Şu günlerde ne siyasetin dili, ne sevgisi/saygısı/birlikteliği ve ne de vicdanı, sanki elimizden kayıp gitmiş, kaybolmuşlar da adeta onları arar gibi bir duruma gelmiş gibiyiz!
Hayret değil mi?
Hırçın bir siyasi bakış ve acımasız bir siyasi erk, bakın insanoğluna neler yaptırıyor?
Ne diyeceğimizi de inanın “acaba mı ki” diyerek bilemiyoruz!
Bildiğimiz ve çizilen yol tabi ki belli.
Ama böyle tasvip edilmeyen söylem ve hakaretlere varan yapıya karşın, bakın vatandaşlarımız da neler söyleyip nasıl tepkilerini gösteriyorlar!
“Biz gâvur diyarından mı geldik” diyerek de adeta feryat ediyorlar!
Bu olayların ve bakışların vahametini de alan alır, almayan satar!
Ama inanın bu tutum ve yapı ülkemizin geleceği adına da çok önemli ve de çok tehlikeli bir yapıdır.
Bizden dillendirilmesi ve söylenmesi!
Çünkü öyle bir duruma gelmişiz ki…
Sanki maşallah mı?
Ne de yaman olmuşuz mu?
Sakın nazar değmesin, değil de…
İşin acılığı bir tarafa, yazıklar olsun be yazıklar olsun diyerek mi birbirimize yönelik bakışlarla /söylemlerle mi başlayacağız buna hayret ediyorum doğrusu!
Nedir bu böyle düşman gibi bakışlar/tutumlar ve davranışlar be kardeşim?
Hangi topraklardan geldiniz, hangi topraklarda bulunanlara karşı nasıl bir tavır koyuyorsunuz?
Nedir bu yapı, nedir bu tutu?
Ayıptır, günahtır be benim aziz milletim ayıptır, günahtır!
Alt tarafı bir yerel seçim, ne olmuş yani diyorlar?
Bu dünyaya kim kazık çakmış da, kim gitmemiş ki siz mi kazık çakacaksınız diyorlar?
Ve örnekleme yaparak bakın konuyu ta nerelere kadar getiriyorlar.
***
Hz. Davut’un oğlu olan Hz. Sultan Süleyman’ın söylemlerine bakın…
Ki bu kral; kurda/kuşa hükmeden en uzun krallık yaşayan biri, Müslümanlık öncesi söylediklerine bakın!
Ve vasiyetinden ders alın, vicdanlarınızı denetleyin!
Öldükten sonra, cepsiz bir kefen ve bir eli salın dışında ama içi boş olduğunun nedenini öğrenin diyorlar!
Bu örneği dillendirdiğim için beni de etiketleyerek onların inancını taşıyan kişilerin arasına sokup sakın ha suçlamayın!
Çünkü ben elçilik görevi yapıyorum.
Elhamdülillâh Müslüman’ım ve de Hanefi’yim.
Bunu da belirtmekte yarar var.
***
Bakın bu günlerde geçmişte yaşanan acılarımızı/sıkıntılarımızı ne güzel duygularla milletçe kutlamaya ve anmaya uğraşıyoruz?
Bir Çanakkale Zaferini kutluyoruz, 250 bin şehidimize ağıtlar yakıp, taziyelerde bulunup, üç Kûlhüvallah bir Fatiha okuyarak onların ruhlarını huzura kavuşturmaya çalışıyoruz.
Çanakkale türkülerini söyleyip o kahraman insanlarımızı yâd ediyoruz.
Yakında İstiklâl savaşımızla ilgili 26/30 Ağustos zaferimizi de milletçe kutlayacağız/anacağız, etkinliler düzenleyeceğiz!
Varlığımızı/onurumuzu/şerefimizi ve bağımsız yaşamımızı nasıl elde ettiğimizi dillendireceğiz ve tartışacağız!
Yani gerekli olanları yapmamız gerekirken, peki ne oluyor bizlere de böyle mutsuz ve olumsuz yapılara kapılıp huzursuz oluyoruz diyorlar?
Hasım mıyız, düşman mıyız bilelim be kardeşlerim, bilelim!
Bu birlik ve beraberlik olmazsa, yakın zamanda başımıza gelebilecek her türlü bela ve beka adına neleri nasıl yapacağız?
Nasıl yüze bakıp, nasıl bir beraberlik yaratacağız?
Bu ülkeyi nasıl koruyacağız, iki de bir öne sürdüğünüz ” beka’yı” nasıl yaşatacağız?
Ayıptır/günahtır be!
Yazıktır. Yazık diyorlar.
***
Yoksa bu milletin tahammülünü/sabrını mı denemek istiyorsunuz?
Siyasi çıkar ve erk adına bu güzel ülkeyi sıkıntıya mı sokmayı düşünüyorsunuz?
Sakın bunu denemeyi bir kenara bırakın, aklınızdan bile geçirmeyin diyorlar.
Geçmişte deneyenler, Padişah fermanına, Şeyhülislâm fetvasına bile bakmadılar ve doğrularda birleşerek bir Kuvva-i Milliye ordusu oluşturarak bu ulusun varlığını/bekasını kanlarıyla/canlarıyla yaşatmaya çalıştılar ve başardılar.
Bu gün bundan sizler de yararlanıp özgürce insan gibi yaşayabiliyorsunuz ve de bu devleti yönete biliyorsunuz?
Daha ne istiyorsunuz ki diyorlar?
Şükür deyin, şükür diyorlar!
***
Var mı iman etmiş olan Müslümanların içinde böyle bir bakış/bir inanış?
Asla yok, olamaz da diyorlar.
İslâm tarihi içersinde bile yok. (hariciler müstesna)!
Kin yok…
Nefret yok…
Sevgi var, saygı var, güven var, inanç var ve birlikte mutlu yaşam duyguları taşıyanlar var!
Varsa/varsa ancak çeşit arz eden tarikat inanışları içersinde olanlar vardır!
Bunlara da inanç özgürlüğü adına saygı ile bakılır
Ama ötesi olmaz!
Bu ülkeye, bu millete bu yetmez diyorlar!
***
Şunu unutmayın ki; Emevi döneminin haricileri gibi;” bizim gibi düşünenler ve bizi destekleyenler bin yaşasın, bu yoksa onlar da yok olsun” gibi bir mantıkla/inanışla değil…
O dönemde İslâmi görev alan, Hz. Ebubekir’lerin, Hz. Ömer’lerin, Hz. Osmanların ve Hz. Ali’lerin Müslümanlığın gerektirdiği gibi bakış/tutum ve yöneticiliğinin, bunun yanında imanın gereğinin inancı, mantığı gibi olunmalıdır diyorlar.
Bu İslâmi inanç bakış ve yapısı yoksa inanın ki bu tür yönetimlerden ve siyasi erklerden de kim olursa olsun, yakın süreçte yok olmaya/ kaybolmaya da mahkûmdur.
Tek dileğimiz; bu milletin bir ferdi olarak, insan gibi barış/birlik ve kardeşlik içersinde yaşamaktır diyorlar.
Asla başka art niyetimiz yoktur ve olamaz da.
Çünkü biz bu ulus, bu devlet içersinde yaşayan “Türk Milletinin” mensuplarıyız.
Yaşadığımız bu seçimlerde dürüst ve erdemli bir şekilde halkın oyları ve tercihiyle seçilenlerine de saygımız sonsuz olacaktır.
Huzurlu ve barışık günler/gelecekler bekliyoruz diyorlar.
Halkın sesine kulak vermeyenlere, onu da zamana bırakalım, bu seçmen ne yapacağını da bilir diyorum.
Sürçü lisan ettiysek af ola.