“Bahar mevsiminin serinliğini ganimet biliniz; zira o, ağaçlarınıza ne tesir ederse sizin bedeninize de onu yapar” hadis-i şerifinin tefsiri
Hz.Peygamber (s.a.v) “Dostlar, bahar serinliğinden sakın vücudunuzu örtmeyin.
Çünkü bahar rüzgarı, ağaçlara nasıl tesir ederse sizin hayatınıza da öyle tesir eder.
Fakat güz serinliğinden kaçının. Çünkü o, bağa ve asmalara ne yaparsa sizin vücudunuza da onu yapar” buyurdu.
Bu hadisi rivayet edenler (bu sözün) dış manasını vererek, zahiriyle kanaat etmişlerdir.
(Zahiri mânâ veren) bu zümre (hadisin) ruhundan habersizdirler; dağı görmüşler de dağdaki madeni görmemişlerdir.
Allah’a göre hazan, nefis ve nefsin hevesleridir. Akıl ve ruh ise baharın ve ebediliğin ta kendisidir.
Gizli de olsa sende cüz’i bir akıl vardır; sen yine cihanda bir kâmil akıl ara!
Senin cüzi aklın, onun külli aklı sayesinde külli olur. Çünkü Akl-ı kül nefse zincir gibidir. (Onu kendi havasına bırakmaz)
Şimdi doğru tefsire göre, mâna şudur ki: “Pâk nefesler bahar gibi asmanın ve yaprağın hayatıdır.”
Evliyanın sözleri yumuşak olsun sert olsun canını ondan saklama, çünkü o sözler dinin direğidir.
Evliya, sıcakda söylese, soğukda hoş görki, sıcaktan soğuktan (hayatın hadiselerinden) ve cehennem azabından kurtulasın.
(Evliyanın) sıcağı da, soğuğu da hayatın ilkbaharıdır. Doğruluğun yakinin ve kulluğun sermayesidir.
Çünkü can bahçeleri onun sözüyle diridir. Gönül denizi, bu cevherlerle doludur.
Eğer gönül bahçesinden cüzi bir zevk ve hal eksilse aklı başında olan kişinin gönlünü, binlerce gam kaplar.
KONUNUN AÇIKLAMASI
Hz.Peygamber (s.a.v)’in söylemiş olduğu bu hadise dıştan bakanlar için sadece bir hayat ve tabiat hâdisesini haber verir görünür. Aslında onun bir iç mânâsı vardır ve asıl bilinmesi gereken mânâ odur.
Bu güzel sözdeki sonbahar, nefsin hevesleri ve ihtiraslarıdır. Bahar ise aklı ve ruhu temsil eder. Ruhun ebediliğini ve Allah yolunda her an yeni ve ölümsüz bir hayat buluşunu anlatır.
Düşünülmelidir ki çok cüz’i de olsa insanda bir akıl vardır. Bu akıl, vücudun yaşama ihtiyaçlarını temin ve tedârikine çalışır. Fakat bu akılla yaratılışı bir başlangıç ve bir son içinde nizama koyan büyük sırlar bilinmez.
Perdeler ötesindeki büyük ve ebedi gerçeklere varmaya bu akıl yetmez.
O halde burada cüz’i aklı olan kişiye düşen görev kendilerini yetiştirmiş ve külli akla sahip olan kâmil kişilerden Allah’ın insanlar için yaratmış olduğu nice dünyevi ve uhrevi sırları ve bilgileri alarak tüm yaratılanlara aktarması ve onlara faydalı olmasıdır.
Örneğin; Genel Cerrah olan bir tıp dokturu, hastasını ameliyat ederek sağlığına kavuşturması için gerekli bilgileri seneler ve senelerce kütl’i aklı olan bilgili kâmil hocalardan ders alarak o mertebeye ulaşmıştır. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Çünkü bilginin ve ilmin sınırı yoktur.
Allah inşirah suresi’nde:
“Mukakkak bir zorluğun bir kolaylığı vardır. Oturma kalk yorul” ve Allah’ına yönel” buyuruyor.
Kâmil kişilerin külli akılları, sendeki cüz’i aklı doldurur. Onu kemâle ulaştırır. Onu başı boş bırakmaz. Ziyan olmamasını sağlar.
Kâmil kişilerin bilgileri tıpkı bahar rüzgarları gibi cana can katar, bahar rüzgarlarının susuz ve yapraksız ağaçlara su ve yaprak kazandırması gibi yeniden doğmuş gibi ruha ferahlık ve güzellik verir.
Hz.Mevlânâ
Mesnevi-2046-2058. Beyitler