıl tasdik edebilir?
(Onlar) içten tasdik etmeyip, inanmış olanlara (gösteriş yapmak ve) kendilerine nifak ehli (toplumların arasına geçimsizlik sokan) dedirtmemek içinh evet derler.
Cemadat Allah’ın “kün” (ol) emrini idrak etmeseydi (yani bu emre uyarak varlık alemine gelmeseydi) işte asıl o zaman bu söz alemde reddedilmiş olurdu.
KONUNUN AÇIKLAMASI
Hz. Muhammed, ashabına vaaz ederken mescit direklerinden bir hurma sütununa dayanır öyle konuşurdu.
Mescitte vaaz dinleyen ashap o kadar çoğaldı ki sahabelerin büyük bir kısmı kalabalıktan Hz. Peygamber’imizin yüzünü göremez oldu. Mescide bir minber yapılmasını, Hz. Muhammed’imizin bu minbere çıkarak bu güzel yüzü her Müslüman tarafından görülerek konuşmasını istediler.
Minber yapıldı. Peygamberler Sultanı Hz. Muhammed Mustafa bu minbere çıkarak konuşmaya başladı. Fakat tam o anda beklenmez bir hadise oldu. Daha önce kendisine yaslandığı hurma direği, duyan, düşünen, hicran ve özleyiş içinde kalan bir insan gibi feryat etmeye, ah edip inlemeye başladı.
Bu derin, yanık bir ney sadası gibi öyle içten bir seslenişti ki o vaaz meclisinde bulunan, genç ve yaşlı, bütün Müslümanlar bu feryadı duydular. Hurma direğinin feryadı adeta bir konuşma, bir lisan haline girdi.
Hz. Muhammed, minberden inerek, hurma sütununa insanmış gibi hitap ederek “Ey sütun! Ne istiyorsun” diye sordu.
Sütun dedi ki;
“Ya Muhammed! Hicranın ve ayrılığın içime doldu. İçerim kan oldu. Hutbe vakitlerinde senin dayandığın mes’ut direk bendim. Şimdi beni terk ettin. Bana hak ver dünyada hangi varlık bu türlü bir ayrılığa tahammül edebilir?”
Hz. Muhammed, ona dedi ki; “Ey hurma dalı! Madem ki feryadın böyle ayrılık acısındandır, ister misin Allah’a yalvarayım. Seni Doğu’nun, Batı’nın bütün insanlarına meyve yetiştiren bir ağaç yapsın?
Yahut seni bir cennet fidanı, bir servi fidanı yapsın ki sonsuzluğa kadar genç ve dilber kalasın.
Hurma dalı Hz. Muhammed’e Allah’ın söylettiği bir varlık olmanın büyük irfanı içinde cevap verdi; “Ya Resulullah daima baki olmayı isterim.”
Hz. Muhammed o hurma ağacını toprağa gömdürdü. Ta ki kıyamet gününde ilahi gufrana mashar bir insan gibi dirilsin diye.
Bundan ibret alınmaz mı ki insan suretinde yaratılmış, kendisine insan saadeti verilmiş nice kimseler insanlıklarının hakikatini anlamadıkları için taşlardan daha duygusuz ağaçlardan daha nasipsiz kalıyor.
Ancak gönül gözleri ilahi sırlara açık olmayanlar bir ağacın dile gelip hakikatleri söyleyebileceğine inanamazlar. Böyle derin mânalı hadiseleri dışardan inanmış gibi görünürler.
Demek ki Allah’ın “ol” emrini bütün canlı ve cansızlar duyar ve bu emirleri yerine getirirler.
Hz. Mevlana
Mesnevi:
2113-2124. Beyitler