DİNLE NEYDEN (İKİNCİ BÖLÜM)
Abdurrahim Mısri Hazretleri büyük Türk bilgini ve hakimi Akşemseddin ile ilk defa 1436 tarihi civarında Osmanlı Padişahı 2.Murad zamanında, Beypazarı kazasında karşılaşmıştır. O zamanlar Akşemseddin Beypazarı’nda oturuyor, hekimlikle meşgul oluyor; halkın dertlerine, hastalıklarına şifa dağıtıyordu. Abdurrahim Mısri, Akşemseddin’e İstanbul’un fethinden 15 yıl önce bağlanmış; ona karşı deli saygı ve hayranlık göstermiş ve ‘Vahdetnamesi’ndeki bir şiirinde bu hayranlık ve saygısını şu mısraları ile dile getirmiştir.
“Çün mürebbi oldu ol Pertev bana
Bahş kıldı bir vücudu nev bana”
Anlamı: “Akşemseddin hocam bilgi ışığıyla benim fikirlerimi bilgimi yeniden olgunlaştırdı.”
Şair, mutasavvıf Abdurrahim Mısri “Münyetül Ebrar” ve “Günyetül Ahyar” adlı eserlerini İstanbul’un fethi sırasında yazmıştır. Şeyhi Akşemseddin ile Edirne’deki İstanbul’un fethi için yapılan kurultaya ve İstanbul’un fethine beraber katılmışlardır.
Abdurrahim Mısri, İstanbul’un fethinden 1 ay sonra Afyonkarahisar’a dönmüştür. Bu çabuk dönüş halk arasında şöyle rivayet edilir: “İstanbul’un fethi hazırlıkları sırasında hocası Akşemseddin’i ziyarete gelen Fatih Sultan Mehmed’i o sırada çadırın kapısında bekçilik eden Abdurrahim Mısri, hocasının “çadırıma ziyarete kim gelirse almayın” tembihlemesi üzerine Fatih’i, Akşemseddin’in çadırından içeriye olmaz. Fatih’in çok kızarak “bu dervişi cezalandırın” dediği rivayet edilir.
Sonradan Akşemseddin araya girerek Fatih’ten cezasını geri almasını rica eder. Fatih Sultan Mehmet gibi kini öfkesi önünde hiç kimsenin duramadığı e Halil Paşa gibi değerli bir Sadrazamı bir anda yok eden Fatih Sultan Mehmet gibi bir cihangire kafa tutan ve Akşeyhi’nin emirlerini Padişah’ın emirlerinden üstün gören ve ölüme bile razı olan mert ve cesur kişiliğe sahip olan Abdurrahim Mısri Hazretlerinden Allah razı olsun inşallah.
Fatih Sultan Mehmed, Abdurrahim Mısri’ye hocası Akşemseddin’in ricası üzerine daha fazla merhametsizce davranmayarak yalnızca memleketi Afyonkarahisar’a sürgüne göndermiştir.
Abdurrahim Mısri Hazretleri, kendisine her şeyin üstüne bir baba şefkatiyle bağlandığı Akşemseddin’i terk ederek memleketi Afyonkarahisar’a dönmüştür.
Hakk aşığı olan şair Abdurrahim Mısri Hazretleri bu üzücü olaya hiç aldırış etmemiş, zamanın gösterisine ve Bizans’ın servet hazineleri Türklerin önüne açıldığı zaman onlara bakamaya bile lüzum görmemiş, erişilmez bir vakarın manevi gururu ile memleketi Afyonkarahisar’a dönmüştür. Bu olayda Fatih’e incindiği anlaşılan Akşeyh, küserek Göynük’e gelmiştir. Fatih Sultan Mehmet sonradan çok sevdiği hocası Akşemseddin’in gittiğine ve onun incittiğine dayanamamış yaptığına pişman olmuş özürler dileyerek onu tekrar İstanbul’a davet etmiş fakat Akşemseddin bunu nazikçe yazdığı mektupta reddetmiştir. Bu olayda Abdurrahim Mısri Hazretleri herkese şu öğüdü veriyor: Öğretmenin emirlerini her şeyin üstünde tutmasını ve doğru bildiğini, ucunda ölüm dahi olsa tatbik etmesi gerektiğini.
KAYNAK KİŞİ:
ARAŞTIRMACI YAZAR ŞAİR (BENİM ÖĞRETMENİM)
EDİP ALİ BAKİ