ÇANAKKALE KAHRAMANLARI!
Bu milletin tarih boyu kahramanları ve kahramanlıkları asla bitmez.
Var olma ve bağımsızlık adına onlar için ölmek nedir ki?
Vatan ve millet aşkı ile göz yummak, geride kalanlara şerefli bir beka bırakmak, asil bir milletin sanki düğün alayına katılması gibidir!
Savaşırken aldığı yaralardan akan kan da, onlar için bir cennet kınası gibidir!
Bu uğurda, kanını ve canını verenleri rahmetle anıyor, manevi huzurlarında saygı ile eğiliyorum.
SEYİT ALİ ONBAŞI!
Köyünde herkes onu ölü bilmektedir!
Çanakkale’den Havran’daki köyüne kadar 145 Kilometreyi 13 günde yayan yürür.
Geldiğinde evine girmez. Çünkü dokuz yıl aradan sonra karısı yeniden evlenmiş olabilir. Akşamdan geldiği evini sabaha kadar göz hapsine alır.
Sabah koyunları çıkarmak için gelen akrabasıyla karşılaşır.
Akrabası sorar:
- Sen kimsin?
- Ben Seyidim.
- Biz seni öldü biliyoruz.
- işte sağ döndüm. Benim hanım evli mi?
- hayır evli değil. Bir çocuğun var içerde, çocuğu korkutursun. Bağırarak git haberi olsun.
Kapıdan eşinin ismini seslenir.8 yaşında bir kız çocuğu kapıya gelir…
Çocuk annesine seslenir.
- Anne kapıda sakallı biri var, korktum gelsene der.
Annesi gelir bakar ki kocası. Korkma kızım o senin baban der.
Ve 9 yıl sonra kızıyla böyle tanışır.
O kız sonradan nine olduğunda torunlarına; “ baba deyip de bir müddet kucağına oturamadım” diye anlatır.
***
Koca Seyit namı, Seyit Ali Çabuk da tam adıdır.
Çanakkale’de 276 kiloluk top mermisini tek başına sırtlayıp İngiliz zırhlısını vuran kahraman!
1889 Balıkesir’in havran İlçesine bağlı bir orman köyü olan manastır köyünde doğan Seyit Ali bir Yörük çocuğudur.
Mavi gözlü ve ufak tefektir.
Gariban Anadolu köylüsü!
Keçi güder, arada kaçak odun kömürü yapar satar ve geçimini sağlar.
1909’da askere gider.
1912’de balkan savaşı’na katılır.
1914’de Birinci Dünya savaşı başlayınca, Çanakkale cephesinde topçu eri olarak bulunur.
18 Mart 1915’de müttefik donanması Çanakkale boğazını geçmek için saldırıya geçtiğinde, Seyit Ali, Rumeli mecidiye Tabyasında görevlidir.
Savaşın en kritik anlarından birinde QUEEN ELİZABETH zırhlısından atılan top mermisi Mecidiye Tabyasına isabet eder.
Mecidiye Tabyasının pozisyonu çok kritiktir!
Boğazdan geçen düşman savaş gemilerini vurmak üzere oradadır.
Hedef alınan tabyada geriye sadece iki er ve tabya komutanı kalmıştır.
Bu erlerden bir tanesi de Seyit Ali Çabuk’tur.
Seyit, 276 kiloluk bir mermiyi, mataforası bozuk olan topçu bataryasına tek başına sırtlayarak yerleştirmeyi başarır.
Ve Qcean gemisini dümen sisteminden vurmayı başarır!
Oceandaha sonra sürüklenir ve Nusrat’ın döşediği mayınlardan birine çarparak batar.
Bu başarısından ötürü onbaşı rütbesine yükseltilir, ödül olarak da çift tayın verilir!
Seyit Ali, 1909 da gittiği askerden, 1918’de onbaşı olarak dönmüştür.
1915’deki zaferden sonra 3 yıl daha Çanakkale’de askerliğe devam eder.
***
BİR TEK ATATÜRK HATIRLAR!
Koca Seyit harpten döndükten sonra burada köyünde kimseye savaş ile ilgili bir şey anlatmamıştır.
9 yılda yaşadıklarını kendisine saklamıştır.
Kolay değil, yaşanan olaylar büyük travmalar yaratmıştır muhtemelen.
1929 ‘da Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bir açılış için Havran’a gelir.
Açılıştan sonra Havran Nahiye müdürüne; “ burada bir Seyit onbaşı olacaktı onu görmem lazım” der.
Ancak Havran Nahiye müdürü, Seyit Onbaşının hangi köyde olduğunu bilmez. “ buluruz paşam” deyip, Edremit Askerlik Şubesinden sordurur.
Manastır köyünde bulunur. Şubeden iki Jandarma görevlendirilip salınır.
Sabah çıkan Jandarmalar akşam üstü köye gelir. Koca Seyit dağa kömüre gitmiştir.
Jandarmalar evinin önünde akşama kadar beklerler.Akşam geç saatte evine dönen Koca Seyit, Jandarmayı görünce, kaçak kömür için geldiklerini sanır ve “ suçum ne ki “ diye sorar.
“Hayır, suçun yok. Biz seni bekliyoruz. Seni paşa çağırıyor” derler.
Seyit sevinmiştir.
Gece yrısı vardıklarında Nahiye Müdürü, Seyit’i perişan görünce, önce onu yıkatır. Berberde saç/sakal traş ettirir, sabah ta elbiselerini verir.
Atatürk’ün yanına çıktığında, biraz sohbetten sonra paşa, “ne istersen iste, sen büyük kahramanlık yaptın” der.
Maaş bağlatılmasını teklif eder, Seyit Ali “ hayır paşam” der. “ Biz görevimizi yaptık, bunu maaş için değil” der.
Tek bir isteği olur Atatürk’ten!
Ben dağda kaçak odunla kömür yapıyorum. Havran ve Edremit’te gece kaçak satıyorum. Senin emrinle o dağdaki ormancılar baltamı almasa, rahat çalışsam, maaş da istemem.
Atatürk Nahiye müdürüne talimat verir, Seyit2e dokunulmasın diye.
Ancak iki yıl sonra yeni gelen Nahiye müdürü bu emri uygulamaz, Seyit’e pek rahat verilmez.
Seyit Ali bir süre daha dağda odun kömür yapar.
Yaşlanmaya başlayınca zorlanır, Havran2da bir fabrikada hamallığa başlar, Seyit Ali Çabuk, 1939 da, 50 yaşındayken zatürreye yakalanır ve yaşamını yitirir.
Köyündeki mezara gömülür.
Koca Seyit’in öyküsü, bir yerde Türkiye’nin tüm kahramanlarının öyküsüdür.
Toprakları bol olsun.