Emir’ül-Mü’minin Ali’nin savaşta düşman askerini öldüreceği sırada o askerin yüzüne tükürmesi üzerine elinden kılıcı atmasındaki sebebi bildirmesi:
Hz.Ali düşman askerine devamla: “Şehvetin esiri, Hak indinde köleden ve esirden beterdir.
Köle efendisinin bir sözüyle hür ve âzat olabilir, şehvetin kulu ise tatlı yaşar acı ölür.
Şehvetin bendesini, ancak Hakk’ın fazlı ve hususi inayeti kurtarabilir.
O dipsiz bir kuyuya düşmüştür, bu kendisinin günahıdır; bu ona ilâhi cebir veya cevir (eziyet) değildir.
(Şehvetin kulu) kendisini öyle bir kuyuya atmıştır ki, onun dibine ulaşacak ipi bulamam!
Sözü bağlayalım. Eğer daha fazla uzatırsam değil yalnız ciğer, taşlar bile kan kesilir.
Eğer (bu hak kelâmından) yürekler korkup kan kesilmediyse, gafletten ve dünya meşgalesinin bedbahtlığından hâsıl olmuş katılık ve kasvettendir.
Onların yüreği öyle bir günde kan kesilir ki, artık kan kendisine fayda vermez: öyle bir zamanda kan kesilki kanın reddedilmesin.
Mademki kölelerin şehâdeti makbul değildir, şehâdeti makbul olan (şehvet) devinin ve şeytanın bendesi olmayan kimsedir.
Kur’ân-ı Kerim’de: “Biz seni şahit olarak gönderdik” (Ahzâb 45) âyeti nazil olmuştur; çünkü Resulullah dünya kayıtlarından hür oğlu hürdür.
Mademki hürüm, hışım ve hiddet beni nasıl kendisine bağlayıp kul eder? Bende Hakk’ın sıfatlarından gayrı sıfat yoktur. (Eğer bu devlete erişmek istiyorsan) beri gel ve bana yaklaş!
Beri gel ki, Allah’ın fazl ü rahmeti seni azat etmiştir. Zira Cenâb-ı Hakk’ın rahmeti gazabından üstündür.
Şimdi beri gel ki, tehlikeden kurtuldun; evvelce bir taş idin, (hakikat) iksiri seni mücevher kıldı.
Küfürdün ve onun dikenliliğinden kurtuldun; artık Hakk’ın bahçesinde bir gül gibi açıl.
Ey şerefli adam (artık) sen bensin ve ben de senim; sen sen Ali idin ben Ali’yi nasıl katlederim?
Öyle bir suç işledin ki, bu sana her türlü ibadetten daha iyi oldu; (zira o suç yüzünden) bir anda asumânı aştın.
O adamın işlediği suç ne mübarek bir suçtur; gül yaprakları dikenden hasıl olmaz mı?
Ömer’in günâhı, yani Resulullah’a kastı değil miydi ki onu Hakk’ın dergâhına çekip götürdü.
Mûsâ, Firavun’un büyücülerini, büyüleri sebebiyle, kendine çekmedi mi ve (manevi) yardım; imdatlarına gelmedi mi?
Eğer büyü ve (Mûsâ’yı) inkar (işi) olmasaydı, inatçı Firavun’un huzuruna onları kim getirecekti?
Yoksa onlar asâyı ve mucizeleri nereden görebilirlerdi? Ey asi kavim, böylece itâatsizlik, ibhadet oldu.
Günah ve suç tâat yerine geçtiğinden, Allah ümitsizliğin boynunu vurmuştur.
Çünkü Cenâb-ı Hak (kem gözlülerin) şeytanlara rağmen kötü amelleri iyi amellere (sevâba) tebdil eder (Furkan 70)
Bundan günahlarının hasenâta (iyiliğe) tebdilinden (çevrilmesinden) dolayı şeytan hasedinden çatlar, ikiye bölünür.
Şeytan uğraşır ki (içimizde) bir günah beslesin ve geliştirsin ve o günah vasıtasıyla bizi kuyuya düşürsün.
Bir günahın tâ ata tebdil olunduğunu gördüğü an, şeytan için uğursuz bir andır.”
(Hz.Ali devamla yiğide dedi ki): “Gel beri! Ben sana kapıyı açıyorum; sen benim yüzüme tükürüyorsun. Ben sana (buna mukabil yine) ihsanda bulunuyorum.
Ben bana cefâ edene bile böyle iyi muamele eder, aleyhime sol ayağını atanların önüne bile taş koyarsam, iyi ameller edene neler ihsan ederim (var hesap eyle!) anla. Melekütlar ve ebedi mülkler bağışlarım”
HZ.MEVLÂÃ
MESNEVİ-3815-3843. Beyitler.