İNSANIM VE TABİİ Kİ ELEŞTİRECEĞİM!
Ne demiş büyüklerimiz?
“Sap gabarı…
Sahabı gabarı!
Ölçek verir habarı”.
Ama bu sefer ölçek, “haberi” umanların ve söyleyenlerin düşündükleri ve bekledikleri gibi vermemiştir!
Hemen/hemen de her zaman olduğu gibi!
Her hal bu da sekizinci seçim falan olmuştur.
O nedenle, ben de insansam ve de bu partiye 30 sene gibi bir süre hizmet verdiysem bu eleştiri de benim hakkımdır diyorum.
Çünkü o koltuklar ilkeler adına, Cumhuriyet Rejimi ve bekası adına isteyerek ve bilerek dolduruluyorsa…
Buraları hiç kimseye baki değildir.
Yapamayan gider…
Yapacak olanlar gelir.
Çünkü Mustafa Kemal’in askeri bitmez!
İşte şimdi bunun da tam zamanıdır!
Tabii ki birçok nedenlerden ötürü ama bakın yalnızca birini örnek olarak sunup, sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bir sürü gencimiz ve bayanlarımız siyaset yapma zemini bulamazken…
Bu konuda, kök kubbede içi boş ama her zaman hoş sedalar da söylem olarak dolanırken, Sayın Baykal gibi, genç/aktif ve çalışkan, ayrıca fikir üreten, hem de sağlıklı kişilerin, vefa uğruna parlamentoya sokulmasını, acaba doğru mu diye bir gözle bakıyor, bunun takdirini de okurlarımıza bırakıyorum!
Meritokrasi denilen yapıya, her zaman saygı duyarız ama ulufe gibi, vefa borcu gibi vekil dağıtımına asla hayır diyorum.
***
İlk öğrendiğimiz ve inandığımız olay, siyaseten ilkeli/dürüst bir yapısına sahip olmaktır.
Kazansan da, kaybetsen de!
O nedenle; hangi koşullar altında olursa olsun, bir iddia kaybedildiğinde, kaybetmenin arkasındaki bazı sığ nedenlere sığınarak kendini aklamaya veya haklı çıkmaya çalışmak da asla fayda getirmez.
Çünkü bundan sonra dağarcığında bakış/duruş olarak ne varsa sende vardır.
İlkesiyle, etik değerleriyle veya siyasi bakışıyla!
Çünkü kazanmak için gerekli ilkeler yerine getirilmelidir.
Ama az olsun, bizim olsun hesabıyla değil!
Önce can, sonra canan hesabıyla da hiç değil.
Ben istediğimi yaparım gibi totaliter yapıyla da hiç/hiç değil.
Ya başaracaksın, ya da efendi gibi o yeri aslına efendi gibi teslim edeceksin.
Çünkü Mustafa Kemal’in kurduğu bu partide ilkelerimiz ve bakışlarımız vardır.
Sosyal demokrasi dediğimiz, hukuku bağrında tutan insan haklarına dayalı ana öğeler vardır!
Vee bunlar da yaşama geçmelidir.
Nedir bunlar diye anımsayacak olursak?
A) Hukuk önünde eşitlik ilkesi!
B) İnsan sağlığı!
C) Eğitim!
D) Ekonomik özgürlük!
Bunlar da kendi içlerinde bir ana damarın kılcalları gibi şıklara ayrılır ve devletçe uygulanması gereken olmazsa olmazlardandır.
O nedenle bunları yaşama geçirmek, insanlarımızın insan gibi yaşama anlamında önemli olan gereksinimlerdir.
Benimsersiniz veya benimsemezsiniz ama bu böyledir.
O nedenle CHP faktörü farklıdır.
Bizde biat yoktur ama ilke ve sevgi/saygı vardır!
Hele düşünce ve söylem özgürlüğü, seçme/seçilme hakları bizler için olmazsa olmazlardandır.
Eleştiri doğamızda olan bir yapıdır ama yalnızca doğruyu bulmak için yapılır.
“Laf ola beri gele, heybe dola” gibi yapılar bize asla yakışmaz.
O nedenle bu seçimlere yönelik gördüklerimiz ve yaşadıklarımız dağarcığımızdaki yapıyla bağdaşmıyorsa tabii ki eleştireceğiz.
Kırıcılık ve öteleyicilik yoktur ama hak edene de gereken söylenir ve yapılır inancını da taşırız.
Çünkü biz düşünen ve düşündüğümüzü özgürce söyleyen insanlarız.
.
***
Yaşamış olduğumuz bu seçimlerde, çeşitli olanaksızlar ve haksızlıklar olsa da, halkın özgür iradesine saygı duyan bir yapımız da vardır.
Kazananı da kutlar başarılar dileriz.
O nedenle kazananları da kutluyoruz.
Dilerim ülkemiz ve insanlığı adına da faydalı olurlar.
***
Ben bu yazıyı yazarken il yönetimi ve bazı örgütler, genel merkezin tutum ve davranışına yönelik, protesto anlamında bir açıklama yapacaklardır.
Ve bu da yapılmıştır.
Bunun nedenleri yukarıda da kısmen belirttiğimiz gibi oldukça fazladır.
Başta, seçilen vekilin, Sayın İnce hakkında, insani ve edepli olmayan söylemleri, tutum ve aksine olan davranışları asla tasvip edilir gibi değildir!
İl Milletvekili seçim listesini ise; seçilmiş örgütlerin ve düşüncelerinin hiçe sayarak genel merkez destekli olarak dilediği gibi yapması, adeta dalga geçer gibi ve de intikam alır vari bir bakışla sonlandırması, son derece üzücü olmuştur. …
İki dönem seçilen il başkanını özellikle altıncı sıraya koyarak, sen buna layıksın gibi yaptırımı da hiç etik düşmemiştir.
Hele ikinci sıra adayının, yakın geçmişte, AKP’den belediye başkan adayı olmak istemesi ve ret edilmesi de, CHP Milletvekilliği adına hiç etik olmamıştır!
Bu ilimizde, CHP tarihinde az rastlanan ikinci bir üzücü olaydır.
Bu tutum ve davranış asla başarıyı getirmeyeceği gibi, ayrışmayı/ötelemeyi de beraberinde getirecektir.
Yazık!
Bu dönem böyle geçmiş olsa bile, gelecek dönem daha vahim tepkiler olasıdır!
Çünkü hiçbir CHP’li ve devrimci bu tür yaptırımlara asla sıcak bakmaz ve boyun eğmez.
İl adına bu seçimlerde, Sayın İnce’nin de aday olması büyük şanstır.
Bu durumları, üzüntü ve esefle gözlüyor, yaşıyor ve yazıyorum.
Buna nedenle, bu yapılanları ve uygulamaları da şiddetle kınıyorum.
Yazık!
Hem de ne yazık?
Ne demiş atalarımız?
“Bir deli, bir kuyuya bir taş atarmış ama kırk tane akıllı çıkaramazmış” hesabı!
“İlle de ben” diyenler, bu partiye de yazık edeceklerdir.
O nedenle değişim de şart olmuştur.
Sevgi/saygı sunarım.
***
Not:
Bu arada canım kadar sevdiğim Sayın İnce’yi de gönülden kutluyor ve başarılar diliyorum.