İRFAN SOFRASI
Prof. Dr. Mehmet SARI
SOFRAMIZIN GIDASI: ÂKİF VE SAFAHAT-4
Kıymetli okuyucularım. Mübarek Ramazan-ı Şerif’te Âkif’ten ve Safahat’tan gıdalanmaya, Âkif’i hakkıyla anlama devam edeceğiz. Yaşayışı ve şiirleri Kur’ân-ı Kerim temelli olan Âkif hiç tartışmasız samimi, hâlis bir Müslüman, dindar bir aydındır. Âkif Müslümanlığı cesaret, çalışma, gayret dini olarak değerlendirir ve hakiki Müslümanlığın en büyük kahramanlık olduğunu söyler:
“Şehâmet dini, gayret dini, ancak Müslümanlıktır,
Hakiki Müslümanlık en büyük kahramanlıktır.”
(Cesaret (yiğitlik) dini, gayret (çalışma) dini ancak Müslümanlıktır,
Hakiki Müslümanlık en büyük kahramanlıktır)
Âkif, açık ve net konuşur. İlham kaynağının Kur’ân olduğunu haykırır. Kur’ân’ın hakkıyla bilinmesi gerektiğini; onun, sadece mezarlıkta okunmak için inmediğini, hayatımızın her safhasında yer alması gerektiğini söyler. Çünkü İslamiyet dirilerin ve aklı başında olanların dinidir:
“İnmemiştir hele Kur’ân, bunu hakkıyla bilin;
Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için.”
**
“Ölüler dini değil, sen de bilirsin ki bu din
Diri doğmuş, duracak dipdiri, durdukça zemin!”
Âkif, sanat adamlığı ve fikir adamlığı yanı sıra takva sahibi bir Müslümandır. Çok iyi bildiği Arapça sayesinde ömrünün büyük bir bölümünü özellikle de son senelerini Kur’ân tercümesine ayırmıştır. Âkif, Kur’ân-ı Kerîm Meali’ni yazmaya 1926’de Mısır'da başlar. Düzeltmeler için ayırdığı zamanla birlikte çalışmasını 1932’de tamamlar. Ancak zamanın gelişen bazı hadiseleri üzerine, beklediğinden de güzel olduğunu söylediği tercümeyi, yapılan sözleşmeyi feshederek ilgili yerlere vermez. Hatta “Kur’an Meali”nin yazılı olduğu defterleri teslim ettiği arkadaşına yakılması için vasiyette bulunur. Bu vasiyete rağmen yakın zamanda “Kur’an Meali”nin bir bölümünün yayımlanması hususuna gelecek yazılarımızda değinmeye çalışacağım.
Âkif, senelerce Kur’ân-ı Kerim’in âyetlerini anlamaya ve anlatmaya çalışmıştır. Kur’ân’ı Türkçe’ye ondan daha güzel tercüme edebileceğin olmadığı söylenir. Bundan dolaylı Âkif için, Peygamber Efendimiz zamanında yaşasa idi “Kâtib-i Vahiy” olurdu denilir. Âkif’in hayatı Kur’ân-ı Kerim’in ve Peygamber Efendimizin sünneti üzerine kuruludur. Bunu birçok eserinde görmek mümkündür. Âkif’teki Kur’ân aşkı onun bütün bedenini ve ruhunu kaplar. Âkif, Kur’ânı bütün hayatına yayar. Onun en büyük rehberi Kur’an’dır. Kur’ân’ın hakkıyla bilinmesini, iki dünya için de Kur’ân’dan feyizlenilmesini arzular ve İslâm’ı asrın idrakine söyletmeliyiz der:
“Doğrudan doğruya Kur’ân'dan alıp ilhamı,
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm'ı.”
Âkif’in Kur’ân’a olan bağlılığını ve ondan esinlenişini anlamak için ilk defa Mekteb mecmuası’nda (2 Mart 1311 (1895), Sayı: 26) yayımlanan (bk. Safahat, 1977, s. 531) Kur’ân'a Hitab adlı şiirine bakmakta fayda vardır. Âkif’in ilk şiirlerinden olan Kur’ân'a Hitab’ın bazı mısraları, parantez içinde verdiğim günümüz Türkçesiyle birlikte şu şekildedir:
“Ey nüsha-i cânı ehl-i dînin!
Ey Müslüman’ın hayatının (yaşayışının) yazılı olduğu (kitap)
Ey meş’al-i hikmet-i İlâhî!
Ey İlahi hikmetin kandili (yol göstericisi, aydınlatıcısı)
Sen cilvegeh-i cemâl-i Hak’sın,
Sen Allah’ın cemalinin tecelli ettiği (yansıdığı) yersin (kitapsın)
Âyîne-i Hak desem ehaksın.
(Sana) Allah’ın aynası (yansıması) desem lâyıksın
Tenzîl-i celîl-i kibriyasın,
Allah’ın, (bizim için) indirdiği yüce Kur’ân-ı Kerim’sin
Burhân-ı celâlet-i Hudâ’sın.
(Sen) Allah’ın büyüklüğünün (kudretinin) tanığısın
Feyz aldı cihan senin yüzünden,
Cihan senin yüzünden (senin sayende) feyz aldı (bereketlendi).
Bir bârika-i kemâlsin sen.
Sen bir mükemmel yıldırım parıltısısın (yol gösterici, aydınlatıcısın)
Ettin bizi feyz-i Hak’tan âgâh,
(Bizi Allah’ın feyzinden haberli kıldın)
Ey nûr-i mübîn tebârek-allah!
(Ey hayrı ve şerri, iyiyi ve kötüyü bildiren nur (Kur’ân-ı Kerim), Allah mübarek etsin.)
Mahlûk değil kelâm-ı Haksın” (Safahat, 1977, s. 529)
(Sen yaratılmış, yaratık değil Allah kelamısın (Allah’ın sözüsün, Allah’tan bahseden ilimsin, Kur’an’sın)
Manzum ve mensur eserlerinin çoğu Kur’ân-ı Kerim kaynaklı olan Âkif için “Kur’ân Şairi” denilmesi çok doğrudur. Âkif’i hakkıyla anlamak ve anlatmak için muhakkak bu yönünü dikkate almak gerekir.
Allah cümlemize şu mübarek günler hürmetine Kur’ân-ı Kerim’i ve Âkif’i hakkıyla anlamak ve yaşamak nasip eylesin…