SİYASİ HASTALIKLAR VE HALKIN BEKLENTİLERİ!
Bakın size günümüzde oluşturulmaya çalışılan bir tablonun var oluşundan bahsedip, ayrıca aklımızı da şüphelere çelen nedenlerin bazılarını sunmaya çalışacağım.
Kısa ve öz.
Çünkü bu vatandaşlarımızın her an aralarında çok konuştuğu bir olay!
Dillenmesi ve ele alınması gereken bir konu.
Ben de elçilik görevini yerine getiriyorum.
Bunu sizlerle paylaşmak benim görevim.
Alın veya atın, takdir sizlerin.
Ama gündem bunlardan ibaret!
Öyle bir dönemden geçiyoruz ki; erklerin bile/bile dile getirip alana sürdüğü ama sonun da onların bile denetim altına alamayacakları gibi gözüken bir gidişat.
Kardeş kardeşi siyasi çıkarlar adına sanki ötelemeye şartlanmış gibi bir yapı.
Rotası belli olmayan yöne doğru meyillenmiş bir düşünce kervanı!
Benden değilsen sanki kâfirsin gibi o gözlükle bakılan bir duruş.
Sanki tarihsel bir tekerrürün ortaya konması ve bunun hırsı ile bakılan bir durum!
Kin ve nefret dolu bakışlar ve söylemler.
Geçmişin izlerinden gelip de sanki suçlu arayanlar gibi bir merak, bir bakış!
Bu yapı kime ne kazandırır ki ülkeye ve insanına zarar vermekten başka?
Bunu anlamak mümkün değil.
Aynı geçmişin Haricileri gibi diyorlar!
Hayret değil mi?
Hani diyorlar ya?
“At izi, kurt izine karıştı” diye.
İşte böyle bir dönem!
Siyasi hırsın, aklın önüne geçip de denetim altına alınamayacakmış gibi gözüken süreç.
Allah sonumuzu hayır etsin.
Bu bambaşka bir şey!
Aklın, mantığın, vicdanın, insanlığın ve hukukun bile kabul edemediği düşler, düşünceler!
Hem de hayata geçirilmek gibi kesin bir kararlılıkla.
Ve Süphan Allah!
Sen ıslah et Yarabbim!
Ülkemi ve insanlarını koru.
Siyasi hırslarını ve beklentilerini aklın önüne geçirmelerine izin verme.
Bizleri uyandır ve bilinçlendir.
***
Din, Hukuk ve kışla!
Hiçbir zaman siyasetin ve dinin alet edildiği yerler olmamalıdır!
Aklın dili bunları söylese de, sanki siyasi yapının derdi başka gibi!
Kaos ve peşinden baskı!
Olmaz.
Asla yürümez.
Çünkü burası 100 yıllık bir Türkiye Cumhuriyeti devletidir.
Özgürlüğü, bağımsızlığı ve Üniter devlet yapısını savunanların toprağıdır!
Din, Hukuk ve kışla hepimizin bir bütünüdür.
Biri zarar gördüğünde veya yamulduğunda, bunların hepsi ve dahası ülke zarar görür.
Derim ki; yürüyecekseniz kur’ani mantıkla yürüyün!
Çünkü o doğruluktan şaşmaz!
Akıldan, hukuktan, mantıktan ve vicdani değerlerden asla ayrılmaz.
Çünkü o bunları emreder.
Sevgiyi/saygıyı ve birlikteliği ister.
Haksızlığa, usulsüzlüğe, kırıcılığa geçit vermez.
Başka daha ne derdimiz olsun ki diyorlar?
Yol belli yöntem belli.
İnsan hakları belli, hukukun üstünlüğü belli!
Eller uzayda yaşam ararken bakın bizlerle uğraşıyoruz?
Teknoloji ve bilim bizim hakkımız değil mi?
İnsan gibi ve kardeşçe yaşamak bizim düsturumuzda yok mu diyorlar?
Tabi ki var.
Tabii ki hepsini de hak ediyoruz.
Ama kem gözle ve dışlayıcı yapıyla bakmamak kaydı şartı ile.
Bak o zaman nasıl fışkırıyoruz diyorlar?
Doğru politikalarıyla, ekonomik gelişmeleriyle, dünya coğrafyasında kazanılan saygı ve güvenle!
Ne işsizimiz kalır, ne haksızlığa uğrayanımız kalır, ne de emeğin değeri yerlerde sürünür.
Şaha kalkarız şaha diyorlar!
***
Şimdi sizlere toplumumuz içersinde özellikle dillendirilen bir başka konuyu daha sunmak istiyorum.
Milletimiz bu konuda son derece muzdarip, üzgün, şüpheli ve kızgın!
Irak ve Suriye politikalarını bir kenara koyuyorum.
Doğrudur yanlıştır o ayrı bir mesele!
Ama ortada yaşanan bir de gerçek var.
İnsan gibi yaşama derdi.
Can derdi!
Bu nedenle ülkemize gelen kadını, çocuğu ve yaşlıları insanlık adına kabul edip onları mutlu etmeye çalışıyoruz.
Her birine yiyecek, barınak ve ekonomik yardım yapıyoruz!
Bu inançlarımızın ve aynı zamanda da insanlığımızın görevidir.
Bu tamam.
Ama bunlara basit hesaplarla bir de vatandaşlık hakkı verilmeye kalkılırsa işte o zaman bu millete bunu anlatamazsınız.
Ne diyorlar biliyor musunuz?
Biz kendi çocuklarımıza aş, iş ararken ve bunu bulamazken…
Bunların erkekleri, memleketlerinde kalıp da, vatanlarını savunmak yerine, ülkemize gelip de, saçlarını jöleleyip keyif yaparken, bizim askerimiz orada neden kanını ve canını veriyor?
Onlar kaçacak, bizler onlar adına orada şehitler vereceğiz öyle mi diyorlar?
Memleketi ve onurları için orada savaşması gereken bunlar değil mi?
Niye kaçıyorlar?
Bir de bu insanlara vatandaşlık hakkı verilecek ha?
Yazıklar olsun diyorlar.
O zaman bizim orada Mehmetçiklerimiz niye can veriyorlar ki diye feryat ediyorlar?
Duyan var mı duyan?
Dilerim duyulur ve bu yapılar gözden geçirilir.
Bizim insanımız da elini vicdanına koyarak bunu takdir eder ve dilerim sükûnet bulur.
Ne dünya?
Ne politikalar ama değil mi?
Vay anasını be dostlar.
Politikaya bak, halkın beklentilerine bak!