Ülkemizin kaderini ve varlığını belirleyen 22/30 ağustos zaferimiz ve bayramımız bütün ulusumuza kutlu olsun.
Onlar; kanlarını ve canlarını bu ülkenin bağımsızlığı için verdiler.
Manevi huzurlarında saygı ile eğiliyor, Allah’tan rahmet diliyorum.
Kabirleri cennet olsun.
***
Falih Rıfkı Atay’ın kaleminden Atatürk anıları:
Mecliste hava bozuktu. Ordunun bir saldırı harbi veremeyeceği fikri büyük çoğunlukta idi!
İngilizler de artık yumuşamış olduğu için Anadolu’yu boşaltmak esası üzerinden görüşme yapılmalı idi.
İşin içinde İstanbul’la birleşmek, Mustafa Kemal’den kurtulmak fikrinin de büyük payı vardı.
Saldırı harbi verilmeli idi.
***
Garp (batı) cephesi komutanlığı saldırı harbi yapamayacağımız inancında idi.
Cephenin haber kaynağı İstanbul’du. İstanbul’dan gelen haberlere göre Yunan cephesinde, maddi manevi her şey yerinde idi.
Genelkurmayın Rus kaymakamlarından öğrendiğine göre Yunan Başkomutanı Hacı Anesti ordunun Anadolu ortasında durumunu kötü buluyordu.
Menemen boğazındaki Milne hattına çekilmeli, Trakya’daki birliklerle İstanbul işgal edilerek Ankara üzerine baskı yapılmalı idi.
Fransızlar İstanbul’un işgali fikrini reddetmişlerdi. Mustafa Kemal’e göre saldırının sırası idi.
***
İçişleri Bakanına göre Karadeniz kıyılarından Ankara çevresine kadar hemen her bölgede güvenlik bozuktu. Gelip Mustafa Kemal’e raporları okudular.
Daha geçen gün İnebolu’dan gelen kamyon yolcuları Ankara’nın on beş kilometre ötesinde soyulmuşlardı!
Milli Savunma Bakanına göre günün birinde herhangi bir hareket emri verilecek olsa ordunun yürümek için pabucu yoktur, silah kayışı yoktur. Bunları edinmek için hemen hiç olmazsa altı yüz bin lira lazımdı.
Maliye Vekiline göre kasada on para kalmamıştı. Yakınlarda vergi toplamak da imkansızdı.
Meclisteki muhaliflere göre, milletvekilleri aldatılmaktadır!
Çünkü o da biliyor ki ordu yürüyemez.
Hindistan’dan Mustafa Kemal’e gelen bir parça vardı. Mustafa Kemal son ihtiyaçların karşılanması için bu parayı hükümet ömrüne verdi.
Şimdi saldırıya geçilmek için son kararları almak sırası idi.
Yanına Genelkurmay Başkanını alarak garp cephesi karargahına hareket etti.
***
Ordu komutanlarından biri Yakup Şevki paşa idi. İkinci ordu komutanı Ali İhsan Paşa, cephane komutanına karşı entrikacı davranışlarından ve ordu içersin de bölücülük yaptığından, geri alınmıştı. Yerini Ali Fuat Paşaya teklif etmiş, “ ben cephe komutanlığı yaptım” diye reddetmişti. Refet Paşaya teklif etmiş, “ önemli bir şey mi olacak”? Sorusuna karşın, “ evet olacak”!
“Ben sanmıyorum, olacağı zaman düşünürüm” demişti.
Ordu komutanlığını Nurettin Paşaya verdi. Çay’da toplanılmıştı. Fevzi Çakmak saldırı plânını açıklamıştır. İsmet Paşa saldırıya karşı Yakup Şevki Paşa, milletin varını yoğunu zar gibi atmanın tarihçe cinayet sayılacağını söyler.
Mustafa Kemal: Milletin varı yoğu bundan mı ibaret paşam?
Evet.
O halde kesin sonucu bununla almak zorundayız.
Kolordu komutanı Kemâlettin Sami Paşa bizim geri teşkilatının düşmanı yirmi kilometreden fazla kovalayamayacağını söyler.
Mustafa Kemal: Bizim geri teşkilatımız düşmanı yirmi kilometreden fazla kovalayamaz mı?
Hayır paşam.
Demek düşmanı yirmi kilometre içinde yok etmeliyiz!
İkinci ordu komutanı Nurettin Paşa ise henüz cepheye yeni geldiğinden bir fikri olmadığı cevabını verir.
Bu arada, belki ikisi arasındaki bir tertip eseri olarak, Fevzi Paşa: Mademki ordunun bana güveni yok, ben çekiliyorum diye istifasını verir.
Mustafa Kemal’ de Genelkurmay Başkanı çekildiğine göre kendisinin de komutanlık görevinde kalamayacağını bildirir.
Telaşa düşen İsmet Paşa: Efendim bize fikrimizi sordunuz, söyledik. Yoksa hepimiz emrinizdeyiz, ne yolda isterseniz öyle hareket ederiz der.
***
Saldırıya karar verilmiştir. Atatürk Ankara’da vekiller heyetini toplayarak saldırı kararına onları da kattı.
Yunanlıların cephede 120.000, geride 30.000 askerleri vardı.
Bizim ordu 105.000 kişi. Topçumuz Yunanınkinden eksik ama süvarimiz fazla idi.
24 Ağustos sabahı Ankara’dan hareket etti.
Afyon güneyindeki Şuhut kasabasında geceyi geçirdi.25/26 gecesi Kocatepe’nin hemen güneyindeki dere içine Başkomutanlık karargahına geldi.
Şafakla birlikte saldırı emrini verdi.
***
Ankara’dan hareket edeceği günün akşamını Keçiören’de yakın adamları ile geçirmişti. Ayrıldığı zaman bir hayli orgundu.
Yanındakilere; Taarruz emrini alınca hesap ediniz. “On beşinci gün İzmir’deyiz”, demişti.
Acaba içkinin tesiri mi idi?
Arkasından hafifçe gülüştüler bile.
İzmir’den dönüşte karşılayıcılar arasında o gece beraber bulunduklarından bir ikisini görünce; bir gün yanılmışım, dedi.
Ama kusur bende değil, düşmanda!
İzmir’e taarruzun 14. Günü girmişlerdi!
***
Ne günler ama?
Hadi gelin de mutlu olmayın, gurur duymayın bakalım!
Hadi gelin de sevinmeyin bakalım.
Böyle asil bir yurdun evlatlarından ve başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün komutanlarından iftihar etmeyin bakalım!
Göğsünüz kabarmasın bakalım?
Hepsinin de manevi huzurlarında saygı ile eğiliyor, Allahtan rahmet diliyorum.
Işıklar içinde uyusunlar.
Ne mutlu Türküm diyene!
***
Gülen yüzleriniz solmasın inşalklah.