Hz.Ali’nin seyisinin, her fırsatta önüne çıkarak “Beni öldür! Beni, senin kâtilin olmak felâketinden, bu kazadan kurtar”diye yalvarması
Seyis tekrar gelerek “Ya Ali beni tez öldür ki o kötü vakti, o fena zamanı görmeyeyim.
Kanımı dök sana helâl ediyorum, tâ ki gözüm senin ölümün kıyametini görmesin” dedi.
Dedim ki: “Her zerre bir kâtil olsa ve elinde sana hücum edecek bir hançer bulunsa!
Bunlardan hiç birisi senin kılına hatâ getiremez, çünkü kaza ve ‘kader kalemi hükmünü böyle yazmıştır.
Fakat gam çekme, senin sefâatcin benim (zira) ben ruhun efendisiyim, bedenin kölesi değilim.
Nazarımda bu bedenin kıymeti yoktur; bedenimden çıkınca ben (rûhen) merdim, mert oğlu mert.
Hançer ve kılıç benim için fesleğen, ölüm, sohbet meclisi ve nergis bahçesi olmuştur.
Bedenini, bu derece öldürüp ayaklar altına alan kimse, nasıl olurda emirlik ve halifelik hırsına düşer.
Zahiren, kudret ve nüfus peşinde koşsa da, bu (ancak) emirlere, doğru yolu ve doğru hükmü göstermek içindir.
Emirlik makamına yeni bir can vermek, hilâfet fidanını meyvelendirmek için orada bulunur.”
KONUNUN KISA AÇIKLAMASI
Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed Mustafa (s.a.v.)’ya Allah’tan: “Hz.Ali’yi, seyisi İbn-i Mülcem, şehit edecektir” diye bir vahi geldi. Peygamber Efendimiz bu vahiyi, hem Hz.Ali’ye hemde seyisi olan İbn-i Mülcem’e söyledi.
Hz.Ali’nin seyisi her fırsatta Hz.Ali’nin önüne çıkarak “Ya Ali, beni öldür! Beni, senin katilin olmak felâketinden, bu kazadan kurtar” diye yalvarır.
Hz.Ali İbn-i Mülcem’e şu cevabı verir: “Ey İbn-i Mülcem! boşuna gam çekme! Biz bu kaza ve kaderi değiştirecek bir kudrete sahip değiliz. Şunu bil ki varlıkların her zerresi canlansa, hep birden kan dökücü bir ok bir kılıç olsa ve bu sayısız oklar ve kılıçlar, seni öldürmeye kastedip üzerine atılsa, bunların bir tanesi bile sana ölüm getirmez. Seni öldürmek şöyle dursun, bir kılına bile bir hatâ getiremez. Çünkü kader kalemi senin için böyle yazmıştır.
Şunu da unutma ki sen, beni vuracak, kanımı dökecek beni öldüreceksin. Fakat bu davranışınla asıl beni öldürmüş olmayacak, ten kafesimi parçalayacak ve ruhumu kurtaracaksın. Senin vazifen budur. Beni değil, kalıbımı öldüreceksin. Çünkü unutma ki:
“BİR BEN VARDIR BENDE BENDEN İÇERU” sözüyle ifade edilecek beni esasen sen öldüremezsin. O’nu hiç kimse ve hiç bir kuvvet öldüremez. Çünkü bu görünen kimse ve hiçbir kuvvet öldüremez. Çünkü bu görünen ve görünmeyen âlemde ölümsüz olan tek varlık O’dur. O, ALLAH’tır, O, ALLAH.
Benim asıl mertliğim ve kahramanlığım bu görünen vücudumda değildir. Ben bu vücudun tamamen dışında olan bir merdim. Kılıç ve hançer benim fesleğenim, çiçeklerimdir. Ölüm, sohbet ve saadet meclisim ve nergislerle dolu cennet bağımdır.
Vücudunu bu derece yok edip ayaklar altına alan kimsede emirlik ve hilâfet hırsı olur mu?
Benim hilâfette ve emirlikte vazifem yine halife ve emirlere yol göstermek, hilâfet ve emirlik hangi ruhla, hangi imanla, nasıl ve hangi adâletle yapılır bu hususta örnek olmaktır.
Emirlik ve hilâfet bana hiç birşey kazandırmaz, una mukabil benim emirlik ve hilâfetle olmaklığım, emirlik makâmına yeni bir ruh katmak ve hilâfet fidanını, hak, adâlet ve iman meyveleri verecek bir ulu ağaç haline koymak içindir.
Hz.MEVLÂNÂ
MESNEVİ: 3938-3947. Beyitler.