Hakim Senâi’nin “Can ülkesinde bu dünyanın göklerine hükmeden gökler vardır. Can yolunda nice inişler, nice yokuşlar, nice yüksek dağlar ve denizler var” beyitlerinin tefsiri
Gayp âleminin başka bir bulutu, başka bir yağmuru başka bir semâsı, başka bir güneşi vardır.
(Gayp âleminin ahvâli) yalnız Hakk’ın has kullarına görünür. Onlardan başkaları “Min-halkin cedid”den yani ölümden sonraki dirilişten şüphe ederler.
Yağmur vardır, beslemek için yağar; yağmur vardır âlemi perişan etmek için yağar.
Bahar yağmurlarının faydası çok mükemmeldir; güz yağmuru ise, bağa, bahçeye sıtma gibidir.
Bahar yağmuru (toprağı) naz ve letâfetle besler; hazan yağmuru ise soldurur ve bozar.
Bunun gibi soğuğu, rüzgarı ve güneşi birbirinden ayrı ve farklı bil ve kesreti de (çokluğu), zıddiyeti de, vahdeti de (teklik) vücudunda görmek suretiyle) ip ucunu yakala!
Gayp aleminde de bunun gibi türlü haller vardır, zararlı ve faydalı (yağmurlar) vardır.
(Evliya olan) Allah abdallarının sözleri ve nefesleri de o bahardandır. Canda ve gönülde o, sözlerden yeşillikler fışkırır.
Bahar yağmurları ağaçlara nasıl tesir ederse. Onların nefesleride bahtı yaver olanlara da öyle tesir eder.
Fakat bir yerde kuru bir ağaç varsa, bunun kabahatini cana can katan rüzgardan bilme!
Rüzgar görevini yaptı, canı olanda rüzgârın tesirini candan kabul etti.
KONUNUN AÇIKLANMASI
Hakim Senâi’nin bir beytinde söylediği gibi, can diyarında öyle gökler vardır ki onlar dünya semalarına hükmeder, söz geçirir, iş buyururlar.
Can diyarındaki göklerden murat, ruhun ulaştığı manevi mertebelerdir. Ruh bu mâna mertebelerine her biri bizim kâinatımızla ölçülemeyecek kadar sonsuz, MELEKUT, ERVÂH VE CEBERUT ALEMLERİ’ne yükselerek erişir. Bu âlemlerin en yücesi ve uçsuz bucaksızı ise ilâhi kudretin göz kamaştırdığı LAHÛT ÂLEMİ’dir. LÂHUT, mutlak varlık olan ALLAH’ın zât alemidir.
Gayp âleminin ahvâli Allah’ın has kullarına âşikar olur; oradaki ilâhi tecellileri görme sırrına ererler.
Kur’an-ı Kerim’in Kaf suresinde buyrulan, “MİN-HALKİN CEDİD” beyanından gafil olmayanlar da aynı sırra eserler. Bu sûrede; “yeni bir yaratılış” kısaca yeniden yaratılışın müjdesi vadır.
Yağmur vardır ki bahar yağmuru gibi hayat vericidir. Yağmur vardır ki eşyayı ağaçları, yaprakları çürütür. Bahçelere bahar yağmuru bir rahmet, sonbahar yağmuru ise bir sıtma gibi yağar. Biri yeşertir ve Allah’ın yoktan var edişindeki tecelliye örnek olur. Öteki soldurur, sarartır, öldürür ve yine Allah’ın bütün var görünenleri yok edişindeki büyük kudreti söyler.
Görülüyor ki sonbahar, ilkbaharın zıddıdır. Kaniatta başka zıtlarda vardır. Gece, gündüz; soğuk, sıcak; beyaz, siyah hayatla, ölüm gibi.
Bu düşünüş bizi uyandırarak; bize büyük sır hakkında bir ipucu vermelidir. Güneşin batması vee doğması, kurumuş ağaçların yeniden canlanıp yaprak ve çiçek açması; asırlar boyunca ölmüş tüm insanların tekrar diriltecek bir kıyamet gününün gelmesi de Kur-ân-ı Kerim’de haber verilmiş bir akikattır.
Bizim dünyamızda olan tüm tabiat olaylarının, ilkbaharların, sonbaharların, bir benzeri de kendi büyüklüğü ve enginliği ölçüsünde aynen gayp âleminde olur. Gayp aleminin baharı, kudretle esen “hayat rüzgarları”nı bizim âlemimize yollar.
Allah’a cân-u gönülden edilen ibadetler, Kur’an-ı Kerim’in emirlerini yerine getirmek, ebedi âlemden esen bir bahar rüzgârıdır. Buna mukabil, insan nefsinin dünya yüzünde mağlup olduğu her kötülük, her kibir, her haset, her hırs, her şehvet ruh gayp âleminden kopan bir sonbahar fırtınası gibi derin hasar, büyük azap verir.
Demek ki gayp âleminden esen rüzgâr ve yağmur, bu alemde o hayâta açık bir penceresi olanlar içindir; kurumuş gönüller için değildir.
HZ.MEVLÂNÂ
MESNEVİ-2035-2045 Beyitler.
Not: Kaf Suresi’in 15. ayet
“İlk defa yaratmak âciz mi kaldık ki ölümden sonra onları tekrar dirilmekten çaresiz olalım? Hayır, onlar, bu yeniden yaratılıştan şüphe ederler.”