Sevgili Canım Okurlarım!
Yaşımız, başımız ne olursa olsun her zaman bir şeyler öğrenmeye, ilim meclislerine devam etmeye, bildiklerimizle amel etmeye ihtiyacımız vardır. “Ben Biliyorum” diyen hep kaybetmiştir. Hem bizler bir şeyler bilmiyorsak o ancak denizden bir damla misalidir. Bugün istedim ki Allah dostlarının yaşantılarından bazı kesitleri okuyalım ve üzerinde düşünelim ve bende dahil bir hisse alalım istedim. Dilerim bu isteğime sizde katılırsınız. İşte o önemli nükteler demeti:
CENNET VE CEHENNEM
Enes Bin Malik Şöyle buyurmuş:
“İnsan güzel ahlakı sayesinde cennetin âli derecelerine yükselebilir. Buna karşılık abid de olsa, kötü huyu sebebiyle cehennemin derinliklerine yuvarlanabilir.”
Hal böyle olunca gelin varsa kötü huyumuz onu iyi huylarla hemen takas etme yolunu seçelim. Ne dersiniz?
*****
ŞEYTANA DÜŞMAN MISIN?
Allah Dostlarından Rabia-i Adeviye’ye sordular:
-Sen şeytana düşman mısın?
-Hayır, dedi.
-Niçin? dediler.
-Ben dostla o kadar meşgulüm ki, başkası hatırıma gelmiyor, buyurdu.
Bizler de bizi yaratan Yüce Rabbimizle öylesine meşgul olalım ki, şeytanla uğraşacak vaktimiz olmasın. Haksız mıyım?
*****
AZALARIN ÖNEMİ
Allah dostlarından Sad-i Şirazi ( k.s.) şöyle buyuruyor:
“Dil, şükretmek içindir. Rabbini bilen dilini gıybette kullanmaz.
Kulak, Kur’an’ı Kerim ve nasihat dinlemek içindir. Batıl ve boş şeyler için değildir. İki göz, Allah Teala’nın kudret ve sanatını görmek içindir. Eşin, dostun ayıbını görmek için değildir.”
Hal böyleyse bizlerde kesinlikle hiç bir kimsenin gıybetini yapmayalım, Kur’an okumaya ve dinlemeye bakalım, gözümüzü de mümkün olduğunca haramlardan korumaya çalışalım olmaz mı?
*****
ŞÜKRÜN GERÇEĞİ
Talebeleri bir gün Abdulkadir Geylani (k.s.) Hazretlerine:
-Bize şükürden bahset, diye bir talepte bulunmuşlardı.
Şöyle anlattılar:
-Şükrün gerçeği odur ki, nimeti veren itiraf edile, kalben biline, dille söylene.
Bizlere her türlü nimeti veren elbette Yüce Allah’tır. Öyleyse O’nu bilmemiz gerekir, O’nun sevgisini kalbimize yerleştirmemiz gerekir, öğrendiklerimizi de dille ifade etmemiz gerekir. Malayani konuşmalar bize hiçbir şey kazandırmaz değil mi?
******
SEN KİMSİN?
Ebu Bekir Kettani anlatıyor:
Bir kere rüyamda çok güzel bir genç gördüm.
-Sen kimsin? diye sordum.
-Takva’yım, dedi.
-Nerede ikamet edersin? dedim,
-Dertli insanların kabinde, dedi.
Sonra diğer tarafa baktığımda çirkin, siyah bir kocakarı gördüm.
-Sen kimsin? diye sordum.
-Ben kahkaha, zevk ve keyfim, dedi.
-Nerede ikamet edersin? dedim.
-Çok gülenlerin kalbinde, dedi.
Uyandıktan sonra bir daha kahkaha ile gülmemeye niyet ettim.
Sevgili Canlar gelin biz de bu Allah dostu gibi niyet edelim ve hiçbir zaman kahkaha ile gülmemeye çalışalım olmaz mı?