İnsan; Allah’ın yarattığı şerefli bir varlık olduğu gibi; yanılan, yanıltan, hata yapma olasılığı yüksek, kötü davranışlarda bulunma ve ısrar etme, kendine ve çevresine bilerek veya bilmeyerek zarar verme potansiyeli olan özel bir varlıktır da. İyi, kamil, şerefli insanların varlığı yaşama sevinci verip, huzurlu güven ortamını sağlarken seciyesiz, diline ve eline hakim olamayan, husumet ve sair kötü hastalıklı halleriyle etrafına fiziki saldırı, sözlü ve yazılı sataşmalarda bulunan insanların varlığı da huzursuzluğun kaynağı olmakta.
Sosyal statüsü yüksek, Makam, mevki sahibi yaşını başını almış, saygın kurumların liderliğini üstlenmiş, topluma önderlik yapma iddiasında bulunan zatı muhteremlerin bazı konuşmaları, yazıları, hal ve hareketleri bizleri hayretler içinde bırakmakta. Milletimizin manevi değerlerine, ahlak ve edebe uymayan söz ve hareketler Toplumumuzun sosyal barışını bozmakta, milli birlik ve kardeşliği zedelemekte, husumetlerin, kırgınlıkların, dargınlıkların ve kavgaların çıkmasına neden olmakta.
Huzurumuzu bozan, kardeşlik bağlarını koparan Gıybet ve iftira bir birini peşi sıra takip eden iki kötü huyumuz. Kardeşliğimizi, birliğimizi dinamitleyen, sevgi ve saygıyı, hoşgörüyü ortadan kaldıran bu iki illet o kadar yaygın bir hal almıştır ki; farkında olmadan hemen hemene her sohbette, yazılı, görsel, sanal ortamların her dakikasında duymakta ve görmekteyiz. Maalesef birbirimiz hakkında söylediğimiz sözler, yazdığımız yazılar, hakaret, gıybet ve hatta iftiraya varacak şekle gelmiştir. Bir kişi veya topluluk hakkında (İyi bir bütçesi. Meyve bahçeleri, hanları, işyerleri oldu. Yağmur gibi para geldi.)ve buna benzer araştırmadan, incelemeden belge ve sağlıklı bilgi sahibi olmadan duyuma dayalı dedikoduyu ulu orta söyleyip yazmak gıybetten öte iftiraya varır.
Gıybet, bir kimsenin gıyabında (yokluğunda) onun hoşuna gitmeyecek şeyleri söylemek, el, yüz hareketleriyle alay etmek. Kendimize söylendiği zaman hoşlanmayacağımız bir şeyi, bir başkasının arkasından konuşmamız hal ve hareketlerde bulunmamız anlamına gelir. Dedikodu, gıybet ile aynı anlamda kullanılır. İsim belirtilmese de eğer konuşulan kişinin kim olduğu anlaşılıyorsa yine gıybet olur denilmekte.
İslam dinin de gıybetin haram olduğu bilinmekte. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Biriniz diğerinin gıybetini yapmasın. Hanginiz ölmüş kardeşinin etini yemek ister? Bundan tiksindiniz değil mi?” (Hucurat, 49/12)
Ebu Hureyre radıyallahu anh’ın rivayet ettiğine göre, Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme: “Ey Allah’ın Rasulü gıybet nedir?” diye sorulmuştu. O da:“Kardeşini hoşlanmadığı bir şeyi ile hatırlayıp konuşmandır.” Diye cevap verdi.“Peki ya söylediğim durum onda mevcut ise?” Diye sorulunca, bunun üzerine Resulullah: Söylediğin şey onda varsa gıybet etmiş sayılırsın, yoksa iftira etmiş sayılırsın” dedi. (Müslim, Bir ve Sıla, 70 (2583); Ebu Davud, Edeb 40; Tirmizi, Birr 23.)
Başta dediğimiz gibi insan hata yapar. Önemli olan hatasının farkına varıp yaptığı hatayı düzeltmesidir. Erdemli insanlar yaptığı hatayı fark edince özür dilemesini ve helalleşmesini bilirler. Allahtan korkan, kuldan utanan insanlar sözlerinde, hal ve hareketlerinde gönül kırıcı, huzur bozucu, birlik ve beraberliği ortadan kaldıran gıybet, iftira, hakaret gibi kötü davranışlardan uzak dururlar.
Allah bizleri gıybet ve iftira atma illetinden uzak, hakkı, hayrı ve sabrı tavsiye eden erdemli insanlardan eylesin.