Arap Bedevisinin Bağdat’ta bulunan Halife’ye, orada su kıtlığı var sanarak çölleri aşıp bir testi yağmur suyu hediye götürmesi
Arap Bedevisinin karısı kocasına dedi ki: “Doğruluk kendi varlığından tamamiyle çıkıp temizlenerek nefsani arzularını terketmendir.
Testimizde yağmur suyu var. Malın, mülkün, sermayen bundan ibarettir.
Bu su testisini al git; padişahlar padişahının huzuruna var, armağan götür. De ki: “Bizim bundan başka hiç bir malımız, mülkümüz yok. Çölde de bundan iyi su hiç yoktur.
Padişahın hazinesi çok kıymetli şeylerle doluysa da bunun gibi su yoktur. Bu su az bulunur.”
O testi nedir? Bizim (ruhumuzun hapsedilmiş) bedenimizdir. İçinde de acı su gibi olan beş duyumuz var.
Ey Allah’ım! “Allah, cennet karşılığında iman edenlerin canlarını mallarını satın aldı” (Tevbe 111) Ayet’indeki fazl ve kereminden bizim bu küpümüzü ve testimizi kabul et!
Bu beş duyudan meydana gelmiş olan beş lüleli testideki suyu her türlü kir ve pislikten temiz tut.
Tâ ki bu testiden Semâvi Denizi’ne bir yol açılsın; bu suretle testimiz denizin huyuyla huylansın.
Armağanı padişaha götürdüğün zaman o tertemiz suyu görünce almak ister.
Ondan sonra da artık testinin suyu nihayetsiz bir dereceye gelir. Testinin suyundan yüzlerce dünya dolar.
(Testinin) lülelerini kapa, testiyi de küpten doldur. Allah: “Gözlerinizi heva ve hevesten yumun” buyurdu. (Nur 30)
Arap bedevisi, kimin böyle bir hediyesi var? Hakikaten bu armağan, öyle bir padişaha layık diye gururlanmaktaydı.
Kadın da bilmiyordu ki orada (Bağdat’ta) suyu şeker gibi tatlı Dicle Nehri’nin akıp durmakta olduğunu…
Şehrin ortasında gemilerle, balık ağlarıyla dolu, deniz gibi akıp gitmekte.
Padişahın huzuruna var da şevketi azameti gör! “Kendileri için altından ırmaklar akan Cennet’ler hazırlanmış kimselerin hislerini duy” (Bakara 25)
O saffet denizine nispetle bizim anlayışlarımız bir katreden ibarettir.
KONUNUN KISA AÇIKLAMASI
Kadın, kocasına gerçek doğruluğun Allah yolunda Allah aşkı ile dolup diğer endişelerden uzaklaşmak olduğunu söyledi.
Kadın ve kocası bilmiyorlardı ki asıl kıymet ve ilahi lezzet vücut testisindeki irfan suyundadır.
Testiden murat, bizim vücudumuzdur. Onun içinde ise görmek, işitmek, duymak, koku almak, lezzet almak gibi duygularımızın acı suyu vardır.
Allah’ım “İnn-Allah-eşterâ mine’l-mü’minine” ayet-I kerimesinde buyurduğun “Allah, Hak yolunda savaşıp öldüren ve öldürülen mü’minlerin canlarını ve mallarını; Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da söz verilmiş bir hak olarak; Cennet’e karşılık satın almıştır” meâlindeki müjdenin hakkı için bizim küpümüzü bizim testimizi kabul et! Bizim testimiz içindeki ihlâs suyu senindir.
Senin rızan için ibadette tâatta bulunan hak ve adaleti ön planda tutan, ilime irfana değer veren, nefsinin kötülüklerine savaş açan, müsriflikten kaçınan, emaneti kendi canından aziz bilen kimsenin mücadelesi, elbette din ve iman düşmanlarıyla savaşan gazi ve şehitlerin savaşlarından daha kolay ve daha az mukaddes değildir.
Ey Allah’ım! Sen nefislerinin kötülüklerini yok etmeğe azmedip bunda zafer kazananlara, elbette iyilik ve güzellik cennetlerini mükâfat olarak verensin.
Bizim her şeyden çok seni duymak, senin aşkını tatmak, seni gönlümüzde hissetmek, senin cemalini görmek, senin kokunu her an ve her yerde hissetmek için beş duyumuz ve beş lüleli bir testi misali vücudumuz var. Sen bu testinin lülelerinden akan suyu her türlü kirden uzak ve temiz tut Allah’ım.
Ta ki bu ten testisinden akan su, senin varlığın deryasına kavuşma hazzını tatsın. Allah aşkı deryasına, senin birliğinin ve sevginin şarabı ile dolu bir testi gibi dökülmek ve kavuşmak yollarını bulsun.
Demek ki insan oğlu kendi nefsini tabiat ve beşeriyet dünyasının kirlerinden temiz tutmağa muvaffak olursa, o rahmet deryası olan semavi denizine ulaşır.
“Ey, pis nefis, sis gibisin sis.
Ben, semavi bir deniz.
Sensiz!”
Hz. Mevlânâ
Mesnevi 2702-2719 Beyitler