Adanalı Ziyâ’nın Eserleri
Adanalı Ziyâ’nın günümüze kadar ulaşmış, bir divanı, divançesi veya eserlerinin bulunduğu bir defteri bulunmamaktadır. Hakkında en kapsamlı malumatı bulabildiğimiz öğretmen Enver Ergun’un “Vicdânî” imzasıyla neşr ettikleri uzun tefrikalarında ve diğer kaynaklarda, Ziyâ’nın çok kıskanç olduğuna; terceme-i halini kimseye söylemediğine, eserlerini başkalarıyla paylaşmadığına ve yazdıklarını başkalarına vermediğine temas edilir.
Ziyâ, onca zikzaklı, sıkıntılı hayatına rağmen şiirlerini -belki de mensur eserlerini-defterlere yazar. Bu defterlerini yanından hiç ayırmaz, gittiği her yere onları da götürür. Evladı gibi sevip koruduğu defterleri vefatından önce yatırıldığı Memleket Hastanesi’nde son taşıyışı olur. Ziyâ, hastanede bir rüya görür. Halkevi kâtibi Bekir Bey’i hastaneye çağırtarak gördüğü rüyayı ona da anlatarak; “Abdülhamit bana; gel artık yanıma Ziya dedi, bana yolculuk var” der ve yanından hiç ayırmadığı defterlerinin bulunduğu siyah torbayı Bekir Bey’e teslim eder. Siyah torba, Ziya’nın vefatından sonra Müze Müdürü Süleyman Gönçer’in de bulunduğu bir heyet tarafından, Gedik Ahmet Paşa Kütüphanesi memuru Bekir Sıtkı Sencer’e teslim edilir. Bekir Sıtkı Sencer, Ziya’nın bazı şiirlerini Taşpınar’da “Adanalı Ziya’dan Parçalar” başlığı altında neşreder.
Bir ara “Ayen Murat” denilen Kasap Murat, Sencer’in evine şık bir bayanla şık bir bey getirir. Bir meb’usun oğlu olarak takdim edilen şahıs, Ziyâ’nın Taşpınar’da neşr edilen şiirlerini okuduğunu, çok beğendiğini, bu şiirlerin bulunduğu bir defter var ise ve mümkün olursa görmek istediğini, hatta okuması için iki-üç ay müsaade edilmesini ısrarla rica eder. Sencer, söylenenlere inanır, adama güvenir ve defterleri verir. Bütün uğraşmalara rağmen geri alınamayan ve bir daha geri gelmeyen defterler, akıbetinin ne olduğu bilinmeyecek şekilde kaybolur gider.
Ziyâ’nın, Taşpınar’da neşredilen şiirlerinden başka bazı şiirleri, vefatından bir yıl sonra-1933’te- M. Tacettin tarafından yayımlanan, Adanalı Ziyâ ve Eserleri adlı kitapta yer alır. Bazı şiirleri de Ziyâ’nın Afyonkarahisar’da yaşadığı yıllarda merkezde, ilçelerde ve köylerde yanından ayrılmayan, onun en yakın dostlarından olan öğretmen Enver Ergun’un Vicdânî imzasıyla, Gençliğin Sesi gazetesinde tefrika ettiği "Adanalı Ziyâ-Hayatı ve Şiirleri-"adlı uzun tefrikada neşredilir.
Adanalı Ziyâ’nın, bazı şiirleri hayattayken, bazı şiirleri vefatından sonra, Arap harfleriyle ve Latin harfleriyle münteşir Afyonkarahisarı'nda Nur, Büyük Doğu, Duyum, Eşref, Ferdâ, Gençliğin Sesi, Gür Ses, Haber, Îkâz, Maârif, Malumat, Mekteb, Osmanlı Târih ve Edebiyat Mecmû'ası, Peyâm-ı Edebî, Peyâm-ı Sabah-Edebi Nüsha, Son Haber, Taşpınar, Tercümân-ı Hakîkat, gibi gazete ve dergilerde neşredilerek yok olup gitmekten kurtarılır.
Adanalı Ziyâ’nın şiirlerinin (belki de mensur eserlerinin) yer aldığı kaybolan veya kaybedilen defterlerindeki dile ve üsluba en yakın olduğunu düşündüğümüz ve bu sebeple en güvenilir kaynak olarak dikkate aldığımız, yukarıda söz edilen kaynaklarda yer alan manzum ve mensur eserlerin dışında, Ziyâ’nın oralarda bulunmayan bazı eserlerinin yer aldığı elyazması Mecmû’a ayrı bir önem arz etmektedir. Ziyâ’nın şiirlerinin tenkitli metnini kurarken, onun dilini ve üslubunu en doğru yansıttığına inandığımız ve çalışmamızda çok önemsediğimiz bu Mecmû’a olmuştur (Konya Mevlâna Müzesi A. Gölpınarlı Kütüphanesi (MMİK)’de kayıtlı eserler: Mecmû’a (Arap harfli elyazması), Yz. Nu: 212 ile Mecmû’a (Arap harfli elyazması Yz. Nu: 68).
1999 yılından bugüne 20 yılı aşkın bir zamandır, elde bir divanı/divançesi veya bir şiir defteri bulunmayan Adanalı Ziyâ’nın, yukarıda zikredilen kaynaklar taranarak elde edilen, Arap harfli metinler okunarak, hatalarla dolu Latin harfli metinler tashih edilerek ve fark edilebilen hatalar dipnotlarda gösterilerek şiirlerin tenkitli bit metni hazırlanmıştır. “Metin sağlam olmazsa, metinden hareketle yapılacak her türlü çalışma da sağlam olmayacaktır” düşüncesiyle hazırladığımız çalışmamız, Allah nasip ederse yakında yayımlanacaktır.
Ziyâ’nın nazmı hususunda, aruz vezniyle yazdığı “manzum mektup”, “tevhid” ve “münâcât” manzumeleri; mesnevi, terkib-i bend, müsebba, müseddes, muhammes, murabba, gazel, kıt’a gibi şekillerle yazdığı manzumeleri; hece ölçüsüyle yazdığı destan; mâni, türkü gibi manzumeleri zikredilebilir.
Daha ziyade şiirleriyle tanınan Ziyâ’nın mensur eserleri de bulunmaktadır. "Sandıklı-Dinar-Çivril Seyahati"ni anlatan, Îkâz gazetesinde Arap harfleriyle neşr edilen yazısı (Bk. "Adanalı Ziyâ'nın Mensur Yazılarından "Bir Yolcunun Gördükleri" ve Düşündürdükleri", Asos Journal The Journal of Academic Social Science-Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 101, Şubat 2020, s. 15-43) bunlardan biri olup sanat, dil ve mana itibariyle bir inşa örneğidir. Allah nasip ederse ileride Ziyâ’nın nâsirliği üzerinde de durulacaktır. Ruhu şad mekânı cennet olsun.
(Bu konu, yakında yayımlanacak olan “ADANALI ZİYA ve ŞİİRLERİ” adlı kitabımızda kaynakları ile birlikte daha geniş ele alınmıştır).
(YARIN DEVAM EDECEK)