Kıymetli okuyucularım. Geçen hafta, AFYAŞAD Başkanı Sayın Muharrem Günay’ın daveti üzerine bir sohbete katılmış idim. Sohbette, vefat etmiş ve hayatta olan Afyonkarahisar’ın “Kadınanaları” üzerine öğrenciler arasında bir yarışma, kadın araştırmacıların katılacağı bir çalıştay düzenleneceği üzerinde duruldu ve katkı sağlamamız istendi. Bu sebeple kütüphanemde bulunan Arap harfli ve Latin harfli belgelerden ve önceki çalışmalarımdan faydalanarak “Afyonkarahisar’ın Kadınanaları” hakkında yazdıklarımı birkaç hafta sizlerle paylaşmak istiyorum.
Kültürümüzde, dilimizde, atasözü ve deyimlerimizde çok eski zamanlardan beri “kadın” (katun, hatun) kelimesi “kadın, bayan, hanım, eş, zevce”; “hakanın eşi”, “yüksek makamdaki kadınların unvanı”, “padişah hanımı”; “güzel, şık, hoş” karşılığı kullanılmıştır. Sözlüklerde “kaynana, babaanne, kocaanne”; “deneyimli yaşlı ve saygı gösterilen kadın” anlamında kullanıldığı yazılı olan “kadınana” kelimesinin, “Afyonkarahisar’ın Kadınanaları”nı ve yaptıkları hizmetlerini dikkate alarak, “topluma faydalı, güzel hizmette bulunan kadın” anlamına gelebileceğini de ilave etmek isterim.
Bu hafta üzerinde duracağımız “Kadınana”mız, 15. Yüzyıl ahlâk ve tasavvuf şairi Abdurrahim Karahisari’nin kızı Niyaz Sultan’dır. Afyonkarahisar’da Şeyh Abdurrahîm Karahisarî, Abdurrahîm Mısrî, Mısrî Sultan, Mısırlızâde, Büyük Ozan Abdurrahîm gibi ad ve lakaplarla da tanınan mutasavvıf şair Abdurrahîm Karahisarî, tahsil için Mısır’a gittiği ve bundan dolayı “Mısrî” diye tanınan Afyon’un köklü ailelerinden Mevlana Alaaddin’in, Muslihiddin ve Abdurrahim adlı ikisi oğlan, Hacıbula adındaki bir kız çocuğundan küçük oğludur. İyi bir eğitim alan, Akşemseddin’in müridi olarak yanında yetişen ve halifesi olan, hocası Akşemseddin’le birlikte İstanbul’un fethini gören Abdurrahîm, İstanbul’un fethi sonrası Fatih’in ve Akşemseddin’in kararı üzerine memleketi Afyonkarahisar’a görevlendirilir ve uzun yıllar burada ilmiyle, ahlakıyla halkın manevi yönden yetişmesine katkıda bulunur.
Afyonkarahisar’da babadan kalan bağ, bahçe, ev gibi variyete sahip olan Abdurrahîm’in Arap Mescidi ve Şehre Küstü mahallelerinde evleri vardır ve eşleri bu mahallelerde ayrı ayrı evlerde oturmaktadır. Bunca varlık içinde Abdurrahîm’in en büyük dileği çocuk sahibi olmaktır. Dua ve niyazı kabul olur ve bir kız çocukları dünyaya gelir. Adını Niyaz koyarlar. Abdurrahîm, tek çocuğu Niyaz’ı ihtimamla yetiştirir ve zamanın yüksek seviyeli, tanınmış, sevilen ve sayılan kadınları arasında yer edinerek “Niyaz Sultan”, “Hanım Şah”, “Şah Sultan” diye anılmasına ve saygı duyulmasına kapı aralar.
Abdurrahim’in yakın, öz dostlarından ve sırdaşlarından biri Mısrî camisini yaptıran Kasım Paşa’dır. Abdurrahim’in kızı Niyaz Sultan ile Kasım Paşa’nın oğlu Sofu Çelebi’nin evlendirilmesi bu dostluğu akrabalığı dönüştürür. Kurulan bu yuva servet, ilim, ahlak, edep, zekâ, iyi huy gibi maddi ve manevi yüksekliği itibariyle dilden dile dolaşır ve imrenilerek anlatılır. Hiç oğlu olmayan Abdurrahim, damadını öz oğul kabul eder ve o şekilde sever. Yeri gelmişken hatırlatmak isterim ki, o zamanlar zengin ve ilmen seçilmişlerin münevver oğullarına “Çelebi” denilmektedir. Abdurrahim Karahisari’ye de gençliğinde Abdurrahim Çelebi denilmiştir. Mısrî camisinde Abdurrahim’in yanında yatmakta olan damadı Sofu Çelebi’dir. Mısrî camisi civarına Sofular mahallesi denmesi de Sofu Çelebi’nin adıyla ilişkilendirilir. Niyaz Sultan ile Sofu Çelebi’nin Ahmet adını verdikleri bir çocukları dünyaya gelir. Ahmet Çelebi’nin Ayşe adı verilen kızları ve aynı aileden Fatma Hatun, Can Zeliha, Aynışah adlı kızların var olduğu bilinmektedir.
Mevlana Alaaddin’den oğlu Abdurrahim Karahisari’ye Afyon merkezde dükkânlar, hanlar, değirmenler; Erkmen, Çakır, Deper, Tatlar, Mutalıp ve Bayatcık köylerinde sayısız bağlar, bahçeler ve tarlalar kalır. Abdurrahim’in hayatıyla ilgili çok önemli bir belge durumundaki “vakfiye”sinden bütün servetini kızı Niyaz Sultan’a bıraktığı, ancak Şehre Küstü mahallesindeki eşlerinin oturduğu evlerin istedikleri halde kendilerine verilmesinin şart koşulduğu anlaşılır. Abdurrahim Karahisari’nin, büyük bir servetin idaresine kızını mütevelli tayin etmesi, kızına olan itimad yanında Niyaz Sultan’ın yeteneğini, gücünü ve iktidarını göstermesi açısından dikkate şayan bir husustur.
İstanbul’un fethini ve Fatihini görmüş, Padişah’ın hocası Akşemseddin’in yanında yetişmiş, müderris ve mutasavvıf bir şahsiyet Abdurrahim Karahisari’nin kızı Niyaz Sultan; yetişmesi, halk arasında sevilmesi ve saygı duyulması, sahip olduğu bunca varlığı halkın hizmetine hayır ve hasenatta kullanması itibariyle Afyonkarahisar’ın “Kadınanaları”ndan olmayı fazlasıyla hak etmiştir. Bu vesileyle Niyaz Sultan kocaannemizi rahmetle yâd ediyorum. Ruhu şad, mekânı cennet olsun inşallah (bk. Mehmet Sarı, “Vahdetnâme’nin Bilinmeyen Bir Yazma Nüshası”, ASOS JOURNAL-The Journal of Academic Social Science- Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi. Yıl: 6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 1-35 ve “Kaynakça”da verilen eserler).