III. BÖLÜM
Peygamberlerin ve Evliyaların Gönüllere Sunduğu İlahi ve Manevi Nağmeler
Hakkında
Cenâb-ı Hak Âdem’e kendi esma ve sıfatını bizzat gösterdi. Diğerlerine ise o esmayı Âdem vasıtasıyla izhar etti.
Nûru, ister Âdem’den ister Allah’tan al, şarabı ister küpten ister tastan iç!
Zira o kapla o küp arsında büyük bir bağlılık vardır. O, güzel talihli kap, senin gibi nefsâni zevklerden dolayı mesrur değildir. (sevinçli değildir)
Muhammed Mustafa (s.a.): “Ne mutlu beni görene ve benim yüzümü göreni görene” buyurdu.
Bir çerağdan uyanmış şem’i gören, muhakkakki şem’in kendisini görmüş demektir.
Böylece (nur) yüzlerce çerağa naklolunsa, en sonuncuyu görmek, aslın kendisini görmek olur.
İster o nûru sen son (çerağdan) al, ister canın şem’i olandan al, hiç farkı yoktur.
Dilersen nûru son gelenlerin çerağından gör, istersen geçmişlerin şem’inden temâşa et.
KONUNUN AÇIKLAMASI
Allah kendi isim ve sıfatlarını onların bütün kudret ve mânâlarıyla Adem Peygamber’e göstermiştir. Sen Hakikat ilmini ve yaratılıştaki sırları ister bir peygamberden ister bir evliyadan istersen doğrudan doğruya ilâhi ilhamdan öğren fark yoktur.
Sen, bu ilâhi aşk bâdesini (ilâhi aşk şarabını) ister küpten ister o tası küpe daldırıp tastan iç hepsi aynıdır. Maksat hakikat ilmini, yaratılış sırlarının iksirini öğrenip kendinden geçmektir.
İlâhi aşk şarabını içenler artık nefis tatlarını, maddi tatları hissetmez olmuştur.
Hak’la Hak olmuş nice kimseler vardır ki görünüşleri herkes gibidir. Hakikatte alış verişleri Allah’tan başkasıyla değildir.
Onların varlıklarındaki zevk ve neş’e dünya şarabıyla mest olduklarından değil o vahdet küpünden içtikleri şaraptan dolayı Allah aşkıyla mest olduklarındandır.
Hazret-i Muhammed’in (s.a.):
“Ne mutlu beni görene ve ne mutlu benim yüzümü göreni görene” diye buyurması bundandır.
Çünkü bir insan, hakikat ilmini ve yaratılış sıfatlarını Hazret-i Muhammed (s.a)den alsa veya aynı hakikat ilmini Peygamberimizi gören birinden değilde onun yıllar sonra gelen bir evliyadan alsa o hakikat ilmi yine aynı ilimdir, bunu bizzat Hazret-i Muhammed (s.a.)den almış demektir.
Hz.Mevlânâ burada hakikat ilmini, Hak’tan alıp halka sunanların hepsinin daima aynı hakikat ilminin ve bu ilmin birliğinin rehberleri olduğuna işaret buyuruyor.
Hz.Mevlânâ-Mesnevi
1971-1978 Beyitler.