Üç yıl önce dillendirmek istediğimiz bu konuya dair yazılmış bir makalemiz var.
Hani geçmişten günümüze kadar taşıdığımız iki veya 3 takvim boyu yaşanan anılar!
Öncesi veya biraz da sonrasını ele alıp usulca yorumlamaya çalışalım bakalım aralarında ne gibi farklar görünecek dedik?
Çünkü hep yaşadığımız ve karşılaştığımız olaylar, merhum Demirel’in dediği gibi; “ yani, dün dündür, bu gün de bugün” kapsamı içersin de kalıveriyor!
Bunun ceremesini de seçim zamanı geldiğinde kıymete binen seçmenlerimiz yani vatandaşlarımız çekiyor.
***
Geçenlerde, ( yani iki veya 3 yıl önce) o zamanın bir bakanı ilimize geldiğinde neler diyordu, önce onu da bir anımsamaya çalışalım?
Ama iyi düşünerek hatırlayın lütfen.
Ne diyordu Sayın Bakan?
“ Çok yakında ekonomik anlamda o kadar gelişeceğiz ve de büyüyeceğiz ki; ne Almanya’sı, ne İtalya’sı, ne Fransa’sı, ne Yunanistan’ı ne de her şeye karışan Amerika’sı hepsi şaşırıp kalacak” diyordu!
Vay maşallah, bütün temennimiz ve de beklentilerimiz bu zaten.
Devletçe ve ekonomikçe büyümek, gelişmek, ulusça da mutlu bir yaşam sürmek!
Daha ne isteriz ki?
Ama aradan epeyi zaman geçmesine rağmen, biz bu tür iyi haberleri beklerken, bir baktık ki başta yakıt olmak üzere Elektriğe %20, doğal gaza da %12 zam gelmesin mi?
Geldi bile.
Ya sonrası?
Ardı arkası kesilmeyen zamlar!
Hem de daha düne kadar.
Daha da geleceğinden maada!
Bir siyasinin dediği gibi…
“Mini mini” zamlar!
Vay anasını, üzülmedik desem yalan olur hani.
Olur bakalım, siyaset bu!
Biri söyler yapar, biri de eline alır bozar!
Bir gün gelir düzelir inşallah!
Yeter ki Allah emekliyi, çalışanı, esnafı, çiftçiyi ve de garibanları korusun.
***
Şimdi gelelim ana konumuza:
Zaman her şeyin ilacıdır derler, izleyelim ve de bekleyelim bakalım.
Ama böyle konularda ne derlerdi atalarımız?
“O kazın ayağı şimdi öyle değil” derlerdi değil mi?
Peşinden de; bak gör neler olacak, neler çıkacak bekleyin görün bakalım derlerdi!
Hani, Nasrettin Hoca’nın albümünden alacağımız; “ ölme eşeğim ölme, yonca bitecek sen de yiyeceksin” söylemi gibi!
Yani “ya sabır” misali!
Peki ya şimdi?
Şimdisi/ mimdisi falan yok, bu reçete daha şimdiden patladı!
Patladı ama kimin ve kimlerin başında patladı?
Halktan, vatandaştan başka bağıran, sıkıntı çeken var mı?
Çalışanından emeklisine, köylüden çiftçisine, mezun olup da atanamayanından, yaşa takılanlarına…
Kadın haklarından, doğa haklarına…
Polisinden, sağlıkçısından, öğretmeninden din görevlisine…
Haktan, hukuktan adaletine!
Başka bağıran var mı?
İşte bu artışlar da bu garibanların başına patladı!
Yani bizim halkımızın.
Belki aklımıza gelmeyen vardır o da af ola.
Onun için bu ayağı bu hale getirenler sıkılsın.
Dün başka, bugün başka duruş sergileyenler düşünsün!
Vatandaşına/ milletine/seçmenine karşı bangır/bangır konuşup, gözünün içine bakarak söz verenler; “tuh, ben veya bizler ne ettik” diyebilsin!
Vay anasını?
Sanki üzülecek olan varmış, olacakmış ve de yaşanacakmış gibi değil mi ama?
***
Siyaseti iyi biliriz diyenler, daha dün’ün parlak zeminlerinde konuşuyorlardı!
Hele biraz daha gerilere doğru gidelim bakalım!
Ve de anımsamaya çalışalım!
Bu umudumuz siyasiler, ikide bir temcit pilavı gibi de fikirlerini ortaya koyuyorlardı!
Erken seçim olursa bir koalisyon olur mu, kurulur mu diye?
Valla durumlar öyle değişik ki, gün güne uymuyor.
Dün kara diyenler, bu gün ak deyiveriyorlar!
Onun için bunun yorumu hiç de kolay değil.
Ama kişisel olarak bir düşünce paylaşabilirim tabii.
Önceleri; koalisyon olur, ya da tekrar seçime gidilir diyenler, bir ay sonra koalisyonlar sağlıklı olmuyor, ülke ve insanlarımız yararına pek hayır solumuyor, en iyisi bunu Türk usulü başkanlık sistemine geçişte görüyoruz, demeye başladılar.
Çünkü çok seslilik yerine, tek ağızdan çıkan kararlar daha yararlı olacak diyerek bu günümüzde uygulanan sistemi getirmek için uğraşıyorlardı.
Oldu be kardeşim, işte Başkanlık sistemi geldi!
Ve de uygulanıyor.
Uygulanıyor ama peki, nasıl bir başkanlık sistemi bu?
Aynı Necip Fazıl Kısakürek’in “ idologya örgüsü” kitabındaki “ adeta Baş yücelik” gibi mi?
Yoksa Osmanlı modeli gibi bir tek adamlık sistemi mi?
Takip edin bakalım nasıl bir yöntem var?
Resmi koalisyon yok ama lafa/yaptırıma veya desteğe gelince ortaya bir yandan koalisyon çıkıveriyor.
Hem de ne koalisyon?
AKP/MHP/ BBP/ Vatan partisi gibi bir çoğunlukla!
Vay anasını!
Yani alınacak kararlarda oy anlamında matematiksel olarak var!
Yan destekçilerin de dedikleri dedik, söylemleri de söylem hani!
Hele bir dinlenmesin veya uyulmasın?
Hele biraz ötelensinler!
Hele istediklerini alamasınlar veya dediklerini yaptıramasınlar?
Hemen kapılar kapanır…
Vallahi başlarlar eleştirmeye.
Eleştiri şöyle dursun, hükümetten bile düşürmeye çalışırlar!
Hani bu destekler matematik hesaplı ya?
Hey gidi demokrasi hey!
Hey gidi insan hakları ve hukuk ey!
Hey gidi seçme/seçilme, kadın erkek eşitliği hakları hey!
Sen nelere kadirsin yüce Mevlâm?
Daha neler görüp yaşayacağız bakalım.
Ama biz toplum olarak bazı acı ve sıkıntıları çekmedikten sonra da kendimize gelmeyiz be dostlar!
Maşallah aşı yemiş hastalar gibiyiz, hiçbir şeyden de geri kalmayız.
Ve de bu zılgıtı iyice hep beraber güzelce yeriz/ yiyeceğiz de!
Yani; “dün dündür, bu gün de bugün” hesabı!
***
Şimdi gelelim “ 4 yıl önce” yaşayıp da o tarihteki yaşadıklarımızın yorumuna:
Hani koalisyon kurulacaktı, yok kurulmayacaktı gibi politik bakış açılarına ve de ileriye dönük seçim hesaplarına!
Sayın Cumhurbaşkanımız, başkanlık sistemini kafasından çıkarmış falan değildi.
Onun için bu milletin yumuşak beynine güvenerek derhal erken seçime gitmek istiyordu.
Ama parti içi huzuru sağlayabilmesi içinde; özelliklede, Sayın Başbakan ve ekibine yönelik kısa vadeli bir seçim hükümeti kurdurabilirdi.
Diğer bir şık; dışarıdan destekli kısa vadeli bir azınlıkla seçim hükümeti de olabilirdi.
Ama olmadı yani istenmedi ve erken seçime gidildi.
İşte gidiş o gidiş!
Şimdilik durum bu!
Vallahi başka söyleyecek bir şey yok!
Çünkü öyle bir zamandayız ki daha düne kadar biz böyleyiz/bunu yapacağız diye ayakta olanlar; kardeşiz, akrabayız, komşuyuz, aynı devletin insanlarıyız diyenler, bu gün bazı siyasi kuruluşlara ve oluşumlara bu söylemlerini ve duruşlarını unutarak “tu kaka” demeye başlayabilirler!
Başladılar bile.
Ne kazanacaklarsa?
Onun için kim ne derse desin, bunun cevabını vermek biraz zor olur gibime geliyor.
Ama tatmin olma adına da, havanda su da döveriz tabii!
Ya şimdi?
İşte bunun bir tek cevabını verecek olan da yine Sayın Bahçelidir.
Çünkü şu anda anahtar onun elindedir!
Koalisyonsa koalisyon, erken seçimse/erken seçim!
Aynı partideki uygulamaları gibi, şu anda verecek olduğu kararlar da iki dudağı arasındadır.
Onun için, ben bu ülkenin birlik/ beraberlik içersin de, büyüyeceğine ve insanlarına sağlıklı olarak hizmet vereceği yapısında da karamsarım be dostlarım!
Hiç kusura bakmayın ama…
Ayna gibi de görünüyor gibi!
Varsa yoksa bireysel beklentiler, siyasi erk ve menfaat!
Yazık!
Ama önemli, hem de çok önemli bir faktör var!
“Türkiye Cumhuriyeti sistemi” !
O nedenle tek yolumuz; “ Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni korumak ve kollamaktır.
Çünkü biz “Yüce Türk Milletiyiz”.
Çok şükür hepimiz de buna, millet olarak varız.
***
Yüce Tanrım gülen yüzlerinizi soldurmasın inşallah.
Sevgi/saygı bizden değerli okurlarımız.