Yazımıza başlamadan önce; geçmiş Ramazan bayramımızın kutlu olmasını, nice ramazanlara ve bayramlara sevdiklerinizle birlikte sağlıklı bir şekilde erişmenizi Yüce Tanrı’dan dilerim.
***
19 Mayıs Gençlik ve spor bayramımız da kutlu olsun.
***
Devleti yöneten siyasi erkin, hangi sistem olursa olsun, dört ana unsur olan; insan sağlığı, eğitim, ekonomik özgürlük ve hukuk önündeki eşitlik hakları yaşama sokulmadığı müddetçe o ülkede barışın, kardeşliğin artı huzurun olmayacağını çok iyi bilmemiz gerekir.
Çünkü bunlar Devletimizin asli görevlerindendir.
Siyasi erk ve onun getirdiği güç, insanları rehavete, ayrıca güç sarhoşluğu içersine soktuğu gibi yargıyı da etkisi altına alması kaçınılmaz bir gerçek olur ki…
O zaman o ülkede ne birlik, ne düzen, ne adaletli paylaşım, ne de huzurlu bir yapı asla oluşmaz!
Yazık ederiz yazık!
Hele de böyle bir çağda ve devirde!
Yani elin cavurları uzayda yaşam arayıp, “Tanrı parçacığı” dedikleri bilimsel buluşun peşinde koşarken, bizler de sen/ben ve erk kavgasıyla birlikte nasip beklemekten başka bir şey yapamaz hale geliriz ki ülkemize/ insanlarımıza ve de devletimize en büyük kötülüğü yapmış oluruz!
***
Bu arada Devlet yönetimine giden yolda “MERİTOKRASİ” dediğimiz; yani bilgi, beceri, liyakat, dürüstlük, birikim ve vatanseverlik bizler için kaçınılmaz bir gerçek olup buna da asla göz ardı etmemeliyiz.
Siyasi erklerin uyguladığı politikalar gelip geçicidir ama vatan/millet ve Devlet her zaman bakidir.
Bu da asla unutulmalıdır.
***
Şimdi sizlerle, sevgi/ saygı beslediğim bir büyüğümün mübarek Ramazan ayında yaşadığı elim olayı paylaşmak istiyorum!
Bakın ne diyor:
“ Bayrama bir gün kala bazı ihtiyaçlarımı temin etmek için dışarıya çıkmıştım.
Adı mevzu değil bir fırının önüne geldiğimde, fırın önünde dolanan bir kadın ve elinden tuttuğu küçük bir kız çocuğu gördüm.
Kadının elinde iki ekmek vardı ama bu yetmezmiş gibi daha ekmek arar gibiydi.
Bir ilerdeki fırına doğru yürüyüp orada fakirler için ayrılan ekmeklerden üç tane daha aldı.
Kızıyla birlikte oradan ayrılırken, kız çocuğu annesine sevinçli bir şekilde dönerek; “anne bizim de çok ekmeğimiz oldu değil mi” diye söyleyince…
O anda gördüğüm ve yaşadığım duyguları sizlere anlatamam!
Ağlamamak için kendimi zor tuttum.
Yardımda bulunayım diye düşündüm ama bayan beni yanlış anlar diye de yardım yapamadım.
Ve arkalarından baka kaldım.
Bu hayatımda gördüğüm en acıklı ve ilginç olaylardan biridir.
Bir kız çocuğunun birkaç ekmek için sevinci bana/bizlere yaşamın gerçeklerini işte böylece ve açıkça göstermiş oluyordu.
Allah yardımcıları olsun”.
Bana bu olayı anlatırken de inanın sesi titriyor ve ağlamamak için de kendini zor tutuyordu.
İşte sevgili okurlarımız; hakça paylaşım ve adalet bizler için her zaman geçerli bir unsur olmalıdır.
Veee…
İnanın ki hayatımda, bayram öncesi ilk kez pazardan dilim/dilim karpuz satıldığını gördüm!
Bu ülkede karpuzlar bile eğer dilimle satılmaya başladıysa…
Oturup iyice düşünmeliyiz!
Ya buna erişemeyen ve uzaktan bakan fakir/fukaralar ne yapsın ki?
O nedenle, Yüce Rabbimizin bize gönderdiği mübarek Kur’an’ın ikinci emri olan Alak suresinin 6/14 ayetlerindeki “Salat”ı asla unutmamamız gerekir.
O salat ki; inancımız gereği ibadetimizi, sorunlara çare bulup çözmemizi, eğitilmemizi ve huzurlu bir yaşam için yardımlaşmamızı ap açık göstermiştir.
Bir devlet ve millet ancak bu şekilde ayakta kalır.
Dilerim bu yazımın bazı kişilere faydası olur!
***
Tanrım gülen yüzlerinizi asla soldurmasın.
Sevgi/saygı bizden değerli okurlarımız.