REFERANDUM!
Mevcut iktidarın ve MHP’nin önerisiyle gündeme getirilen, Türkiye seçmeninin de tercihine sunulan yeni Anayasa oluşumu; hem demokratik kuruluşların, hem de bütün siyasi partilerin demokratik hakkı olan, evet/hayır çalışmaları, ülke genelinde bütün hızıyla devam etmektedir.
Bu tercih seçiminin, adil ve eşit olanaklarla yapılmadığı halk arasında sessizce değerlendirilse de, yine de sonucun ülkemiz adına hayırlı/uğurlu olmasını temenni etmek en doğru bir bakış olacaktır.
Umuyorum ki bu ülke insanı da, tarihine ve kültürüne yakışır bir şekilde referandum oylaması yaşayacak, kendileri ve ülkesi adına da en doğru kararı vereceklerdir.
***
Cuma günkü gazetemizin köşe yazısında; Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sayın Metin Feyzioğlu’nun referandumla ilgili söylediği birkaç cümleyi konumun içersinde değerlendirme gereği duymuştum.
Bu yazıdan haberdar olan Sayın Başkan, beni telefonla arayarak bu konudaki düşüncelerini paylaşmamızdan dolayı memnunluk duyduğunu, şahsıma ve gazetemize teşekkür ederek bizleri kutladığını ifade etmesi, bizler adına da onur verici bir olay olmuştur.
Biz de kendilerine bu dikkatli takibinden ve çalışmalarından dolayı teşekkür eder, şahsım ve gazetemiz adına sevgi/saygı sunarım.
Gazetemizin kapısı da, her zaman ve her kese de açıktır.
***
Dün de ilimizde yapılan bir toplantıda, Sayın Eren Erdem’i dinlemek nasip oldu.
Kullanmış oldukları hoşa giden söylemleri de sizlerle paylaşmak istedim.
İster alır, ister atarsınız takdir sizlerin.
Ne diyorlar biliyor musunuz?
“Musa gittikten sonra buzağıya tapanlarla, Peygamberimiz gittikten sonra mala tapanlar aynıdır”!
“İslâm dini, servetin zenginler arasında bir güç olarak dolaşmasını yasaklamış, toplumda Spekülâtörlerin, kartellerin oluşmasını engellemiştir”!
“Servet ve merhamet bir tahterevallinin iki ucundadır. Biri yükseldiğinde diğeri alçalır”!
Ne güzel deyişler değil mi?
Ah bir de anlayan olsa!
***
Ders almamız gereken daha çok olaylar, söylemler ve unsurlar vardır ama faydası olur mu bilmem.
Çünkü biraz kokuşmuşa benzedik desem yalan olmaz hani.
Ama yine de faydası vardır be.
Neticede insanız ve de bir vicdana/inanca sahibiz.
Son olarak da, Davut peygamberin oğlu olan ve tebaasına bir nasihatte bulunan Hz. Sultan Süleyman’ın bir deyişini ele alalım bakalım.
Ne demiş?
“Ben ki kurda kuşa hükmeden ve en uzun sultanlığı yaşayan, her türlü zenginliğe erişen biriyim!
Nasihatimdir; ben öldükten sonra bir elimi salımın dışına çıkarın ki tebaam görsün!
Onca azamet ve zenginlikten sonra ölüp giderken elim boş olarak öbür dünyaya göçüyorum.
Bu dünyada hepsi boş! Önemli olan göçüp gittiğim yerdir” demiş!
İşte azametin ve zenginliğin ne olduğunu o tarihte bile bilenler, acep şimdi bunu neden bilmezler ve daha sını da isterler ki?
Bunu da bir bilene sormakta yarar var.
Ama o bileni bulmakta o kadar zor ki.
Sevgiler/saygılar.