Şükürler olsun ki; Ülke sorunlarını kendine dert edinen insanlar var aramızda sayıları çok az olsa da. Bu güzel insanlar değişik mekânlar da, farklı gün ve saatlerde bir araya gelip dertleşirler, dertlerine derman ararlar.
Bu insanların dertleri nedir? Yaşını başını almış, dünyalık beklentisi olmayan, okuyan, araştıran, çevresinde olup biteni gözlemleyen, değişimi fark eden, Olumsuzluk karşısında kaygılanan, gelmekte olan felaketi görüp uyaran, alınması gereken tedbirleri usulünce yetkililere anlatmaya çalışan, güzel gelişmeleri takdirle karşılayan bu güzide insanların derdi; Milletinin, insanlığın, içine düştüğü buhrandan kurtarılması için çözüm üretmek, yol göstermek. Ülkesinin, Milletinin, mutluluğunu, refahını, huzurunu, müreffeh hayat sürmelerini temenni etmek ve bu güzelliklerin gerçekleşmesi için gayret göstermek. İlimizde böyle bir ulvi gaye için sürekli bir araya gelen topluluklardan biriside yaklaşık 35 yıldır faaliyet gösteren Kitap Kulübü mensuplarıdır. Dünya görüşleri, meslekleri, sosyal statüleri farklı olmasına rağmen 15 günde bir, bir araya geliniyor. Karşılıklı saygı ve hoşgörü sınırları içinde bilgi ve hayat tecrübelerini paylaşılıp, fikir teatisinde bulunuyorlar.
Ülkenin sorunlarını kendine dert edinen diğer bir kuruluşumuz, Afyon Kocatepe Üniversitesi. (AKÜ) yönetimi; Üniversite ile kenti bir araya getirmeyi hedefleyen ve 2007 yılından itibaren geleneksel hale gelmiş ”Çarşamba Sabah Toplantıları” na düzenli olarak devam ediyor.
Üniversite ile şehir buluşmaları kapsamında düzenlenen Çarşamba Sabah Toplantılarında (03.01.2024) geçen hafta bir önceki toplantıda görüşülen “Afyonkarahisar’da Hayvansal Üretim, İnovasyon ve Sürdürülebilirlik Vizyonu” konusu ile devam edildi.
Sabah saat 07 de başlayan toplantıda akademisyenler, üreticiler, tüketiciler görüşlerini sundular.
Veteriner Fakültesi Eğitim Araştırma ve Uygulama Çiftliği tarafından ilimiz coğrafyasına uygun etçil besi, süt verimi yüksek hayvan üretimi ve yem bitkileri konularında, yaptıkları çalışmalar, geliştirdikleri türler hakkında bilgi verdiler. Çalışmalar sevindirici lakin bu geliştirilen türler çiftçimizle, besicimizle tanıştı mı? ne oranda sahaya yansıdı. Sadece üniversite çiftliğinde hobi olarak mı kaldı. Yapılan çalışmalar çiftçimize ve besicimize tanıtılmalı, verimliliği yerinde gösterilerek anlatılmalı.
Toplantıda üretici birlik temsilcileri, tedarik temsilcileri ve tüketiciler Türkiye’nin Tarım ve Hayvancılık serüvenini değerlendirdiler. Çiftçilerin maliyetlerin artışı sebebiyle besicilik yapmayı bırakmaya başladığı, Hayvan sayısı dramatik bir şekilde düştüğü. Üreticinin de, tüketicinin de zarar ettiği, Etin fiyatının yüksek olmasından dolayı, kişi başına düşen tüketilen et miktarı geçmiştekinden daha az olduğu, Küçük işletmelerde ürünlerin gerçek değerinde satılamadığı, İnsan kaynağı olarak da genç neslin işletmelerde tutulamadığı konuları konuşuldu. Kendi besicimiz zarar ederken dışarıdan bir milyar dolarlık kasaplık et ithal edilmesi eleştirildi. Ortak kanaat; gerek hayvancılık ve gerekse tarımın çökmek üzere olduğu, acil tedbir alınması, yanlış politikalardan vazgeçilmesi gerektiği üzerinde duruldu.
Türkiye; kendi kendine yeten, hatta ihracat eden, tarım ve hayvancılık ülkesi iken nasıl ve neden dışarıdan tarım ürünü, canlı hayvan, et ve süt ürünleri ithal eder hale geldi veya getirildi.
Ülkemizin tarım ve hayvancılık sektörünü içinde bulunduğu açıklı hale getiren en önemli etken kırsalda yaşayan nüfuzun azaltılması ve nüfus planlaması politikalarının yanlış uygulanmasıdır.
İkinci dünya harbinden sonra bize dayatılan eğitimde, ekonomide, askeri, sosyal ve siyasi bir takım programlar neticesinde iki yakamız bir araya gelememektedir.
Kırsalda yaşayan nüfus yani köylü dediğimiz tarım ve hayvancılık işinde çalışan, üreten kesim. Ülkenin genel nüfus içindeki oranı yüksek olan Köylüyü (Türkiye'de 2021 yılında %93,2 olan il ve ilçe merkezlerinde yaşayanların oranı, 2022 yılında %93,4 oldu. Diğer yandan belde ve köylerde yaşayanların oranı %6,8'den %6,6'ya düştü.) Avrupalılar istedi diye düzensiz, plansız şehirlere yığma projesi hem şehirlerde birçok sosyal problemler yarattı, hem de tarım ve hayvancılık sektörünün üretimini düşürdü, yok olma seviyesine getirdi.
Üretim düşüklüğü iç piyasada fiyatların yükselmesine neden oldu. Çare yine dışarıdan beklendi. ithalat yoluyla piyasanın rahatlaması salık verilerek geçici çözümler arandı.
Kısacası; dışarıdaki efendiler neyi, nasıl istedilerse bizim seçip iş başına getirdiğimiz siyasetçiler, onların atadığı bürokratlar ve dışarıdaki beyefendilerin içimizdeki mutemet adamı, komisyoncusu gibi çalışan ithalat lobisi yani trol çetesi sürekli ülkemizin aleyhine dışarıdaki beyefendilerin lehine çalıştılar durdular.
Türkiye’de işleyen bir düzen, bir çark var, bu çark çok ustalıkla kurulmuş tıkır tıkır çalışıyor ama maalesef Milletimizin aleyhine, yabancı efendilerin lehine işleyen bir çark, bir düzen. Çalışması sistemi çok basit, Seçimle iş başına geçen kötü niyetli politikacı, dış güçlerin güdümündeki iktidarın atadığı liyakatsiz ama hırslı bürokrat ve bunların ikisine de yön veren yabancı efendilerin Distribütörlüğü nü yapan menfaat şebekesi. Bu oyunda seçmenin rolü kendi felaketini hazırlayan siyasetçiye aşık olma (Stockholm) sendromunun yaşanmasıdır.
Sorunlar belli, çözüm yolu da belli. Başımızı kuma gömmekle dertler bitmiyor. Ufak tefek şahsi menfaatlerimizi bırakıp ülkenin karşı karşıya olduğu büyük tehlikeyi görelim. Oynanan oyunu bozalım. Milletimizin aleyhine, dış efendilerin lehine işleyen bu çarkı durduralım. Çaresiz değiliz. Çare bizleriz. Samimi olalım. Ülkemizi, Milletimizi özden sevelim. Birlik olalım, aklımızı kullanalım ve azimle çalışalım. Allah inanan ve sabırla mücadele edenlerin yardımcısıdır.
Hoşça kalın, sağlıcakla kalın.