Kıymetli okuyucularım. Geçen haftaki yazımda Afyonkarahisarlı devlet adamlarından Sadrazam Ahmet Cevat Paşa’yı anlatmış, güzel dönüşler almıştım. Bu teşvik ve aşkla bugünkü yazımda da H.770/M.1368'te Afyonkarahisar'da dünyaya gelen âlim, mutasavvıf, Mevlevî şairi Abâ-bûş Mehmed Çelebi’yi yad etmek istedim. Asıl adı Muhammed (Mehmet) Bâlî olup Afyonkarahisar’da halk arasında Âbâ-pûş Veli, Abâ-pûşî, Bâlî Sultan, Abalı Veli diye anılır. Mevlânâ'nın oğlu Sultân Veled (v. H.712/M.1312)'in kızı Mutahhare Hatun (v.1322), Selçuklu Devleti zamanında tuğ ve sancak sahibi olan ve Sultan Veled'e intisap eden Germiyanoğlu Süleyman Şâh ile Karahisar'da evlenir. Bu evlilikten Hızır Paşa (v. H. 750/M. 1349) ve İlyas Paşa (H. 773/M.1371) dünyaya gelir. Hızır Paşa'nın oğlu Mehmet Paşa, bunun oğlu Ahmet Paşa'dır. Bâlî Çelebi, işte bu Germiyanoğulları’ndan Ahmet Paşa'nın oğludur. Bâlî Çelebi'nin babası, Sefîne'de ve buna atfen yapılan bazı çalışmalarda Hızır Şah olarak verilir. Afyonkarahisar edebiyatı üzerine yapılan çalışmalarda pek bilinmeyen; Edebiyat dünyasında H.O.P. kısa adıyla meşhur, şiir konusunda Osmanlı sahasını bütünüyle ele alan ilk büyük Osmanlı şiir tarihi kabul edilen; Türk dostu İskoçyalı bir İngiliz Olan E.J.W. Gibb tarafından yazılan, A History of Ottoman Poetry (Osmanlı Şiir Tarihi) adlı eserde, "1349-50 (750)de ölen Hızır'ın, mevlevî vekâyî-namelerinde Abâ-pûş-ı Velî ismiyle anılan Bâlî adında bir oğlu vardır" denilerek Abâ-pûş'un babasının "Hızır Paşa" olduğu zikredilir. Bölümün devamında, Semâhâne-i Edeb yazarı Ali Enver kastedilerek, "Enver'e göre Abâ-pûş, 1485 (890)de yüz yirmi yaşındayken ölmüştür" bilgisi aktarılır ve konuyla ilgili bir karışıklık olduğu dipnotta şu cümlelerle dikkate sunulur: "Burada bir yanlışlık olmalıdır. Abâ-pûş'un babası Hızır'ın 1349 (750)de öldüğü söyleniyor; eğer bu tarih doğruysa ve Abâ-pûş 120 yaşında ölmüşse bu 870'de vuku bulmuş olmalıdır. Aksi takdirde 890'da ölmüşse babasından sonra 140 yıl daha yaşamış demektir. "Gibb'in farkına vardığı, ancak bir sonuca ulaşamadığı karışıklığın sebebi Abâ-pûş'un babası olarak Hızır Paşa'nın verilmesidir. Mutahhara Hatun ile Süleyman Şah evliliğinden dünyaya gelen Hızır Paşa, Abâ-pûş'un babası değil büyük dedesidir. Türk Dünyası Edebiyatçıları Ansiklopedisi'ndeki "Âbâ-pûş Bâlî Sultan" maddesinde "Hızır Paşa ile Mutahhare Hatunun oğlu" ifadesi de sehven oluşmuş bilgi gibidir. Edip Ali Bakı, Mısırlıoğlu Muslihittin Karahisarî'nin H.857/M.1453 tarihli vakfiyesinde Bâli Çelebi'nin "Ben Mevlevî merhum Ahmet Paşa oğlu Balıyım" şeklinde imzasının bulunduğunu söyler ki, meselenin hallinde önemli bir bilgidir.
Abâ-pûş Bâlî Çelebi'nin ataları ve evladı hususunda, yeni belgeler ve bilgiler ortaya çıkıncaya kadar şimdilik en isabetli şecere, "Şıkk-ı sânî" adı ile anılan bir silsileden hareketle, Mevlevî Dîvân Şâiri Semâî Mehmet Çelebi-Hayatı, Edebî Kişiliği ve Eserleri adlı çalışmada verilendir: "Celâlüddîn-i Rûmî (Mevlânâ), Mevlânâ'nın oğlu Sultan Velet, S. Velet'in kızı Mutahhara Hatun, M. Hatun'un oğlu Hızır Paşa, H. Paşa'nın oğlu Mehmet Paşa, M. Paşa'nın oğlu Ahmet Paşa, A. Paşa'nın oğlu Bâlî Çelebi (Abâ-pûş), B. Çelebi'nin oğlu Mehmet Çelebi (Semâî), M. Çelebi'nin oğlu Hızır Şah Çelebi, H. Şah Çelebi'nin oğlu Mehmet Çelebi". Bu sıralama, konuyla ilgili yapılan bütün çalışmalarda kabul gören, Mehmet Çelebi (Semâî)nin, "Mevlânâ'nın yedinci nesilden torunu" olduğu değerlendirmesini de doğrulamaktadır.
Bâlî Çelebi, Germiyanoğulları’ndan Mevlevîliğe ilk intisap eden olması, saltanat elbisesi yerine tarikat abası giymesi ve hep bununla dolaşması sebebiyle babası tarafından verilen "Abâ-pûş" lâkabıyla tanınmıştır. Oğlu Sultan Dîvânî'dir. Bâlî Çelebi, zâhirî ve bâtınî ilimlerde iyi yetişmiştir. Afyonkarahisar'da Hıdırlık tepesinde bulunan ve "Dede İni", "Dedem İni" diye anılan yeri çilehâne olarak kullanmış ve zaman zaman burada uzlete çekilmiştir. Esrar Dede'ye göre Karahisar Mevlevî Hankâhı'nı kurmuş; postnişinliği sırasında zamanın pek çok devlet adamı ve ulemâsı onun sohbetlerinden müstefit olmuştur. Sâkıb Dede'nin ve Esrar Dede'nin tezkirelerinde belirttiklerine göre Timur, Anadolu'yu istilası sırasında Afyon'a gelip kendisini ziyaret etmiş ve çeşitli hediyeler sunmuştur. Bâlî Çelebi'nin, sunulan hediyeleri kabul etmeyişi Timur'u çok etkilemiş; Afyonkarahisar, onun konuşması ve kişiliği sayesinde istiladan kurtulmuştur. Edip Ali Bakı da "Afyon'da Bir Âlim Ailesi İmad ve Oğulları Büyük Dilbilgini Hasan Karahisari" başlıklı yazılarında Timur'un Anadolu'yu istilasında Afyon'a uğradığını, Cirit Kayası önünde konakladığını, ulemâdan İmad Dede, Abâ-pûş Bâli, Mevlânâ Alâettin, İshak Fakih gibi zâtların yüzüsuyu hürmetine Karahisar'a dokunmadan Kütahya'ya doğru gittiğini söyler.
Karahisar ulemâsından olan Abâ-pûş Bâli, uzun yıllar Afyonkarahisar Mevlevîhânesi şeyhi olarak vazife yapmış; birçok şahsın dinî ve ilmî yönden yetişmesinde etken olmuştur. Onun ilmi hususunda, Edip Ali Bakı'nın yukarıda adını verdiğimiz makalesinde, Mutasavvıf şair Abdurrahîm Karahisari'nin kardeşi Mustafa Muslıhuttin Çelebi'nin, İstanbul'un fethi sıralarında H. 857 yılında tanzim ettiği vakfiyedeki imza sahiplerinden hareketle söyledikleri kayda değer bilgilerdir: "Mezkûr vakfiyedeki imza sahipleri, o devirdeki Karahisar'ın en büyük âlimleri içinde Abâpûş Balı bin Ahmet Paşa, Paşa Çelebi bin Emin Adil gibi Mevlevî büyükleri de var. Âlim ve şair Balı, Şair Mehmet Semai'nin babası da o tarihte 106 yaşa malik, pek sayılan ve zamanına tesadüf eden Padişahlarla muhaberesi olduğu söylenen değerli bir adam."
Abâ-pûş Bâli'nin, o zamanlarda Karahisar'da vuku bulan veba salgınında, Mehmet Semâî dışındaki çocukları vefat etmiştir. "Mevlevî Dîvân Şâiri Semâî Mehmet Çelebi-Hayatı, Edebî Kişiliği ve Eserleri" adlı eserde verilen bilgilere göre iyi bir öğrenim gören Mehmet Semâî, babası Bâlî Çelebi'nin şeyhliği bırakıp uzlete çekilmesi üzerine, babasının vefatından bir yıl önce şeyhlik makamına getirilmiştir. Abâ-pûş Bâlî Çelebi, 120 yılın üzerinde uzun bir ömürden sonra H.890/M.1485'te vefat etmiştir. Kabri, Mevlevî Dergâhı'nda Türbe içindedir. Abâ-pûş Bâlî Çelebi'nin Mevlevîliği, âlimliği yanı sıra şairliği de vardır. Oğlu için yazdığı bir şiiri dışında Farsça olan şiirlerinde "Bâlî" mahlasını kullanmıştır.
Afyonkarahisar’ın manevi zenginliğine büyük katkıları olmuş, yazımızda adı geçen büyüklerimizi rahmetle ve hayırla yad ediyorum. Ruhları şad, mekanları cennet olsun.