86. HAFTA TÜRKELİ GAZETESİ SANAT—KÜLTÜR SAYFASI YAZILARI
HAZIRLAYAN: ŞABAN KORKMAZ
HAFTANIN AYET-İ KERİMESİNİN MEALİ: “Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifa ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet (olan Kur’an) geldi. (Yunus Suresi,10/57)
&&&
HAFTANIN HADİS-İ ŞERİFİNİN MEALİ: “Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse, Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır.” (Müslim, Zikr, 39)
&&&
BAŞYAZI:
ŞABAN KORKMAZ
HAYAT ÖYLESİNE BİR OKULDUR Kİ BU OKULDAN MEZUN OLABİLMEK O KADAR KOLAY DEĞİL
Kendini bilen Müslüman okur, anlar, anlatır, öğrenir ve öğrendiğiyle amel eder. Okuduklarından kendisine lazım olacakları bir kenara not ederek, döner tekrar okur, okuduklarını kalbine ve beynine nakşeder e yeri geldiğinde bunları kullanır.
İnsan hiç şüphesiz ki beşer sıfatı olan varlıktır. Her şeyi öğrenir ama hemencecik unutuverir. Kendisine yapılan iyiliğe karşı iyilik yapacağı yerde kötülük yapabilir bir hale geliverir. Birisinden kendisine yapılan kötülüğün karşısında o yapılan kötülüğe kötülükle mukabele eder bir vaziyet alır. “Kötülüğe karşı kötülük, her kişinin karı, kötülüğe karşı iyilik er kişinin karıdır.” Sözünün ne demek istediğini bilmez ve anlamak istemez. (birileri hariç)
Bazı insanlar vardır okur, anlar ama, yazmasını bilmez, not almasını bilmez. Hal böyle olunca öğrendiklerini unutur not almadığı için. Her insanın önemli bir not defteri olmalıdır. Duyduklarını, okuduklarını, öğrendiklerini bu deftere not eder, yeri ve zamanı geldiğinde bunları kullanır.
Günün birinde yıllar öncesinde bir yere işçi alınacaktır. Müracaat edenler koca bir salona alınır. Hepsinin önüne de bir kalemle bir kâğıt konur. Sınav saati geldiğinde sınav sorumlusu şu açıklamayı yapar: “Size çok kolay bir soru sorulacaktır. Bu sorunun cevabı sizden istenmektedir. Önünüze bunun için bir kâğıt ve bir kalem konulmuştur. Doğru cevabı verenler işe alınacaktır. Ben size soracağım bu basit soruyu sesli bir şekilde okuyacağım, sizin de cevabınızı bekleyeceğim.”
Sınav için gelenler pür dikkat bu görevlinin soracağı soruyu dört gözle beklemektedir. Görevli sesli bir şekilde soruyu okur. Soru şudur: “2 kere 2 kaç eder?” Salonda bu imtihan için gelenler böyle bir basit soruyu sorana doğru ellerini birer birer kaldırarak: “Dört eder, dört eder, dört eder.” Diye tek tek cevap verirler. O salonda arka taraflarda oturan birisi de kağıda, “2 çarpı 2 eşittir 4 eder.” Diye yazarak sınav sorumlusuna getirir. Neticede sınavı o sınav sorusunu önüne konan kâğıda yazılı olarak cevapladığı için sınavı kazanır ve işe alınmayı hak eder.
Bu kıssa bize insanoğlu unun işte böyle aceleci olarak, hiç düşünmeden cevap vermesi ne tuhaf değil mi? Soru var ama, o sınava gelen insanların önüne neden bu kağıtlar ve kalemler konmuş, hiç bunu gale alan yok, birisi hariç. Oysa ki sorunun cevaplanması için zaman da var. İşte bazı insanlar bu aceleciliği yüzünden hep kaybediyor.
Hayat bu!... Geliyor ve geçiyor. Şöyle bir geriye dönüp baktığımızda hayatımızı bir film şeridi gibi izlediğimizde ne gibi hatalar yaptık, ne gibi günahlar işledik, hangi sevapları kazanmak için gayret sarf etmedik? Gibi soruları kendimize sorma ihtiyacı bile hissetmiyoruz. Bazı sorulara acele ederek hemen hiç düşünmeden cevap vermeye çalışıyoruz. Her nedense kendi kendimizi eleştirmeyi hiç mi hiç hesaba katmadan yaşamaya alışmışız. Yatmadan önce o günün günahlarını, sevaplarını tartamaz bir halde yaşamaya devam etmekteyiz. Öğrendiklerimizi not etmeyi unutmuşuz. Öylesine bize ileride lazım olacak notları almak aklımızın ucundan bile geçmemiş.
İnsan bu ya!... Bu dünyayı ahireti kazanmak için bir vesile olduğu aklına bile gelmemiş. Haramı helali öğrenmemiş. Abdest ve namaz gibi bir derdi de yok. Çocuklarına küçükken manevi ve milli değerleri öğretmemiş. “Haram helal ver Allah’ım, çoluk çocuk yer Allah’ım” sözünü duymuş mu duymamış mı onu da bilmiyor. Bu dünyaya neye geldiğine kafasını da yormuyor. Ah, bir düşünebilse! Gelin görün ki nefis ve şeytan bu düşünceleri ona düşündürtmüyor. Bu ikisine bir şamar atabilse var ya dünyanın en önemli boksörü olacak ya, bunu da beceremiyor, bu hayat vadisinde hiçbir düşünceye aldırmadan debelenerek yaşamaya devam ediyor. Rabbim gaflet uykusunda olanları uyarsın, İslam’la şereflenmeyenleri İslam’la şereflenmeyi nasip eylesin. Rabbim kendini bilen, Rasülünün sünneti seniyyesine uyarak yaşayanlardan eylesin. Âmin.
&&&
KULAĞIMIZA KÜPE OLACAK SÖZLER:
-İyi niyetle yapılan her iş değerlidir.
**
-Her gün Kur’an okumaya zaman ayır ki ufkun aydınlansın.
**
-İnsanlara yardım etmek, onların düzelmesine vesile olur.
**
-Kendini bilen insan cimriliği bırakarak cömertlik ipine sarılır.
**
-Her türlü nimete karşı şükretmek, nasipleri artırır.
**
-Mal, makam ve her türlü zenginlik insanın ahlakını bozmamalıdır.
**
-Cennetin cömertlerin yurdu olduğu hiç aklımıza geliyor mu?
**
-İlim meclislerine devam ederek sevap denizini geçerek sahile çıkmaya ne dersiniz?
**
-Hiç şüphesiz ki icraat laftan çok çok önemlidir.
(Karalama Defterimden)
&&&
PEYGAMBERLERİN SAYISI
Peygamberlerin sayısı belli değildir. Yüz yirmi dört binden fazla olduğu rivayet edilmektedir. Binlardan üçyüçonüç veya üçyüzonbeş adedi Rasüldür. Bunların içinden de altı adedi daha yüksektedir. Bunlara Ülül’azm Peygamberler denir. Ülül’azm Peygamberler, Adem Aleyhisselam, Nuh Aleyhisselam, Musa Aleyhisselam, İsa Aleyhisselam ve Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)’dır.
Peygamberler içinde yirmi sekizinin adı Kur’an’ı Kerim’de geçmektedir. İsimleri şöyledir: Adem (a.s.), Şit (a.s.),
İdris (a.s.), Nuh (a.s.), Hud (a.s.), Salih (a.s.), İbrahim (a.s.), Lut (a.s.), İsmail (a.s.), İshak (a.s.), Ya’kub (a.s.),Yusuf (a.s.), Eyyüb (a.s.), Şu’ayb (a.s.), Musa (a.s.), Harun (a.s.), Hıdır (a.s.), Yuşa (a.s.), İlyas (a.s.), Elyasa (a.s.), Lokman (a.s.), Zekeriyya (a.s.), Yahya (a.s.), Üzeyr (a.s.), İsa (a.s.), Zülkarneyn (a.s.) ve Hz. Muhammed (s.a.v.) dir.
Hiç şüphesiz ki Peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) dır. Biz O’nun ümmetiyiz. Yevmi kıyamette bize Allah’ın izni ve keremiyle bize şefaat edecek olan O’dur. O‘nun şefaatine mazhar olabilmek için O’nun yaşadığı gibi yaşamamız, O’nun sünneti seniyyesi üzerine hareket etmemiz, O’nun gösterdiği yoldan gitmemiz ve O’nun adı anıldığında O’na Salâvat-ı Şerife getirmemiz gerekir. (Kaynaklarıyla İslam Dini)
&&&
DEFALARCA OKUNACAK İKİ DÖRTLÜK
Şunlar kim, burada, gönüller yapar,
Zekâtını verir, hem fakire bakar,
Alışta-verişte sünnete uyar,
İslamiyet’i gözeten eller yanar mı?
***
Heva ve hevesten kendini kurtaran,
Allah korkusundan, benzi sararan,
Namazın dünyada tadını alan,
Secdeye bükülen beller yanar mı?
&&&
DOSTLARA ÖNEMLİ TAVSİYELER:
-Hiçbir kimseyi arkasından çekiştirme.
-Hiç kimsede kusur aramaya çalışma.
-Her şeyi bırakıp servet toplama peşine düşme.
-Kazancının belli bir miktarını himmet etmekten çekinme.
-Receb ve Şaban ayını temizlenme ayı bil ve güzel ihya etmeye bak.
-Nafile namazlarla Allah (c.c.)’a yaklaşmaya çalış.
-Gecenin belirli bir bölümünde kalk ve iki rekat namaz kılarak,
işlemiş olduğun günahlar için istiğfar ederek gözyaşı dökmeye çalışsak
kazananlardan oluruz hiç şüphesiz.
-Haramlardan akreplerden kaçar gibi kaçmasını bil.
-Her ne olursa olsun hiçbir kimseye kızma.
-Hiçbir kimsenin gıybetini yapma.
&&&
SAĞLIK KÖŞESİ:
(BENDEN SÖYLEMESİ)
-Kırk yaş ve sonrası özellikle D vitamini, kalsiyum, B 12 vitamini, Magnezyum ve Potasyum önemli vitaminler arasında yer almaktadır. Bunları ihtiva eden besinleri alarak sağlımızı korumaya çalışalım.
***
-Kahvaltıda zeytinyağı, karabiber, kırmızı pul biber, kekik ve zerdaçalı karıştırıp üzerine de limon sıkıp ekmeğinizi banarak yemek size sağlıklı bir ömür sağlayacaktır Allah’ın izni ve keremiyle.
***
-150 gram çörek otunu öğütüp 300 gram bal ile karıştırıp sabah-akşam aç karnına bir kaşık yenirse, vücuda güç ve kuvvet verdiği ifade edilmektedir.
***
-1 bardak suyu kaynatıp içine 1 çay kaşığı tarçın koyun, ılıdıktan sonra öğünlerden önce için. Bunun hafızayı güçlendirdiği, baş ağrısını giderdiği ve migrene iyi geldiği belirtilmektedir.
***
-Kış aylarında ayak ve bacak bölgesinin soğuğa maruz kalması damar duvarının kasılmasına sebep olur. Bu nedenle kış aylarında sıkça idrar yolu enfeksiyonları yaşanabiliyor, çünkü soğuk ve sert havalar, idrar yollarını bilhassa idrar torbasını tahriş edebiliyor. Bu yüzden ayaklarınızı sıcak tutmaya çalışın olur mu?
Şifalı Bilgi Demetlerinden Derleme
&&&
İNSAN BU İŞTE
Hayat matematik ömür düzlem
Eğriyi doğruyu karıştırmışız
Bitmez içimizde geçmişe özlem
Eskiyi yeniyi yarıştırmışız.
Beşer su misali her yere dolmuş
Girdiği her kabın şeklini almış
Semada ararken toprakta bulmuş
İnsanda hep kusur soruşturmuşuz.
Haram helal bilmez habire yersin
Çektiğin çileler olmamış dersin
İnmiş yüreğine gölgesi hırsın
Kurt ile kuzuyu vuruşturmuşuz.
Sebebi biz olduk suçlu arama,
İlim irfan varken güçlü arama
Kendinden maada borçlu arama
Doğumla ölümü barıştırmışız.
Uğur’un aklı hiç ayar tutmuyor
Bunca kötülük var dünya batmıyor
Bir nefse bin ömür versen yetmiyor
Yaşarken zamanı buruşturmuşuz.
Uğur UKUT
&&&
ÖZLEM
Dünyamızın Nüfusu çok hızlı bir şekilde artış göstermektedir. Bunun yanında insanlığın nüfus artış oranında üretim artışı sağlayamaması sebebiyle ve kıt kaynakların dengeli bir şekilde üretime yönlendirilmemesi beraberinde dünyanın dengesini alt üst etmektedir. Bireyler acımasız bir rekabet içerisinde ihtiyaçlarını karşılayabilme adına kendilerine ve yakılarına yeterli oranda zaman ayıramamaktadır.
Bireyler geçimlerini sağlamada zorlanmalarının yanında ihtiyaçlarının günün şartları sebebi ile değişmesi tamamen kendi içine dönük bireysel yaşam şeklini benimsemelerine neden olmuştur. Toplumsal yaşam biçimi yerine bireysel yaşam biçimi şekline devretmiştir. Artık yaşlı genç, çocuk birbirleri ile sohbet etmeyi tamamen unutmuştur. Çalışma sürecinden arda kalan zamanını yaş televizyon başında ya da küçük bir bilgisayar haline dönüşmüş cep telefonlarıyla geçirmektedir.
O bizim çocukluğumuzdaki içten gelen mutlu kahkahaların yerini depresif ve gergin bir ruh hali sergileyen insanların birbirini anlayamayan bencil bir yaşam biçiminin içerisinde boğuşan mutsuz bireyler topluluğunu oluşturmuştur. O anım sıcacık aile sıcaklığı kaybolmuş can cana, baş başa savaşan birbirini karşılıksız sevemeyen her davranışının altında çıkar arayan hasta ruhlu insanlar ortaya çıkmıştır.
O canım sıcacık aile sıcaklığı içerisinde bir birini seven e birbirine saygı gösteren aile bireyleri mutluluklarını, sevinçlerini paylaştıkları üzüntü ve yaslarını birbiriyle dertleşerek çözdükleri o aile sıcaklığını çok üzülüyorum. O birbirini içini, dışını çok iyi bilen bir dilim ekmeğini birbiri ile paylaşan, sokakta gece yarıların kadar oynayan o çocukların mutlu kahkahalarını özlüyorum. Yazar-Nazike PAZVANTOĞLU
&&&
NAMAZ-NAMAZ-İLLA NAMAZ
Hiç şüphesiz ki namaz, imanımızın alameti, kalbimizin nuru, dinimizin direği ve ruhumuzun kuvvetidir. Namaz hiç şüphesiz ki, başın vücuttaki yeri gibidir. Namaz Allah’ın bize olan emridir. Onu kılan her iki dünyada mesut ve bahtiyar olur, kılmayanlar ise cehenneme sürüklenir. Namaz kılmayan kişi ya delidir, ya da ölüdür. Bunlar namazdan muaftır. Bu namaz Allah’ın emri olduğuna göre aklı başında her bir insanın bunu eksiksiz ve zamanında kılmaya özen göstermelidir. Namaz kılmayanlar aynı zamanda dinin direğini yıkmış olurlar. Aşağıdaki namazla ilgili beyit ne kadar anlamlı diye düşünenlerdenim. Bakınız ne güzel terennüm etmiş şair:
“Namaz sancıma ilaç, yanık yerime merhem,
Onsuz ebedi âlem benim olsa istemem.”
Necip Fazım Kısakürek
&&&
HATANIN DÖRTLÜĞÜ
Geldi geçti ömrüm boş dava ile,
Ben bana gerçeği bildiremedim.
Beş kez hacca gittim, dört kez umreye,
Ne fayda bir garip güldüremedim.
Kamil Sayın (Kul Kamil, Dost Kamil)
&&&
BOŞANMAMALARIN OLMAMASI İÇİN!
Maalesef yurdumuzda evlenen çiftler erinde gecinde çoluk çocuk sahibi olsalar da ufak, tefek sebepler yüzünden boşanmaktadırlar. Bu arada olan onların meydana gelen çocuklara olmaktadır. Çocuklar perişan bir halde nerede kalacaklarına bile karar verememektedirler. Bu şekilde aile ocakları bir bir tabiri caizse sönmekte, aileler perişan bir duruma gelmektedirler.
Bütün bu boşanmaların temelinde hiç şüphesiz ki eşlerin birbirlerini Allah rızası için sevmediklerinden kaynaklanmaktadır. Eşler birbirlerini Allah rızası için sevseler birbirlerinin hatalarını görmeyecekler, görseler bile örtecekler, birbirlerine mutluluk dolu sözler söyleyeceklerdir. Ama gelin görün ki eşler maalesef birbirlerini Allah rızası için sevmediklerinden boşanmalar meydana gelmektedir.
Oysa sevgi ne kadar anlamlı bir kelimedir ki, eşler bile zaman zaman “SENİ SEVİYORDUM” demekten imtina eder bir hale gelmişler. Oysa bu kelime öyle bir sihirli kelime ki, söyledikçe o söylenilen yerde cennet bahçelerinden gül demeti artıyor ve çoğalıyor ki, maalesef insanların bunun bir türlü farkına varamıyorlar. Bunun nedeni de ailede güzel sevgi ortamında yetişmedikleri için. Gelin birbirimizi sadece ve sadece Allah rızası için sevelim, hiçbir kimsede kusur aramaya çalışmayalım ki hem dünyamız, hem de ahiretimiz mamur bir hale gelsin.
&&&