HEPSİ BİR ARADA!
Her ne dense bu gün yazıma bir fıkra ile başlamak istiyorum.
İçimden geldi desem inanır mısınız?
İşte öyle.
Çünkü gülmek veya gülümsemek de bizim hakkımız.
Tabii ki çizgimizi de geçmemek kaydıyla.
***
Çok uyanık bir Karadenizli varmış.
Adı da Hamsin!
Hamsin aşağı, hamsin yukarı derken günler böyle geçip gidiyormuş.
Ama ne günler?
Her söylediği yalan, her yaptığı günah, her kazandığı para da haram cinsindenmiş.
Yakmadığı, dolandırmadığı, üzmediği de insan kalmamış.
İşi gücü hinlik ve kötülükmüş!
Hamsin bir gün yolda giderken, siyahlar giymiş bir adama rastlamış.
Adam boyuna Hamsin’e bakıyormuş.
Hamsin korkmuş ve kaçmaya başlamış ama ne çare?
Nereye gitse adam hemen önüne geliyormuş.
Hamsin dayanamamış ve adama sormuş.
Ha sen çimsin de bana boyle eziyet edeysun be adam demiş?
Adam da sert bir ifade ile “ ben Azrail’im, sen daha fazla can yakmadan senin canını almaya geldim” demiş!
Hamsin başlamış korkudan titremeye ve yalvarmaya.
Uy canım Azrail, uy benim yeğenim Azrail, etme, eyleme, üç çocuğum bir karım var, bir sürü borcum var, ne olur beni bağışla diye Azrail’i ikna etmeye çalışmış.
Ne mümkün?
Azrail diretmiş, Hamsin yalvarmış!
Hamsin son defa; “tamam ama bana borçlarımı ödemem ve çocuklarımın nafakasını temin etmek için hiç olmazsa bir yıl müsaade et” demiş.
Azrail bakmış borç ödenecek, çocuklarının nafakası temin olacak, bunlar iyi şeyler diye düşünüp tamam demiş.
Ama tam bir yıl sonra, birinci ayın birinde ve saat birde gelir senin canını alırım demiş.
Hamsin sevinmiş, Azrail’e övgüler yağdırarak oradan ayrılmış.
Bir yandan da “kandırdım oni” diye seviniyormuş.
Gün bu, tabii çabuk gelip/geçmiş. Azrail’in canını almaya bir gün kala, senin hamsin uçak firmalarına giderek; “yarın saat 11’de dünyanın en uzak yerine “uçak var midur” diye sormaya başlamış.
Firmanın bir var demiş.
Bize göre dünyanın en uzak yeri burasıdır. Gider dünyayı döner gelirsin en uzun yol budur Deyince…
Senin Hamsin “ hiç oley mi da” diyerek karşı çıkmış.
Kafasınca en uzak gördüğü Yeni Zelanda’ya bilet almış.
Ertesi günü uçağa binip havalanmışlar.
Hamsin saatine bakmış, “ha bu Azrail beni buralarda nasıl bulacak da” diye sevinirken, arkadan bir el uzanmış ve Hamsin’i dürtmüş.
Hamsin bir bakmış ki Azrail arkasında!
Başlamış yalvarmaya; Uy canım Azrail, uy benim emicemin oğlu Azrail, ben ettim sen etme, ne olur benim canımı alma, hem burada bak bir sürü hiç suçu günahı olmayan yolcular da var derken birden aklına gelip sormuş.
Ha benim canımı nasıl alacaksın da” ?
Azrail hiç düşünmeden “uçağı düşüreceğim” demiş.
Uy canım Azrail ha bura bunca suçsuz günahsız insanlar da var hiç olmazsa onların yüzü suyu hürmetine beni de affet” deyince…
“Hangisi suçsuz günahsız insanlar be adam?
Ben sizin hepinizi bu uçakta toplayacağım, hepinizi bir araya getireceğim ve görevimi toptan yapacağım diye neler çektim sen bilir misin demiş?
***
Şu sıralar suçla günah, at izi, it izi gibi birbirine karışmış gırla gidiyor diyorlar!
Ama kimin umurunda ki?
Aynı kızgın sirke küpüne zarar verir misali, boyuna daha yeni sorunlar çıkıyor!
Dilerim bu sorunlar da akılcı bir şekilde çözülür.
Sen ülkeme ve insanlarına boyun eğdirme Yarabbim.