Sosyal medyada ilgi çeken bir paylaşımda Mısıra giden bir vatandaşımız Firavunun mumyasına karşı seslenip ondan hesap soruyor. Kendini Tanrı olarak nitelendirecek kadar ileri giden Firavunun işlediği zalimlikleri söylüyor. İnsanlara bu kadar zulmettin fakat sonuç ne oldu? Diyerek yaptıklarını hatırlatıyor. Dünyada kendine ve saltanatına güvenerek hareket edenlerin sonuçta bir fani olduğunu ve bir gün öleceğini de bize tekrardan göstermiş oluyor. Kim ne yaparsa yapsın sonuçta hesap vermek için o kabre girilecek. Ölüm umumi bir cadde. O caddeden herkes geçecek. Her bir cenaze ölümü hatırlatan bir şahit ve ikaz edici. İnsana kendine gel diyen bir nasihatçi. İnsanın bütün dostları ancak kabir kapısına kadar arkadaşlık eder. Kabre sizinle beraber girmek isteyen bir dost yoktur. Bu nedenle herkes ahiret için ne hazırladığını kontrol etmelidir. Hazırlıksız yola çıkmak gafletine düşülmemelidir. Şimdi olaya bir de Firavun açısından bakalım. Acaba Firavunun mumyası cevap verse Şeyh Sadi Şirazi’nin hikayesinde bahsettiği kafa tası gibi konuşur muydu? “İşittim ki bir kere Dicle kenarında bir çürümüş kafa bir abide şöyle demiş: Ben buyruğunu yürütmede ileri giden biriydim. Başımda büyüklük tacı vardı. Felek bana yardım etmiş, nusret arkadaşım olmuştu. Devlet bazusiyle Irak iklimini zapt ettim az geldi. Kirman vilayetine de göz diktim. Fakat Kirman’ı almadan kirman (kurtlar) başımı yediler. Hey akil kişi, kulağından gaflet pamuğunu çıkar ki, benim gibi ölmüş, çürümüş bir kafanın nasihati kulağına girsin.” Evet ölüm odur ki Firavunu bile mumyalatıp müzelere seyir için koydurur ve bize ibretlik bir manzara yapar.