Merhaba kıymetli okuyucularım. Çoktan beri yazmıyor, yazamıyor idim. Bu konuda yazmaz isem kendimi suçlu göreceğimi, vicdan azabı çekeceğimi düşünerek yazıyorum. Maalesef milletçe çok büyük bir afete maruz kaldık. Sallandık, yıkıldık, yaralandık, can verdik. Her birimizin uzaktan yakından bir yakını, bir tanıdığı bu felakete maruz kaldı. Üniversitede bölümümüzde okuyan Hataylı bir öğrencimizi ailesiyle birlikte kaybettik. Binlerce ocak söndü. Milletimizin başı sağ olsun. Allah, vefat eden kardeşlerimize rahmetiyle muamele eylesin. Mekânları cennet olsun.
Şimdi milletçe akılla hareket etme, dimdik ayakta durmaya çalışma; el ele, yüz yüze olma vaktidir. Gün birlik, gün kaynaşma, gün yardımlaşma, gün çalışma ve sabır günüdür âmennâ. Asıl olan gün dürüst olma, hakkı ve hakikati bulma günüdür. Gün Allah’tan başka kimseye kul olunmayacağını bilme; Allah’ın ipine ilimle, akılla tutunma günüdür. Gün akılla hareket etme, akılla karar verme günüdür. Ve gün, üniversitelerde eğitim öğretimi uzaktan değil özellikle yüz yüze yapma günüdür. Kırk iki yıllık hocalık tecrübeme dayanarak düşüncelerimi paylaşmak isterim. Müsaadenizle önce kısaca “öğretim” ve “eğitim” üzerinde durmak istiyorum.
“Öğretim” bilgi edinme esaslı olup okul veya diğer öğretim kurumlarıyla sınırlıdır. Planlı programlı olarak belirli bir sürede gerçekleşir. Bireyin burada aldığı temel bilgileri kapsar ve bilimseldir. “Eğitim” ise yorumlamaya ve uygulamaya dayalı olup zaman ve mekân sınırı olmaksızın, bireyin hayatı boyunca devam eder; toplumsal ve ahlaki yönü öne çıkar. Bireyin toplum içindeki davranışları, başkalarıyla olan ilişkileri, mesleğiyle ilgili disiplin ve ahlakı gibi konular eğitim ile kazanılır. Ailede başlayıp okulda devam eden ve hayat boyu devamlılık gösteren eğitim, öğretime göre daha geneldir. Öğretim eğitimin bir alt dalı olarak kabul edilir. Başka bir ifadeyle eğitim öğretime göre daha kapsamlıdır. Eğitimciler tarafından sıkça kullanılan “formal eğitim” ile kastedilen “öğretim” olup “resmî eğitim” anlamındadır. Bu açıdan bakıldığında “informal eğitim” ise bireyin okul dışında, hayatı boyunca öğrendikleri anlamındadır. Öğretim için “formal”, eğitim için “formal+informal” boyutludur denebilir.
Gelelim asıl mevzumuza. Hepimizin bildiği ve acı tecrübeler edindiği pandemi döneminde, dünyada olduğu gibi eğitimi öğretimi zorunlu olarak uzaktan yürütmek zorunda kaldık. O dönem lisede okuyan gençlerin çoğu şimdi üniversitede okuyor. Ne şanssız bir nesilmiş ki üniversitelerde yüz yüze almaya başladıkları eğitimlerini, deprem felaketinin ardından şimdi de uzaktan almak zorunda kalacaklar. Deprem felaketi sonrası oluşturduğumuz grupta öğrencilerimizle iletişim halindeyiz. Yaralanan, yakınlarını kaybeden, vefat eden öğrencilerimiz oldu. Allah rahmet eylesin, mekânları cennet olsun. Yaralı kardeşlerimize Allah’tan acil şifalar niyaz ediyorum.
Milletimizin her ferdi gibi depremzedelere maddi manevi destek olmaya çalıştık. İletişim halinde olduğumuz öğrencilerimiz eğitim öğretimin uzaktan olmaması, yüz yüze yapılması için adeta yalvarıyorlar. “Hocam ne olur yetkililere ulaşmaya çalışın, derslerimiz yüz yüze olsun” diyorlar. “Pandemi döneminde liseyi uzaktan bitirdik, çok zayıf yetiştik. Baraj kaldırılmasaydı çoğumuz üniversiteye de giremezdik. Uzaktan eğitimin eksiklerini kapatmaya, ezbere bilgilerden kurtularak uygulamalı eğitimle eksiklerimizi gidermeye çalışırken tekrar uzaktan eğitim görmemiz bizim için hiç iyi olmayacak” diyorlar. Öğrencilerimiz baştan sona haklıdır. Aklımın erdiği ve dilimin döndüğünce anlatmaya çalışayım.
Yüz yüze eğitimde hem öğretim hem eğitim söz konusudur. Derse zamanında gelip gitme, hocayı dinleme, grup içinde konuşma, soru sorma, cevap verme, oturup kalkma, yüz yüze bakışma; bir gülüş, bir tebessüm, bir mimik, bir kaş çatış, bir surat asış eğitimin küçük, ama önemli nüanslarıdır. Mevlevilikteki “1001 gün” çile eğitimi buna güzel misaldir. Bir başka misal vereyim. Arapça asıllı olan “nazar” kelimesi “bakmak” anlamına gelir. Nazar tasavvufta mürşid(kılavuz, şeyh)in mürid(şeyhe bağlı olan)ine mânevî yolla bakışı demektir. Mevlevîlerde ayin esnasında dervişler post önünde durup bakışırlar, nazar ederler. Şeyhin bakışı, müridin tez zamanda yetişmesinde önemli bir etkendir. İşte bunun için eğitim öğretim yüz yüze olmalıdır.
Felakete maruz kalan öğrencilerin yaşadıkları travmadan kurtulmalarının yollarından biri o bölgeden uzaklaştırılarak tez zamanda sosyalleşmelerinin sağlanmasıdır. Bir öğrencinin en kısa zamanda sosyalleşebileceği ortam, arkadaşlarıyla birlikte olduğu mekânlar, okullardır. Bu öğrencilerimizin okullarında, bölümlerinde, arkadaşlarıyla olmaya, yüz yüze bakışmaya, gülmeye, ağlamaya, konuşmaya, anlatmaya, dinlemeye ihtiyaçları vardır. Hem de dünden daha fazla. İşte bunun için eğitim öğretim yüz yüze olmalıdır.
Deprem bölgelerindeki üniversitelerimizde okuyan öğrenciler, ülkemizin dört köşesinde bulunan üniversitelerdeki bölümlerine dağıtılarak eğitim öğretimleri çok rahat sağlanabilir. Allah’a şükür bu konuda yeterli imkânımız mevcut. Her vilayetimizde en az bir üniversite açmış oluşumuzun faydasını hiç olmazsa bu dönemde görmüş olalım.
Şu an üniversitede okuyan öğrencilerin çoğu üniversite öncesi eğitim öğretimlerinin bir kısmına Pandemi dönemindeki uzaktan öğretimle almak zorunda kaldılar. Dünyada olduğu gibi o bir zorunluluktu ve başka çare yoktu. Şimdiki durum bundan çok farklı. Öğrencilerin yüz yüze eğitim öğretime normal zamanlardan çok daha fazla ihtiyaçları var. İşte bunun için eğitim öğretim yüz yüze olmalıdır.
Pandemi döneminde, zorunlu olarak uzaktan yapılan eğitim öğretimin sıkıntılarını idareciler, öğrenciler, hocalar ve aileler olarak hepimizin yaşadığını hatırlayacaksınız. Uygulamalı derslerin uzaktan yapılmasının sıkıntıları, öğretilmesi gerekenlerin hakkıyla öğretilememesi, zaman zaman elektrik ve internet kesilmesi, sınavların adaletli yapılamayışı gibi pek çok olumsuzluk görülmüştü. O dönemde Ankara’da okuyan kızım sınavlar esnasında elektrik ve internet kesilmesi sonucu bazı derslerinin sınavlarından başarısız olmuş ve bir yıl kaybetmişti. Bu sıkıntıyı bizim gibi nice aileler yaşamıştı, ama o zaman başka çözüm yolu bulunamamıştı. Şimdi durum farklı olmakla birlikte, göz göre göre, aynı hatalara gebe bir sistemle eğitim öğretim yapmak pek doğru olmasa gerek. İşte bunun için eğitim öğretim yüz yüze olmalıdır.
Pandemi döneminde -zorunlu olarak- eğitim öğretimin uzaktan yapılması, ekonomiye, esnafımıza da büyük darbe vurmuştu. Afyonkarahisar’da gördüğümüz gibi ülke genelinde binlerce iş yeri iflas edip kapanmıştı. Ama başka çare yoktu. Şimdi ise durum farklı. Uzaktan yapılacak eğitim öğretim öğrenciye fayda sağlamadığı gibi ekonomiye, esnafa da yeni bir darbe vuracaktır. İşte bunun için eğitim öğretim yüz yüze olmalıdır.
Uzaktan eğitim öğretimin yapılmasına gösterilen sebep, bildiğim kadarıyla depreme maruz kalan vatandaşımızın, öğrencilerin boşaltacağı yurtlara yerleştirilmesidir. Şu kış şartlarında depremzede kardeşlerimize bir şekilde sahip çıkılması hem de felaket bölgesinden uzaklaştırılması akılcı bir karardır. Ancak iyi bir iş yaparken başka iyi bir işi kötü hale getirmek pek doğru olmasa gerek. Bu kardeşlerimizi barındıracak ülkemizin dört köşesinde devletimizin; bakanlıklarımızın, çeşitli kamu kuruluşlarının binlerce mekânı bulunmaktadır. Sadece yılda iki üç ay, deniz mevsiminde kullanılan mekânlar, sorunu çözmeye büyük katkı sağlayacaktır. Biliyor ve inanıyorum ki, devletin imkânları yeterli gelmese bile her şehrimizdeki binlerce otelin her biri, felakete maruz kalmış ailelerden birkaçına hem de ücret talep etmeden sahip çıkacaktır. Buna benzer pek çok çözüm yolu varken öğrencilerin yurtlarını boşaltıp, eğitim öğretimin uzaktan yapılması akıcı bir karar gibi görünmüyor ve işte bunun için eğitim öğretim yüz yüze olmalıdır diyorum.
Afyonkarahisar ülkemiz ve milletimiz için birçok hayırlı işte ilk olma şerefine sahiptir. Böylesi hassas ve millî bir konuda, Afyonkarahisar Milletvekillerinin ve akademisyen olan sayın Valimizin duyarlı girişimleriyle bu konunun çözümlenmesinin de Afyonumuza nasip olacağı ümidini taşıyorum.
Allah, bu necip millete uyanma, akıl ve ilimle hareket etme, dürüst olarak iş yapma nasip etsin ve biz kullarını başka felaketlerden muhafaza eylesin.