Eskiden maskeli bir takım kişiler vardı!
Hem de ne maskeliler?
Kimileri eşkıya, haydut, kimileri de; adeta bir nevi halk kahramanlığına soyunmuş yürekli insanlardı.
Ama maskeli olarak hepsinin de kendilerine özgü bir sebebi, bir nedeni vardı!
Ayrıca, canları pahasına da gayret sarf eden insanlardı!
İyisiyle, kötüsüyle.
Peki ya şimdi?
Vallahi şaşırıyorum!
Akıl tutulması gibi bir şey.
Kimsenin Sanki umurunda değil.
Oysa salgın bir hastalık var be kardeşim, salgın!
Hem de ölümüne.
O nedenle maske takın kardeşim maske takın diyorum.
Hem sizlere de maskeli desinler!
Unutmayın ki “Ateş düştüğü yeri yakar”!
Hem de zengin, fakir demeden.
O nedenle bırak kendini; eşini/dostunu/ kardeşini veya ananı/babanı/ evladını bile ölüme götürebilirsin.
Yazık değil mi?
Günah değil mi?
Niye bu kadar sorumsuzluk ve vurdumduymazlık edası, hayret değil mi?
Çok mu zor, maske takıp, ellerini dezenfekte edip veya yıkayarak insanlarla olan mesafeni korumak/kollamak?
Çok mu zor, hem de kendi insanının canını kurtarmak?
Pes doğrusu.
***
Evden gazeteye gelinceye kadar, insanlarımıza ve davranışlarına şöyle alıcı gözle bir bakıyorum!
Dolmuşlar yine yapacağını yapıyorlar!
Çoğunda el için dezenfektan bile yok.
Bazen de ayakta 7-8 kişi gibi bir doluluk.
Nasıl olsa denetleyen bakan yok ya!
Vurun abalıya!
Ya yollarda yürüyenler?
Kimisinde maske hiç yok, kimisinde çenesinin altında, kimisinin de yalnız ağzı kapalı ama burnu açıkta.
Hele bir çıkıp özelikle takip edin bakalım.
Karşınıza çıkan her yüz kişiden kaçı maskeli, kaçı maskesiz?
Sanki hiç umurlarında değil.
Söylediğin zaman da, sen kötü oluyorsun, diklendikleri gibi, kavga da kaçınılmaz hani.
Oysa bu bir salgın hastalık, hem süründürücü, hem götürücü be kardeşim, götürücü!
Hem de öldürücü olan bu virüsü alıp, kendi ailesine, anasına/babasına/eşine/dostuna veya çocuklarına bulaştırıp ölümlerine bile neden olabiliyorlar.
Allah saklasın ama bu bir gerçek.
Hiç yok yere ölümlerine sebep olup, sonrası, bir de tepine/ tepine de feryat ederler.
Yazık değil mi?
Ama iş işten geçmiştir!
Var mı çaresi?
Var ama uyan yok, bakan yok hesabı!
Ne demiş yüce Tanrım Kur’an-ı Kerimin birinci “Alak suresinin birinci ayetinde”?
“ Öğren, öğret”!
Yani “oku” (ıkra) demiş!
Ama nerde o insanlar?
Bırakın ayet okumayı, kafasına vura/vura bu sakıncalıdır, bu ölümcüldür diye bağıra/bağıra söylesen de, bazı tiplerin umurunda bile değil.
O zaman denetlemek ve cezayı müeyyideyi uygulamak şart olmuştur.
Amma…?
***
Hani bir Atasözümüz vardır ya?
“ Söz ile uslanmayanın hakkı tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir” diye?
Vallahi hiç kusura bakmayın ama…
“İnsan haklarıymış, yok kişi özgürlüğüymüş” gibi olaylara saygı duyup bunu gerekli görsek de; vallahi bazen Atasözlerine uyan cezayı da vermeliyiz derim.
Olmaz da…
Lafın gelişi işte!
Ama bunun ötesi de yok!
Ucunda can var, canlar var be kardeşim!
Ülke var, ekonomi var, insanlık var!
Daha ne olsun ki?
Yazık!
Ben yine de ilimizde ki maske ve mesafe denetimi gerektiği kadar yapılmıyor diyebilirim.
Oysa şart, şart be kardeşim şart.
***
Hele şükür ki aşılar da gelmeye başladı!
Geldi ama aşılanmada da biraz kayırma var gibi şaibeler duyuluyor be dostlar!
İnşallah ilimizde yoktur, olmasın da.
Ama yine de eski bakanımız Sayın Veysel Eroğlu’nun ilgisini bekliyoruz.
Bu gün basında bir beyanatını gördüm:
Bolvadin ilçemizdeki bir vatandaşımızın yanan iş yeri için 90 günde yenilenip teslim edileceğini söylüyordu.
İnanın çok mutlu oldum ve alkışlıyorum.
İnanıyorum ki insan canı ile ilgili virüs aşısı için de, Şuhut ilçemizin yolunun tamamlanması içinde, elinden gelen gayreti gösterecektir.
İnsanlığın böyle zor günlerinde yapılacak olan bu tür yardımlar asla unutulmaz.
Hem yüz güldürür, hem de sevabı çoktur.
İşte insanlarına sahip çıkmak da budur diyebilirim.
Halkımızın isteği olarak da bunları saygı ile iletiyorum.
***
Hepinize sağlıklı ve uzun ömür dilerim.
Gülen yüzleriniz solmasın inşallah.