“Adanalı Ziya ve Evrâk-ı Hazân” Adlı Kitaptan Bir Sayfa
Ziyâ’nın dünkü yazımızda üzerinde durmaya başladığımız “Sermediyyet ve Âhiret” adlı mesnevisinin 1-39 beyitleri arasının “tevhîd” durumunda olduğunu ve burada Allah’ın varlığı, birliği, yüceliği ve evrendeki tecellisinin dile getirildiğini söylemiştik.
Allah’ın varlığı ve birliği üzerine yazılan şiir türü olan “tevhîd” mesnevi, kaside, gazel, kıt'a, rübâ'î, terkîb-i bend, tercî-i bend gibi nazım şekilleriyle yazılabilir. Allah’ın zât, sıfat ve fiillerine yer verilen tevhidlerde Allah’ın “esmâ-i hüsnâ”sı, selbî ve subütî sıfatları zikredilerek O'nun birliği, yüceliği, sonsuzluğu, azamet ve kudreti, eşsiz ve benzersiz oluşu sanatlı bir söyleyişle dile getirilir.
Adanalı Ziyâ’nın aşk, vatan, millet, halk, hak, hukuk konulu şiirleri ve hicviyeleri yanında bu tür şiirler de yazmış olması onun inancının sağlamlığını ve edebi gücünün yüksekliğini gösterir. Bunun için özellikle bu tür tasavvufî ve felsefî bir şiirin metninin hatalı kurulması hoş görülecek bir durum değildir. Dünkü yazımızda fotoğrafını verdiğimiz sayfadaki, o sayfanın devamı olan aşağıda fotoğrafı verilen sayfadaki ve sonraki günlerde fotoğrafları verilecek sayfalardaki hatalar birer faciadır.
Uzun ünlülere, “ayn” harfine, kelimenin Türkçe kökenli olup olmayışına hiç dikkat edilmeyen söz konusu kitapta daha önce değindiğimiz sebeplerle biri birine benzer, ancak anlamı farklı kelimeler fark edilememiş ve mısraların/beyitlerin anlamları katledilmiştir. Sözlüğe bakma gereği bile duyulmayan çalışmada “ahi”, “dahi”, “hattâ”, “ma‘lûm”, “ma‘dûm”, “hâs”, “aña (ona)”, “hestî-nümâ”, “kânûn”, “meş‘al-nümûn”, “nâ-çîz”, “ ‘akl”, “hîç”, “anın”, “hakîm”şeklinde yazılması gereken kelime ve terkiplerin “ahî”, “dahî”, “hatta”, “mâlûm”, “mâdûm”, “has”, “ana”, “hest-i nüma”, “kanun”, “meş’al nümûn”, “nâciz”,”akıl”, “hiç”, “ânın”, “hâkim” şeklinde yazılması, şiirin hem veznini hem de manâsını bozmuştur.