ZORLUKLARA KARŞI; PSİKOLOJİK DAYANIKLILIK- II
Yazımızın ilk bölümünde psikolojik dayanıklılık kavramını ve örneklerini incelemiştik. Bu bölümde ise bu beceriyi nasıl geliştirebileceğimiz üzerinde duracağız.
Kendi hayatımızın başrolündeyken değişim ve beklenmedik olaylar, belki kaoslar, travmatik durumlar yaşama ihtimali tüm hayatımız boyunca her zaman var ve var olacaktır. Çünkü yaşam kontrol edilemez, belirsizdir, değişmeyen tek şey değişimin ta kendisidir. Tüm ömür yolculuğumuz boyunca belli olan tek bir şey vardır o da ölümdür, onun da zamanı belli değildir. İnsanoğlunun bu belirsizlikler içinde dengeli ve anlamlı bir yaşam sürebilmesi, zorlukları kabullenme ve onlarla barışabilme yeteneğine bağlıdır. Gerçek psikolojik dayanıklılık, yaşadığımız acıları maddi kazanımlar, başarı hırsı veya ilişkilerdeki ego tatminleriyle bastırmak değil, tam aksine onları olduğu gibi kabullenmekte yatar. Hayatın kaçınılmaz acılarını sabırla üstlenmek, onlarla yüzleşmek ve onları yaşamımızın doğal bir parçası olarak görmek, iyileşme yolculuğunun ilk adımıdır. Mutluluğa giden yol, acıyı örtbas etme çabasından değil, içimizdeki gücü keşfedip ona tutunmaktan geçer. Dayanıklı insanlar, yaşadıkları zorluklardan kaçmak yerine, bu zorluklardan öğrenerek kendi içlerindeki güçlü yanları keşfederler ve hayatlarını bu içsel zenginlikle yeniden inşa ederler.
Yaşadıklarımızı kabullenmekle beraber, hayattaki en büyük erdem sabırla yolumuza devam edebilmektir. Geçmişe rağmen, yaşadıklarını başarı hikayesine döndürebilen insanların hayatları incelendiğinde, sabırla tekâmül, ana dönmek ve anı yaşayabilmek, uyumlanmak ve odaklanma becerileri görülmüştür. Bunlar çok önemli ve yolumuza mutlulukla devam etmemizi sağlayan üst becerilerdir.
Kişiliğimizin tüm yönleriyle- hem aydınlık hem gölge yanlarımızla- barışmak, psikolojik dayanıklılığın temel taşlarından biridir. Elbette hayatın neşeli anlarını, mutluluk veren deneyimleri arzulamak ve bunların peşinden gitmek son derece doğaldır. Ancak gerçek olgunlaşma, sürekli bir mutluluk beklentisi içinde olmak yerine, yaşamın iniş çıkışlarını kabullenip her durumdan öğrenebilme kapasitesini geliştirmekle mümkündür. Psikolojik dayanıklılık, zorluklardan kaçmak veya onları görmezden gelmek değil; aksine, onlarla bilinçli bir şekilde yüzleşerek, zihinsel ve ruhsal olarak güçlenme fırsatı olarak görebilmektir. Bu süreç, yaşımız ne olursa olsun devam eden bir içsel büyüme ve olgunlaşma yolculuğudur- tıpkı Sümeyye Boyacı'nın engelleri ilham kaynağına dönüştürmesi ya da Türkan Saylan'ın hastalığını toplumsal hizmet için bir motivasyona çevirmesi gibi.
Psikolojik Dayanıklılığın Yedi Altın Anahtarı ve Uygulama Stratejileri
Dirençli olmanın sırları nelerdir ve bunları günlük hayatımıza nasıl entegre edebiliriz?
- Yeteneklerinize odaklanın. Güçlü yanlarınıza yönelmek, dayanıklılığınızı doğrudan besler. Yetenek dediğimiz şey, aslında içimizdeki potansiyelin dışa vurumudur. Her gün yatmadan önce başardığınız üç küçük şeyi not edin; bu basit alışkanlık, farkındalığınızı artırır. Kendinize haftada sadece bir saat ayırarak en sevdiğiniz uğraşı geliştirin. Ve unutmayın, ayda bir kez yeni bir beceri denemek, zihinsel esnekliğinizi muhafaza eder.
- Geçmiş hayatınızı kabullenin. Geçmişimiz, geleceğimizin tohumlarını barındırır. Acı veren anılar zihninizi yokladığında, "Bu deneyim bana ne öğretti?" sorusuyla yaklaşın. Yaşadıklarınızı bir günlüğe yazmak, duyguları işlemede ve zihinsel şifayı başlatmada güçlü bir araçtır. Zaman zaman eski zorluklarınızı hatırlayıp, o günden bugüne nasıl evrildiğinizi fark edin. Kabullenme, yüzleşmekle başlar ve dönüşümle tamamlanır.
- Sosyal bağlantılarınızı güçlendirin. İnsan ilişkileri, dayanıklılığın görünmez dokusu gibidir. Her gün en az bir kişiyle gerçekten "var olarak" konuşun – telefonunuzu bir kenara koyup, göz teması kurarak. Yakınlarınıza minnettarlığınızı ifade etmek için özel zamanlar yaratın. Ve konfor alanınızdan çıkarak yeni insanlarla tanışın; bazen tek bir karşılaşma bile hayatın akışını değiştirebilir.
- Bedensel sağlığınıza odaklanın. Beden ve zihin, aynı sistemin iki farklı yüzüdür. Günlük yaşamınıza küçük hareketler ekleyin – asansör yerine merdiven, araba yerine kısa yürüyüşler tercih edin. Planlı egzersizler, beyindeki stres hormonlarını azaltırken, mutluluk hormonlarını artırır. Beslenmenizi ve sağlık kontrollerinizi ihmal etmeden, bedeninizi dinlemeyi alışkanlık haline getirin.
- Doğa ile ruhunuzu besleyin. Doğa, en büyük şifacılardan biridir. Pencereden bile olsa her gün gökyüzüne bakın, mevsimin renklerini fark edin. Hafta içinde kısa bir park yürüyüşü, zihin yorgunluğunuzu alabilir. Fırsat buldukça kendinizi tamamen doğaya bırakın – bir dağ yamacında, deniz kenarında veya ormanda geçireceğiniz zaman, ruhunuzu yenileyecektir.
- Mükemmeliyetçi olma efsanesinden kurtulun. Mükemmeliyetçilik, aslında kendimize karşı uyguladığımız bir şiddet biçimidir. Her güne "yeterince iyi nedir?" sorusuyla başlayın. Plansız, spontane anların keyfini çıkarın. Yaşamın en değerli dersleri, genellikle en zorlu sınavlarında gizlidir. "Yolun sonu görünmüyorsa, bir adım daha at." Hatalarınızı öğrenme fırsatı olarak görmeyi deneyin.
- Maneviyatınızı güçlendirin. Maneviyat, illaki dini bir pratik olmak zorunda değildir. Kendinizle baş başa kalabileceğiniz sessiz anlar yaratın – ister meditasyon ister dua ister sadece derin nefes alarak. İlham veren metinler okuyun, felsefi düşüncelerle zihninizi besleyin. Kendinizden daha büyük bir şeye hizmet etmenin, gönüllü çalışmanın ruhsal tatminini keşfedin.
Bu stratejileri uygulamaya başlamak için, hepsini birden değil, bir veya ikisini seçerek başlayın. İlerleyen zamanlarda diğerlerini de ekleyebilirsiniz. Unutmayın, psikolojik dayanıklılık bir maraton, kısa süreli bir atılım değildir- küçük ama tutarlı adımlar uzun vadede büyük değişimler yaratır.
Sonuç: Kendi Hikayenizin Yıldızı Olun
Acı çekmek, mutsuz olmak istemiyoruz. Ancak hayatın kaçınılmaz bir parçası olarak sık sık canımızı acıtan şeyler yaşıyoruz. Bazen bir boşluk hissi bile insanı depresyona sürükleyebiliyor. İncitildiğimiz, terk edildiğimiz, haksızlığa uğratıldığımız, ihanete uğradığımız, önemsenmediğimiz, yetersiz ve çaresiz hissettiğimiz anılar hepimizin hayatında var. İnsanız, bu duyguların hepsini yaşamamız kaçınılmaz. Bu zorluklarla karşılaştığımızda kendimize şunu sormamız gerekiyor: "Bu deneyimden nasıl daha bilge ve daha güçlü çıkabilirim?" Zorluklara karşı gerçek dayanıklılık, sadece hayatta kalmak değil, yaşadıklarımızı dönüştürme becerisinde yatar. Her zorluk, aslında kendi potansiyelimizi keşfetmek için bir davetiyedir. Tıpkı ateşle şekillenen demirin daha sağlam hale gelmesi gibi, zorluklarla sınanan ruh da daha derin bir bilgeliğe erişir. İnsan olma hali bu, bir bebekten bir yetişkine dönüşme yolculuğumuz. Dayanıklı insanlar, zorluklara rağmen değil, zorluklar sayesinde büyür. Onlar problem değil, çözüm odaklıdır. Engeller karşısında umutsuzluğa kapılmak yerine, alternatif yollar bulur, stratejiler geliştirir ve her durumdan öğrenmeyi başarırlar. Bu kişiler zorluğun boyutuna takılıp kalmaz, onunla baş etmenin yollarına odaklanırlar.
Daha dirençli olma, sadece acılara katlanma değil, onları dönüştürme sanatıdır. Japon kintsugi (kırılan seramiklerin altın ile onarılarak daha değerli hale getirildiği o kadim gelenek) sanatında olduğu gibi biz de yaşamın çatlaklarını bilgelik ve farkındalıkla doldurabiliriz. Yaşadığımız her travma, her hayal kırıklığı, potansiyel bir dönüşüm noktasıdır.
Herkesin davası başka ve her konuda profesyonel değiliz; çoğumuz askeri bir eğitim almadık, bir ajan gibi eğitilmedik... İhtiyacımız olan şey; korkularımızdan sıyrılmak, biraz kararlılık ve biraz da umut. Kendi dağınızın kahramanı olmaya karar verdiğinizde, dağın zirvesinden göreceğiniz manzara, tırmanışın tüm zorluklarına değecektir. Zorluklarla karşılaştığınızda, kendinize nazik davranmayı unutmayın. Duygusal sağlamlık bir varış noktası değil, hayat boyu süren bir yolculuktur. Kimi günler güçlü, kimi günler kırılgan hissetmek, insan olmanın doğal bir parçasıdır. Önemli olan, düştüğünüzde yeniden ayağa kalkma cesaretini gösterebilmektir.
Hayat yolculuğunuzda karşılaştığınız her zorluk, sizi daha derinlere kök salmanız için davet eden bir çağrıdır. Bu yazıda paylaştığımız stratejileri birer birer hayatınıza katarken, içinizdeki gücü keşfedeceksiniz. Bugün attığınız en küçük adım, yarının dayanıklılık hikayesinin ilk satırıdır. Unutmayın ki her birimizin içinde, keşfedilmeyi bekleyen sonsuz bir güç kaynağı vardır. Ve gerçek dayanıklılık, bu içsel hazineyi bulma cesaretine sahip olmaktır. İçsel potansiyelinizi ateşleme ve hayatınızın dönüşümünü başlatma gücü, her zaman sizin elinizdedir.
Sosyolog, NLP, Yaşam Koçu
ÖZLEM TUNA