Son yıllarda böylesi bir kuraklık görülmedi. Barajların suyu çekildi, ekinler bir noktada kurumaya başladı. Yağmur ve kar yağmadığı için grip, nezle ve soğuk algınlığı gibi hastalıklar çoğaldı. Neredeyse zemherinin ortasına geldik ne bir gün ne de birkaç gün kar gördük. Yağmur ve kar yağmasının nedenlerini hiç düşündük mü?
Köyün birisinde yaşlı bir nine ve iki torunu varmış. Eski ve ahşap olan evinin tavanı çökmüş. Durum böyle olunca her gün namazının ardından yağmur ve karın yağmaması evinin su içinde kalmaması için Allah’a dua etmekteymiş.
Diğer taraftan yine bir köyde tarlalar ekilmesine rağmen uzun zamandır yağmur ve kar yağmadığı için köylüler hep birlikte köyün imamı nezaretinde yağmur duasının yapılacağı tepeye çıkmak için niyetlenmişler. İmam köylülere demiş ki:
“Mademki yağmur duasına çıkacağız. Köyde çoluk çocuk yaşlı genç, hasta olan ve olmayan hiçbir kimse kalmasın hep beraber yağmur duasına çıkalım.”
Yağmur duasına çıkılacağı gün herkes köyün yanındaki harman yerinde toplanmış ve yağmur duasının yapılacağı tepeye doğru hep beraber yol almışlar. Bütün köylülerin yağmur duasının yapılacağı tepenin yanına vardıklarında imam dönüp bütün köylülere şöyle seslenmiş:
“Şimdi burada güzel bir yağmur duası yapacağız Allah’ın izni ve keremiyle. Aramızda oniki yaşından aşağı olan çocuklar kalsın. Yaşlı olan amca ve nineler de kalsın. Bunların dışında günah işlemeyenler kalsın günah işleyenler köye geri dönsünler.” Deyince orada yaşlı nine ve delerle birlikte oniki yaşından aşağı olanlar kalmış. Bunların yanında bir de köyde yaşayan bir gözü ama olan birisi kalmış. İmam bu adamı görünce şöyle demiş: “Sen hiç günah işlemedin mi? Ki buruda kaldın? “ deyince bir gözü görmeyen ama adam demiş ki:
“Bir zamanlar bir kadına baktım, hem de bir değil iki kere baktım. O zaman bunun günah olduğunu anlayınca parmağımla bir gözümü çıkardım. Ondan sonra günah işlediğimi hatırlamıyorum. Bunu üzerine imam şöyle demiş:
“Gel o zaman yağmur duasını sen yap ta ben de buradakilerle birlikte âmin diyelim.”
Bir gözü ama olan adam öylesine bir dua etmiş ki daha yağmur duası biter bitmez gökten şakır şakır yağmur yağmaya başlamış.
Şöyle bir düşünelim biz nasıl yaşamaya çalışıyoruz ki Yüce Rabbimiz yağmuru bizden kıskanıyor ve yağdırmıyor. Benliğimizden öylesine uzaklaşmışız ki televizyonlardaki olumsuz haberleri seyretmekten nefret eder hale gelmişiz. Çalan, çırpan., birbirini öldüren, hasta taşıyan ambulansa yol vermeyen insanların durumu, birbirini bir hiç uğruna öldüren, yaralayan, birbirlerinin paralarını hiç yok yere çalan, çırpan, ele geçirmeye çalışan bir toplum olduk. Müslüman olan bir ülkede bunları gördükçe insanlar neler düşünmekte. Yediğimiz ekmeği çöpe atan mı ararsın? Yine ekmeğe ağzını silip çöpe atan mı ararsın? Çocuklarını haram lokmalarla besleyenler mi var aramızda? Saatlerce birbirlerinin gıybetini yapan insanlar mı çoğaldı? Artan ekmekleri sokağa atarak, bir dilim ekmeğe muhtaç olanları düşünmeyenler mi ararsın? Yetimin, yoksulun ve öksüzlerin yaralarını sarmayanları mı ararsın? İncir çekirdeğini doldurmayan konularda komşularımızla küs olduğumuz neyin nesidir? Abdest alıp namaz kılmayan mı ararsın? Camiler bir taraftan cemaati olmadığı için gözyaşı döktüğüne şahit olan var mı? Benliğimizi mi kaybettik? Rabbimize olan kulluğumuzda ne gibi hatalar var, ne gibi kusurlar var hiç sorguladık mı? “Müslüman Müslüman’ın kardeşidir” Hadis-i Şerifinin anlamını kavramaya çalıştık mı? Durum vaziyet bu olunca kendi kendimizi sorgulamaya ne dersiniz? Neden yağmur yağmıyor hiç kusuru, hatayı kendimizde aramaya çalıştık mı? Bütün bunları sorgulamaya çalışsak neyi kaybederiz?