“Adanalı Ziya ve Evrâk-ı Hazân” Adlı Kitaptan Bir Sayfa
Dünkü yazımızda hataları üzerinde durduğumuz gazelin, el yazması metinden (Mecmû’a, Mevlâna Müzesi A. Gölpınarlı Kütüphanesi, Yz. Nu: 212, vr. 57b-58a) hareketle oluşturduğumuz Latin harfli metni, günümüz Türkçesine aktarılmış şekli ve Arap harfli el yazması metni bugünkü konumuzdur.
Gazel, redifinden anlaşılacağı gibi “göz” üzerine kurulmuştur. Sevgilinin güzellik unsurlarından boy, saç, yüz, ağız, dudak, kaş, kirpik gibi göz de çeşitli teşbih ve tasavvurlarla çokça kullanılmıştır. Şiirlerde, şekil itibariyle bademe, nergise, “sad” ve “he” harfine benzetilen gözün hileci, sihirli, cadı, mest edici, can alıcı, kan içici gibi özellikleri vardır:
GAZEL
Fâ'ilâtün Fâ'ilâtün Fâ'ilâtün Fâ'ilün
- Oldu her hakk-âşinânın kıble-gâhı gözlerin
(Gözlerin, her hakkı tanıyanın kıblesi (Mekke’si) oldu. Gözlerin, bu sihirli bakışı kimden öğrendi?)
- Bakmaz oldum a'yan-i halka hirâs-ı fitneden
(Fitne korkusundan (dedikodu çıkacağından) halkın gözüne bak(a)maz oldum. Bu uyanıklık (gözaçıklığı) dersini gönlüme, gözlerin öğretti).
- Verme ruhsat reh-güzerde cünbiş-i fettânına
(Geçilen yolda (geçitte), fitneye, fesata teşvik eden hareketlenmeye fırsat verme. Gözlerin, yol ehlini (yolunda gideni), doğru yoldan çıkarmaya (azdırmaya) sebep olmasın).
- Rûh u ten yek-diğerinden ayrılır zann eylerim
(Bazen, gözlerin gözlerimle irtibat ettikçe (göz göze geldikçe);Can ve ten(in), biri birinden ayrılacağını (canın tenden çıkacağını, öleceğimi) zanneylerdim).
- Murg-zâr-ı dil nasıl olmaz dûçâr-ı pîç ü tâb
(Felaketler (getiren) gözlerin, şahbaz (avcı doğan kuşu) gibi süzüldükçe; (Ölümle karşı karşıya gelen) gönül kuşu(m), nasıl telaşa düşmez, şaşkınlık içinde olmaz).
- Nûr-ı 'aynım eyleme agmâz eden sensin beni
(Gözümün nuru, beni göz yumar hale getiren (öldüren) sensin; (etme) eyleme. Can çekişen aşk hastası işte (karşında) görmektesin; (buna) gözlerin şahittir).
(Şiirin tenkitli metni, yakında yayımlanacak olan “ADANALI ZİYA ve ŞİİRLERİ” adlı kitabımızda verilmiştir).
(YARIN DEVAM EDECEK)