ÖNCE SEÇİM Mİ, GEÇİM Mİ?
Öyle hale geldik ki…
Siyasi erk’i kaybetmemek adına, her türlü akıl oyunlarıyla ilgili, halk tarafından mesnet’i olmayan diye ifade edilen icraatlara şahit oluyoruz.
Yazık!
Bu milleti bu kadar da akılsız ve fikirsiz insan yerine koymak doğru olmaz diyebilirim.
O nedenle, bunca sıkıntı çekenlerden sonra da, sizler desiyaseten lâyık olduğunuz yere ancak işte böyle gelirsiniz!
Bunun da tarihte örnekleri çoktur.
Örneğin:
Hani DSP, hani Anap, hani DYP?
Aslında MHP AKP’nin elinden tutmasa o da giderdi!
Uygulanan bu parti imparatorluğu sonucu, Milliyetçiler ve ülkücüler asla bitmezler ama yapılan bu politik manevraları da asla tasvip etmezler.
Ta ki değişim oluncaya kadar.
Siyasetin temelinde, onur, erdem ve ilkeler başta gelir.
Çünkü hiçbir parti, başka bir parti iktidar olsun diye kurulmaz!
***
Önce trafolara kediler girdi!
Elektrikler kesildi!
Sonra bitmiş, kazanılmış olan seçimler de bir süre sonra gerekli merciler tarafından iptal edildi.
Ondan sonra da, oy kullanacak olan seçmenin yüzüne bakıp kime oy vereceğini bilen kâhinler yaratıldı falan!
Ama her şeyin de bir sonu vardır, işte oraya kadar gelindi.
Çünkü yazıktır bu devlete, bu millete yazık!
***
Bir tarafta seçimler ve isteğe bağlı mesnetsiz söylemler.
Bir tarafta “ yetti gali” diye bağıran, evine ekmek götüremeyen, perişanlık çeken, iş bulamayan insan kitleleri!
Gördükçe ve duydukça içim sızlıyor.
Yazık!
Hele sağlık eğitimi sonrası atanamayan, hatta mülâkatta elenen sağlık elemanları!
Hiç sağlığın mülakatı mı olur be kardeşim?
Hayret değil mi?
İnsanlar bunun eğitimini görmüşler, dahası ne?
Ama niyet başka!
Emeklilikte yaşa takılan ve yiyecek lokma bulamayan insanlarımız.
Bir tarafta 3600 analarının ak sütü gibi helâl olmasına karşın bunu alamayan, memurlar, sağlıkçılar, polisler ve öğretmenler!
Esnafı, çalışanı, çiftçiyi dile getirmeye bile gerek yok.
Buna benzer öyle çok örnek var ki…
Ama çözüm yok.
O nedenle şimdi soruyorum?
“Önce seçim mi, Geçim mi” diye?
***
Derinden gelen ve bu kitlelere ait olduğu bilinen milyonlarca yanık bir ses duyuyorum!
“Açız kardeşim açız diye” bağıran, devletten çözüm bekleyen yanık insanlarımızın sesi!
İşte ne yaparsanız yapın, buna Fransız kalan bir siyasi oluşum eninde sonunda kaybetmeye mahkûmdur!
Bunu hep birlikte izleyeceğiz.
Çünkü bunlar daha önce yaşandı ve görüldü.
Ne oldu DYP hükümeti, ne oldu Ecevit hükümeti?
Hepsi toz duman, yerlerinde yeller esiyor.
İşte böyle.
***
Mübarek Ramazan ayı girdi gireli, hemen/hemen bütün ürünlerde gün geçmiyor ki fiyatlar artmasın!
Hayret be kardeşim.
Bu kadarına da pes doğrusu!
Akaryakıt fiyatı mı arttı, hemen zam!
Dolar mı kımıldadı, yine zam!
Bunun adı serbest piyasa ekonomisi olsa bile bu zamlar bu derecede olmamalı.
Hele marketler?
Vallahi bir gecede Allah şahidimdir ki etiketleri hemen değiştiriveriyorlar!
Örnek:
Bir gün evvel ananas ve kuru üzüm aldım. Birinin tanesi 8, öbürünün kilosu 17 lira…
Ertesi gün ananas 11 lira, üzüm 21 lira!
Hele tavuk ürünleri?
Gün be gün yükseliyor!
Bakan, denetleyen, fakirin fukaranın hakkını arayan var mı?
Nerdeeeen.
Ne diyorlar?
Alma kardeşim diyorlar.
Yeme kardeşim diyorlar.
Mübarek ramazanda canı çekse bile yeme diyorlar!
Evet…
Siz de yemeyin be baylar/bayanlar yemeyin!
Çünkü “ El elin kaybolan eşeğini ıslık çalarak ararmış”!
İşte böyle.
Küçük bir tebessüm yeter de artar bile.
Lütfen sizde öyle yapın.