Adanalı Ziya, 37 yıl yaşadığı Afyonkarahisar’da Büyük Taarruzun 10. Yılında- 26 Ağustos 1932’de- vefat etmiştir. Adalet timsali, yürekli, vatanperver, heccav ve filozof Ziya’yı, vefatının 90. Yılında bir “vefa” örneği olarak hatırlayıp anmak herkesten önce Afyonkarahisarlı yazar ve şairlerin görevidir düşüncesiyle AFYAŞAD grubuna; “Sayın başkanımızın yazılarını Türkeli'de okudum, kutlarım. Bu cümleden olarak, Büyük Taarruzun başladığı 26 Ağustos 1922 tarihinden tam 10 yıl sonra 26 Ağustos 1932'de vefat eden Adanalı Ziya'yı vefatının 90. yılında kabri başında anmak AFYAŞAD'a yakışır diye düşünüyorum. Dostların ve yönetimin dikkatine sunarım. Selam ve muhabbetle...” diye yazmıştım. Teklifimi sayın Başkan münasip görmüş; “İnşallah hocam birlikte bir program yapalım Yasin’i Şerif okur dua ederiz” demişlerdi. Bunun üzerine tekrar yazmış; “İnşallah sayın başkanım. Afyonkarahisar sevdalısı merhum Ziya hiç evlenmemiş, çoluk çocuk yok. Akrabaları da bilinmiyor. Onu ve unutulmaya yüz tutmuş büyüklerimizi anmak bizler için bir insanlık görevi” demiştim.
Memleketimizin her yerinde olduğu gibi Afyonkarahisar’da da Büyük Taarruzun 100. Yılı aşkla ve büyük bir coşkuyla kutlandı. Grup paylaşımlarından anladığım kadarıyla yazar ve şairlerimiz çok aktif idiler. Bu süre içinde Adanalı Ziya, 26 Ağustos’ta veya sonrası bir günde kabri başında ziyaret edildi mi bilmiyorum. Çok şükür merhum Ziya’yı 26 Ağustos 2022’de kabri başında ziyaret ettim. Kutlamaların ve çeşitli etkinliklerin yapıldığı bu hafta içinde görüntü vermekten, birilerinin isteği üzerine bir şeyler yapmaktan ve özellikle siyasilerden uzak kalmaya çalıştım ve kutlamalara köşemde yazdıklarımla katkı sağlamaya çalıştım.
Kendini sevdirdiği ve geniş bir çevre edindiği Afyonkarahisar’da 37 yıl yaşayan Adanalı Ziya, zaferin 10. Yıl kutlamaları hazırlıklarının yapıldığı bir zamanda 26 Ağustos 1932’de Cuma günü tedavi gördüğü Afyon Memleket Hastanesinde vefat eder. Afyonkarahisar eşrafının, esnafının ve halkının mahşeri bir katılımıyla kabristana kadar omuzlarda taşınarak "Hisarardı Şehitliği"ne defnedilir. Afyonkarahisar şehir merkezindeki irili ufaklı mezarlıkların sonraki yıllarda yaptırılan Kocatepe Mezarlığı olarak bilinen Asrî Mezarlık'a taşınması üzerine Ziya’nın kabri de buraya taşınır. Adanalı Ziya bugün Afyonkarahisar Asri Kabristanı’nda Afyonkarahisarlı şairlerden Çizmecizade Ahmed Vehbi (v. 19 Ocak 1937) ve Ali Türk Keskin (v. 24 Ekim 1986) ile birlikte “Şâirler Mezarlığı” diye bilinen kabirde (pafta: 4, parsel: 6) yatmaktadır.
Adanalı Ziyâ’nın, Büyük Taarruz’un başladığı 26 Ağustos 1922 tarihinden tam on yıl sonra 26 Ağustos 1932’de Afyonkarahisar’da vefat etmesi anlamlı ve güzel bir tevafuktur. O gün, Afyon’da bir hareketlilik görülmektedir. Askerler, esnaf ve halk zafer hazırlığı telaşındadır. Düşman askerlerinin Afyonkarahisar’dan çekilirken bazı yerleri ateşe verip yangın çıkarması temsili olarak canlandırılacaktır. Bu sıralarda, Ziya’nın yakın dostlarından Enver Ergun (Vicdani), yine Ziya’nın yakın dostlarından Tılı Murat’ın kahvesinde Recai Bey’le karşılaşır ve hastanede yatmakta olan Ziya’nın vefat ettiğini veznedar Mehmet Bey’den öğrendiğini söyler. Uzun yıllar buluşup sohbet ettikleri mekânlardan olan kahvehanenin sahibi Tılı Murat Ziya’nın vefat edişine çok üzülür. Sazını ele alır ve ağlayarak söylemeye başlar:
“Kahpe İzmir duman vardır başında,
Arzum kaldı toprağında taşında.
Sat ben değil, cümle âlem başımda,
Ben korkmam ölümden er geç yolumdur,
Ellere düğün bayram, bana zulümdür.
Kahpe felek değirmenin döndü mü
Akar sular çark evine doldu mu
Ben yaparım sen yıkarsın bendimi;
Nöbet şimdi Ziya Bey’e geldi mi”
Ziyâ’nın Afyonkarahisar yıllarında yakın dostlarından biri olan âlim ve şâir Bekir Sıtkı Sencer de; “Adanalı Ziyâ ve Afyon’un Kurtuluş Yıldönümü” başlıklı yazısında Ziyâ’nın vefatının Afyon’un Kurtuluş yıldönümüne geldiğini hatırlatarak duygularını şöyle dile getirir: “Yedi sene evvel tam böyle bir Afyon’un kurtuluş günü olan 26 Ağustos idi. Büyük küçük, yaşlı genç, kadın erkek, zengin züğürt herkes gülüyor, oynuyor, sevinçten kabına sığmıyor, kimi görsen yüzünde, gözlerinde hiçbir bayramda görülmeyen bir zevk, bir neşe parlıyor. Her yurttaş yekdiğerini candan selâmlıyor, tebrik ediyordu. İşte bu kutlu ve mesut günde akşam üzeri acı bir haber duyuldu: Şâir Adanalı Ziya ölmüş... Üstad Adanalı Ziyâ hakikaten ardı gelmeyen hayata gözlerini kapamıştı. Merhum üstadın göçüşü öyle bir güne rastladı ki, sanki şâir kendini unutturmamak için, unutulmak ihtimali olmayan bir günde cihâna vedâ etti. Bunun içindir ki her yıl bu kutlu ve mutlu gün gelince rahmetli üstad da hatırlara gelir.” Maalesef Adanalı Ziya, günlük telaş, siyasi ve şahsi beklentiler peşinde koşmalar gibi sebeplerle hatırlanmamıştır.
Adanalı Ziyâ’nın vefat tarihiyle ilgili olarak Taha Toros’un, “26 Ağustos 922’de Afyon’da sefalet içerisinde ölmüştür” değerlendirmesi ile Ziya’nın yakın dostlarından Faruk Şükrü’nün, “Nihayet güzel Karahisarımızın düşman çizmelerinden kurtulduğunu görerek, ilk defa mesut, ilk defa bahtiyar, gözlerini ebediyete çevirdi... Bir defa güldü: Afyon’un kurtuluşu günü!..” tespitleri Ziya’yı doğru olarak anlamada dikkate alınmalıdır. Ömrü boyunca bir defa o da Afyon’un kurtuluşunda gülen Ziya için ağlayan tek Afyonlu kalmamıştır. “Vefa” der dururuz ha!... Yazık….
Aslen Adanalı olmakla birlikte 37 yıl yaşadığı Afyonkarahisar’da ziyasıyla, yazdığı şiirleriyle halkı aydınlatan merhum Adanalı Ziya’yı vefatının 90. yılında hayırla ve rahmetle yad ediyorum. Ruhu şad, mekânı cennet olsun. Allah cenneti ve cemaliyle mükafatlandırsın. (Hayatı ve şiirleri için bakınız: Ziya Paşa’nın Keşfettiği XIX. Yüzyıl Heccav ve Filozof Şâiri Adanalı Ziya-Hayatı, Edebi Kişiliği- ve Şiirleri (Tenkitli Metin), Mehmet Sarı, Kurgan Edebiyat, Ankara, 2020).