Geçmiş zaman anılar – 4
Çarık neydi bilirmisiniz? Nereden bileceksiniz?
Köylerde çarık giyilirdi. İlk gördüğümde (Balmahmut'ta ortakcımızın oğlu Mıstık abide) bende şaşırmıştım. Kalın deri parçası ayak eni boyunda kesilir. Kurutulur şaplanır. Üst tarafında delikler açılır. İpler geçirilerek bağlanır. Yazın iyidir de kışın çok kalın örgü yün çorap giymek gerekir. Şimdi eskiyen ayakkabılara bunlar çarık mı diye söylenirler.
Zamanla ayakkabılar güzelleşti. Körüklü çizmeler, siyah lacivert ayakkabılar moda oldu. O tarihte çizmeci Halil usta ayağına ölçülü, en güzelini diker. İki ay süre beklemek gerek. Halil enişte altı kösele ayakkabıların ses çıkaranını da yapmıştı. Ağa çocuğu, Faruk boyacı oğlu ağabey meraklı ona da yapmış. Dönem Valisi Abidin Özmen'in, özel kalem Müdürü idi, sık sık, cart curt girip çıkıyor. Vali bey oğlum bu ne hal davulcuları da getirseydin! Merasim tamam olurdu.
Faruk ağabey ayakkabıyı resmi görevde giyemez oldu.. Başka heves edenler oldu. Halil usta kösele arasına kaymak koyuyorum. Kaymak, şeker getir koyalım derdi. İnanıp getirenler oldu.
Ben yazları uzun çarşıda ki iş yerinde çırak'tım. Altta ki kösele üst deriye çakılır. Dikiş atılır, çivi sökülür. Eğrilen çivileri biz çıraklar düzeltirdik. Çivi küçük çekiç büyük iş zordu.
Bir gün Çamuroğlu Mehmet amca geldi. Çocuklar bu işin kolayı var. Fazla geleni cebinize koyun.
Zülali cami tuvaletine atın. Önce gülüştük, olmaz dedik. Bir iki denedik. Amma çivi attığımız yerde ağır geldiği için duruyor. Herkes görüyor. Çivide çok pahalı. Günaha girmeyelim dedik vazgeçtik. Öğlen yemeğimiz cepten. Mirimoğlundan 7,5 kuruşa helva veya üzüm ekmek alır, yerdik.
Çocukluğumuzda herkes ayrı bir yerde yeteneğine göre, marangoz, terzi, berber, kasap, şekerci çırak olurdu. Esnaf çocukları babası yanında yardım ederdi.
Geçmiş zaman anılar – 4
Çarık neydi bilirmisiniz? Nereden bileceksiniz?
Köylerde çarık giyilirdi. İlk gördüğümde (Balmahmut'ta ortakcımızın oğlu Mıstık abide) bende şaşırmıştım. Kalın deri parçası ayak eni boyunda kesilir. Kurutulur şaplanır. Üst tarafında delikler açılır. İpler geçirilerek bağlanır. Yazın iyidir de kışın çok kalın örgü yün çorap giymek gerekir. Şimdi eskiyen ayakkabılara bunlar çarık mı diye söylenirler.
Zamanla ayakkabılar güzelleşti. Körüklü çizmeler, siyah lacivert ayakkabılar moda oldu. O tarihte çizmeci Halil usta ayağına ölçülü, en güzelini diker. İki ay süre beklemek gerek. Halil enişte altı kösele ayakkabıların ses çıkaranını da yapmıştı. Ağa çocuğu, Faruk boyacı oğlu ağabey meraklı ona da yapmış. Dönem Valisi Abidin Özmen'in, özel kalem Müdürü idi, sık sık, cart curt girip çıkıyor. Vali bey oğlum bu ne hal davulcuları da getirseydin! Merasim tamam olurdu.
Faruk ağabey ayakkabıyı resmi görevde giyemez oldu.. Başka heves edenler oldu. Halil usta kösele arasına kaymak koyuyorum. Kaymak, şeker getir koyalım derdi. İnanıp getirenler oldu.
Ben yazları uzun çarşıda ki iş yerinde çırak'tım. Altta ki kösele üst deriye çakılır. Dikiş atılır, çivi sökülür. Eğrilen çivileri biz çıraklar düzeltirdik. Çivi küçük çekiç büyük iş zordu.
Bir gün Çamuroğlu Mehmet amca geldi. Çocuklar bu işin kolayı var. Fazla geleni cebinize koyun.
Zülali cami tuvaletine atın. Önce gülüştük, olmaz dedik. Bir iki denedik. Amma çivi attığımız yerde ağır geldiği için duruyor. Herkes görüyor. Çivide çok pahalı. Günaha girmeyelim dedik vazgeçtik. Öğlen yemeğimiz cepten. Mirimoğlundan 7,5 kuruşa helva veya üzüm ekmek alır, yerdik.
Çocukluğumuzda herkes ayrı bir yerde yeteneğine göre, marangoz, terzi, berber, kasap, şekerci çırak olurdu. Esnaf çocukları babası yanında yardım ederdi.
Geçmiş zaman anılar – 4
Çarık neydi bilirmisiniz? Nereden bileceksiniz?
Köylerde çarık giyilirdi. İlk gördüğümde (Balmahmut'ta ortakcımızın oğlu Mıstık abide) bende şaşırmıştım. Kalın deri parçası ayak eni boyunda kesilir. Kurutulur şaplanır. Üst tarafında delikler açılır. İpler geçirilerek bağlanır. Yazın iyidir de kışın çok kalın örgü yün çorap giymek gerekir. Şimdi eskiyen ayakkabılara bunlar çarık mı diye söylenirler.
Zamanla ayakkabılar güzelleşti. Körüklü çizmeler, siyah lacivert ayakkabılar moda oldu. O tarihte çizmeci Halil usta ayağına ölçülü, en güzelini diker. İki ay süre beklemek gerek. Halil enişte altı kösele ayakkabıların ses çıkaranını da yapmıştı. Ağa çocuğu, Faruk boyacı oğlu ağabey meraklı ona da yapmış. Dönem Valisi Abidin Özmen'in, özel kalem Müdürü idi, sık sık, cart curt girip çıkıyor. Vali bey oğlum bu ne hal davulcuları da getirseydin! Merasim tamam olurdu.
Faruk ağabey ayakkabıyı resmi görevde giyemez oldu.. Başka heves edenler oldu. Halil usta kösele arasına kaymak koyuyorum. Kaymak, şeker getir koyalım derdi. İnanıp getirenler oldu.
Ben yazları uzun çarşıda ki iş yerinde çırak'tım. Altta ki kösele üst deriye çakılır. Dikiş atılır, çivi sökülür. Eğrilen çivileri biz çıraklar düzeltirdik. Çivi küçük çekiç büyük iş zordu.
Bir gün Çamuroğlu Mehmet amca geldi. Çocuklar bu işin kolayı var. Fazla geleni cebinize koyun.
Zülali cami tuvaletine atın. Önce gülüştük, olmaz dedik. Bir iki denedik. Amma çivi attığımız yerde ağır geldiği için duruyor. Herkes görüyor. Çivide çok pahalı. Günaha girmeyelim dedik vazgeçtik. Öğlen yemeğimiz cepten. Mirimoğlundan 7,5 kuruşa helva veya üzüm ekmek alır, yerdik.
Çocukluğumuzda herkes ayrı bir yerde yeteneğine göre, marangoz, terzi, berber, kasap, şekerci çırak olurdu. Esnaf çocukları babası yanında yardım ederdi.
Geçmiş zaman anılar – 4
Çarık neydi bilirmisiniz? Nereden bileceksiniz?
Köylerde çarık giyilirdi. İlk gördüğümde (Balmahmut'ta ortakcımızın oğlu Mıstık abide) bende şaşırmıştım. Kalın deri parçası ayak eni boyunda kesilir. Kurutulur şaplanır. Üst tarafında delikler açılır. İpler geçirilerek bağlanır. Yazın iyidir de kışın çok kalın örgü yün çorap giymek gerekir. Şimdi eskiyen ayakkabılara bunlar çarık mı diye söylenirler.
Zamanla ayakkabılar güzelleşti. Körüklü çizmeler, siyah lacivert ayakkabılar moda oldu. O tarihte çizmeci Halil usta ayağına ölçülü, en güzelini diker. İki ay süre beklemek gerek. Halil enişte altı kösele ayakkabıların ses çıkaranını da yapmıştı. Ağa çocuğu, Faruk boyacı oğlu ağabey meraklı ona da yapmış. Dönem Valisi Abidin Özmen'in, özel kalem Müdürü idi, sık sık, cart curt girip çıkıyor. Vali bey oğlum bu ne hal davulcuları da getirseydin! Merasim tamam olurdu.
Faruk ağabey ayakkabıyı resmi görevde giyemez oldu.. Başka heves edenler oldu. Halil usta kösele arasına kaymak koyuyorum. Kaymak, şeker getir koyalım derdi. İnanıp getirenler oldu.
Ben yazları uzun çarşıda ki iş yerinde çırak'tım. Altta ki kösele üst deriye çakılır. Dikiş atılır, çivi sökülür. Eğrilen çivileri biz çıraklar düzeltirdik. Çivi küçük çekiç büyük iş zordu.
Bir gün Çamuroğlu Mehmet amca geldi. Çocuklar bu işin kolayı var. Fazla geleni cebinize koyun.
Zülali cami tuvaletine atın. Önce gülüştük, olmaz dedik. Bir iki denedik. Amma çivi attığımız yerde ağır geldiği için duruyor. Herkes görüyor. Çivide çok pahalı. Günaha girmeyelim dedik vazgeçtik. Öğlen yemeğimiz cepten. Mirimoğlundan 7,5 kuruşa helva veya üzüm ekmek alır, yerdik.
Çocukluğumuzda herkes ayrı bir yerde yeteneğine göre, marangoz, terzi, berber, kasap, şekerci çırak olurdu. Esnaf çocukları babası yanında yardım ederdi.
Geçmiş zaman anılar – 4
Çarık neydi bilirmisiniz? Nereden bileceksiniz?
Köylerde çarık giyilirdi. İlk gördüğümde (Balmahmut'ta ortakcımızın oğlu Mıstık abide) bende şaşırmıştım. Kalın deri parçası ayak eni boyunda kesilir. Kurutulur şaplanır. Üst tarafında delikler açılır. İpler geçirilerek bağlanır. Yazın iyidir de kışın çok kalın örgü yün çorap giymek gerekir. Şimdi eskiyen ayakkabılara bunlar çarık mı diye söylenirler.
Zamanla ayakkabılar güzelleşti. Körüklü çizmeler, siyah lacivert ayakkabılar moda oldu. O tarihte çizmeci Halil usta ayağına ölçülü, en güzelini diker. İki ay süre beklemek gerek. Halil enişte altı kösele ayakkabıların ses çıkaranını da yapmıştı. Ağa çocuğu, Faruk boyacı oğlu ağabey meraklı ona da yapmış. Dönem Valisi Abidin Özmen'in, özel kalem Müdürü idi, sık sık, cart curt girip çıkıyor. Vali bey oğlum bu ne hal davulcuları da getirseydin! Merasim tamam olurdu.
Faruk ağabey ayakkabıyı resmi görevde giyemez oldu.. Başka heves edenler oldu. Halil usta kösele arasına kaymak koyuyorum. Kaymak, şeker getir koyalım derdi. İnanıp getirenler oldu.
Ben yazları uzun çarşıda ki iş yerinde çırak'tım. Altta ki kösele üst deriye çakılır. Dikiş atılır, çivi sökülür. Eğrilen çivileri biz çıraklar düzeltirdik. Çivi küçük çekiç büyük iş zordu.
Bir gün Çamuroğlu Mehmet amca geldi. Çocuklar bu işin kolayı var. Fazla geleni cebinize koyun.
Zülali cami tuvaletine atın. Önce gülüştük, olmaz dedik. Bir iki denedik. Amma çivi attığımız yerde ağır geldiği için duruyor. Herkes görüyor. Çivide çok pahalı. Günaha girmeyelim dedik vazgeçtik. Öğlen yemeğimiz cepten. Mirimoğlundan 7,5 kuruşa helva veya üzüm ekmek alır, yerdik.
Çocukluğumuzda herkes ayrı bir yerde yeteneğine göre, marangoz, terzi, berber, kasap, şekerci çırak olurdu. Esnaf çocukları babası yanında yardım ederdi.
Geçmiş zaman anılar – 4
Çarık neydi bilirmisiniz? Nereden bileceksiniz?
Köylerde çarık giyilirdi. İlk gördüğümde (Balmahmut'ta ortakcımızın oğlu Mıstık abide) bende şaşırmıştım. Kalın deri parçası ayak eni boyunda kesilir. Kurutulur şaplanır. Üst tarafında delikler açılır. İpler geçirilerek bağlanır. Yazın iyidir de kışın çok kalın örgü yün çorap giymek gerekir. Şimdi eskiyen ayakkabılara bunlar çarık mı diye söylenirler.
Zamanla ayakkabılar güzelleşti. Körüklü çizmeler, siyah lacivert ayakkabılar moda oldu. O tarihte çizmeci Halil usta ayağına ölçülü, en güzelini diker. İki ay süre beklemek gerek. Halil enişte altı kösele ayakkabıların ses çıkaranını da yapmıştı. Ağa çocuğu, Faruk boyacı oğlu ağabey meraklı ona da yapmış. Dönem Valisi Abidin Özmen'in, özel kalem Müdürü idi, sık sık, cart curt girip çıkıyor. Vali bey oğlum bu ne hal davulcuları da getirseydin! Merasim tamam olurdu.
Faruk ağabey ayakkabıyı resmi görevde giyemez oldu.. Başka heves edenler oldu. Halil usta kösele arasına kaymak koyuyorum. Kaymak, şeker getir koyalım derdi. İnanıp getirenler oldu.
Ben yazları uzun çarşıda ki iş yerinde çırak'tım. Altta ki kösele üst deriye çakılır. Dikiş atılır, çivi sökülür. Eğrilen çivileri biz çıraklar düzeltirdik. Çivi küçük çekiç büyük iş zordu.
Bir gün Çamuroğlu Mehmet amca geldi. Çocuklar bu işin kolayı var. Fazla geleni cebinize koyun.
Zülali cami tuvaletine atın. Önce gülüştük, olmaz dedik. Bir iki denedik. Amma çivi attığımız yerde ağır geldiği için duruyor. Herkes görüyor. Çivide çok pahalı. Günaha girmeyelim dedik vazgeçtik. Öğlen yemeğimiz cepten. Mirimoğlundan 7,5 kuruşa helva veya üzüm ekmek alır, yerdik.
Çocukluğumuzda herkes ayrı bir yerde yeteneğine göre, marangoz, terzi, berber, kasap, şekerci çırak olurdu. Esnaf çocukları babası yanında yardım ederdi.
Geçmiş zaman anılar – 4
Çarık neydi bilirmisiniz? Nereden bileceksiniz?
Köylerde çarık giyilirdi. İlk gördüğümde (Balmahmut'ta ortakcımızın oğlu Mıstık abide) bende şaşırmıştım. Kalın deri parçası ayak eni boyunda kesilir. Kurutulur şaplanır. Üst tarafında delikler açılır. İpler geçirilerek bağlanır. Yazın iyidir de kışın çok kalın örgü yün çorap giymek gerekir. Şimdi eskiyen ayakkabılara bunlar çarık mı diye söylenirler.
Zamanla ayakkabılar güzelleşti. Körüklü çizmeler, siyah lacivert ayakkabılar moda oldu. O tarihte çizmeci Halil usta ayağına ölçülü, en güzelini diker. İki ay süre beklemek gerek. Halil enişte altı kösele ayakkabıların ses çıkaranını da yapmıştı. Ağa çocuğu, Faruk boyacı oğlu ağabey meraklı ona da yapmış. Dönem Valisi Abidin Özmen'in, özel kalem Müdürü idi, sık sık, cart curt girip çıkıyor. Vali bey oğlum bu ne hal davulcuları da getirseydin! Merasim tamam olurdu.
Faruk ağabey ayakkabıyı resmi görevde giyemez oldu.. Başka heves edenler oldu. Halil usta kösele arasına kaymak koyuyorum. Kaymak, şeker getir koyalım derdi. İnanıp getirenler oldu.
Ben yazları uzun çarşıda ki iş yerinde çırak'tım. Altta ki kösele üst deriye çakılır. Dikiş atılır, çivi sökülür. Eğrilen çivileri biz çıraklar düzeltirdik. Çivi küçük çekiç büyük iş zordu.
Bir gün Çamuroğlu Mehmet amca geldi. Çocuklar bu işin kolayı var. Fazla geleni cebinize koyun.
Zülali cami tuvaletine atın. Önce gülüştük, olmaz dedik. Bir iki denedik. Amma çivi attığımız yerde ağır geldiği için duruyor. Herkes görüyor. Çivide çok pahalı. Günaha girmeyelim dedik vazgeçtik. Öğlen yemeğimiz cepten. Mirimoğlundan 7,5 kuruşa helva veya üzüm ekmek alır, yerdik.
Çocukluğumuzda herkes ayrı bir yerde yeteneğine göre, marangoz, terzi, berber, kasap, şekerci çırak olurdu. Esnaf çocukları babası yanında yardım ederdi.