Her şeyden önce, tüm basın emekçilerin gününü kutluyor, sevgi ve saygı sunuyorum.
Dilerim her şey gönüllerince olur.
***
Fedakâr kim?
Kim olacak; çoluk/çocuğunu iyi beslemek/ büyütmek/ onları bilgili insan olabilmeleri için okutmak ve onlara güzel bir yaşam sağlamak için ekmek parası adına alnı terleyerek çalışan anneler/babalar!
Başka?
Bu kategorinin çeşitli mensupları!
Daha başka?
Feryat etmek isteyip de, utancından sesini çıkaramayan her tür emekliler, esnaflar, toprak emekçileri!
Daha, daha başka?
Elinin körü, daha/dahası kaldı mı ki?
Elimizde sırtı sıvazlanan, okus/ pokus çekilen ve her zaman gazlanan malzeme bu kadar!
Başka yok, kalmadı.
Hepsi de halledildi!
Hem de gözlerinin yaşlarına bile bakılmadan.
Ne güzel yaşam değil mi?
Sanki dünya tersine dönmüş gibi.
Seçim öncesi halka/seçmenlere çeşitli vaatlerde bulunup da, iktidara gelip devlet yönetmeye çalışan bu günkü siyasiler, dillerde dolaşan bunca israfa ve iddialara aldırmamak sızın, vatandaşlarını insan gibi yaşatmaları yönünde verdikleri sözleri unutup, emekçi kesiminden hala daha fedakârlık beklemeleri şaşırtıcı bir olaydır!
El insaf!
Canlı varlığın tükettiği her şeyi zamlı parayla harman edip vatandaşını hiç düşünmeyen ve bunu emekçilere yedirmeye çalışanlar, şimdi de bütçe açığı nedeniyle onlardan fedakârlık bekliyorlarmış!
Yazıktır, yazık!
Ceplerindekileri verdiler!
Yastık altında bulunan altınları verin dediler, onları da verdiler!
Ölümlük veya yarın lık ellerinde tuttukları doları/Euro’yu da verin dediler, onları da verdiler!
Daha ne verecekler ki?
Onların da bu memlekette insanca yaşama hakları yok mu?
Onlar bu ülkenin insanları/vatandaşları değil mi?
Yetmedi mi be kardeşim?
Yetmedi mi?
***
Fedakâr denilince aklıma hep, son padişah Mehmet Vahdettin’in, İngiliz/Fransız/İtalyan/ yunan/ anzak/ vs. gibi Çanakkale’yi geçemeyen yedi düvel devletlerin İstanbul’a davet edilmesiyle başlayan bir dönem gelir!
Ne dönem ama?
Anadolu’yu istila etme ve paylaşma dönemi.
Türk’ü Türklüğü yok etme dönemi!
Ama Anadolu insanını ve yapısını iyi tahlil edememişler!
Fedakârlığın ve ölümüne mücadele edilmesini n dünyaya örnek olan yapısını.
Özgür bir devlet olabilme adına dökülen kanın ve verilen canın Kuvva-i Milliye ruhunu!
Sırtında, askerimiz cephede düşmana karşı dursun ve savaşsın diye mermi taşıyan bacılarımızı, analarımızı!
Savaş sırasında erlere su taşıyan 15/16 yaşındaki çocuklarımızı.
Bu millet daha ne kadar fedakârlık yapsın ki?
Ama padişah fermanı ile bu savaşa katılmayanlar, Mustafa Kemal’in katlini isteyenler bunu, bu fedakârlığı bilmezler!
Ve halen daha bu insanlardan, bu emekçilerden fedakârlık isteniyor!
Yazıktır yazık!
***
İşte bize, bizlere, hepimize örnek olacak bir olay!
Ne diyor Hz. Davut’un oğlu Hz. Sultan Süleyman?
Buyruğumdur ki; ben öldükten sonra bir elimi salın dışına çıkarın, elimi, avucumu da açın öyle dursun.
Ben ki; kurda kuşa emreden ve yıllarca kabileme hükmeden, dünyanın en kudretli ve en zengin Sultanıyım!
İşte öbür dünyaya giderken ellerim boş gidiyorum!
Tebaam bunu görsün ve bundan ders alsın, diyor!
Her inanana saygımız vardır ama oysa Müslümanlık dini, bu tür dinlerden daha güzel ve daha aydınlatıcı bir dindir!
Acaba bu dinin vecibelerini de dikkate alanlar oluyor mu ki?
Meselâ; saçı bitmedik yetimin hakkını yemek, Kur’an ayetlerini değil de, kendi düşünceleriyle kadını “et” gibi görmek hiç dinimize sığıyor mu?
Hey benim güzel ülkem hey!
Ne günler ama?
***
Evet, bu yazıyı 2017 tarihinde yazmışım!
Ya şimdi ki tarih ne?
2022’ nin devam eden temmuz ayı.
Aradan bunca zaman geçmesine karşın, bu yazdıklarımın değişimini gösteren bir yaşam farkı var mı?
Bence yok.
Takdir siz okurlarımızın!
***
Yine de gülümseyeceğiz!
Çünkü bu gülümseme bizlere yakışıyor be dostlar.
Hoşça kalın.