Bu güzel Anadolu’nun her insanının; söz konusu vatan olduktan sonra, bir araya gelemeyeceği/ yapamayacağı hiç bir davranışı ve hiçbir gayri nedeni olamaz.
Karşılık dahi beklemeden bu vatan uğruna kanını ve canını vermeye her zaman hazırdır.
Çünkü bu millet; ilime, bilime, hukuka ve bekaya saygı duyduğu gibi, başka ülkelerin de insan gibi yaşamına, özgürlüğüne ve toprak bütünlüğüne saygı duyar, onların bir karış toprağında bile gözü olamaz.
Ama özgürlüğünü eline almış ve Üniter bir yapıya bürünmüş, egemen olan devleti için de yapamayacağı bir faktör yoktur.
Aynı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi!
Ne demiş?
“Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır” demiş!
İşte o nedenle şimdi birlik ve beraberlik günüdür.
Hem de, yedisinden yetmişine, okurundan cahiline ve dargınından ta kavgacısına kadar!
Dilerim ki ne kahraman Mehmetçiğimizin, ne de onun başında bulunanların burnu bile kanamaz.
Şu anda Türkiye kaya gibi bir bütünlüğün içindedir.
Aksini düşünen de şeytanın ta kendisidir.
Ülkemizi korumak ve kollamak adına, Allah yar ve yardımcıları olsun.
***
VE HER ŞEY DOĞA İÇİN!
Tanrı insanlığı yaratırken, bunlar iyi yaşasın diye doğayı da beraberinde yaratmıştır!
İnsanlık, insan gibi yaşasın ve nesilden nesile geçerek yaşamını sürdürsün diye.
Sürdürebilmesi ve adaletli yaşaması için de kitap göndermiş, elçi göndermiş ayrıca insanı yaratırken de, ona akıl /fikir vermiş ki bunlara da sahip çıksın diye.
Öyle güzel bir doğa vermiş ki; havasıyla, suyuyla, ağacıyla, yeşiliyle adeta yaratmış olduğu kullarını yaşaması için bir nevi ödüllendirmiş!
Her alanında yaşayan ve topraktan biten nimetler vermiş!
Ama bu gün bu bakışlar ve duruşlar acaba böyle mi?
Bence değil!
Ne Yaradan’ın kitabını okuyup da doğa adına yerine getiren, ne de elçinin sözüne veya deyişlerine kulak verip de umursayan/aldıran var?
Yazık!
Ne var?
Tanrının bu insanlar yaşasın diye yaratmış oldukları doğayı, çıkarlar/kazançlar ve bir takım umutlar adına yok etmeye çalışanlar var!
Oysa din dediğin olay kutsaldır; vecibeleri vardır, inanışı yani iman edilişi vardır ve onu yerine getirecek olan da yaratılmışları vardır!
Acaba?
Çünkü söz konusu doğaya ve doğadan elde edilen çıkarlara gelinceee…
İşte bu kutsal bakışı ve inanışı görmek de, bu zamanımızda pek mümkün değildir.
Allah af etsin ama bu böyledir.
***
Doğa, insan yaşamının idame etmesi adına göz bebeği korunur gibi korunması gereken bir yerdir.
Hani bir söz vardır, derler ya?
“Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur” diye…
İşte bu da böyledir.
Sen akarsuları, denizleri ve havayı kirletirsen!
O, her türlü canlıyı bağrına basıp yaşatan, kollayan güzelim ağaçları yakarsan/ kesersen!
Teknolojik ürün artığı zehirleri gelişi güzel ortalığa bırakıp her türlü hastalığa ve mikroba (virüse) davetiye çıkarırsan!
İnsanlığın geleceğine bu tür unsurlarla sanki yok etmek istiyormuş gibi limon sıkarsan!
Nerde senin inanmışlığın be kardeşim nerde?
Müslümanlığın yarısı da, doğada yaşayan insanlarımızın yaşamına büyük katkılar sunan bu tür değerlere ve nimetlere sahip çıkmaktır.
Ötesini bilmem.
Bu iş böyledir.
Benim gözümde de bu tür yapılar son derece kutsaldır!
Bunun ötesi de zaten olmaz, olsa da yalandır!
Hangi din’e, hangi inanışa, hangi kültüre, sahip olursan ol, bu doğayı korumak ve kollamak da senin kutsalın olmalıdır.