Adalet hepimizce ve herkesçe çok zikredilen bir kelime. Çünkü adalet en üstün değer ve insaniyetin devamını sağlayan en vazgeçilmez prensiptir. Ama söylemekten çok uygulamak ve yaşamak lazımdır. Her şeyden önce adaletli olmak lafla olacak bir iş değil. Adaletli olduğunuzu bizzat davranışlarınızla uygulamalı olarak göstermeniz gerekli. Zira en iyi adalet nutuklarını söyleyip devamlı olarak adalet naraları atanlardan en şiddetli adaletsizlikler vuku bulmuştur. Adil olabilmek öncelikle adalet ilkelerini sindirmekle başlar. Adaleti damarlarına kadar işletmek ve yerleştirmek lazımdır. Ben âdilim ve sonuna kadar âdil kalacağım düşüncesine sımsıkı sarılmak ve adalete her şart altında her daim sadakat göstermek gereklidir. Adaletsizlikten, adaletsizliğe bulaşmaktan ve ona azda olsa temas etmekten yılandan ve akrepten kaçar gibi çekinilmelidir. Adaletin azı ve çoğu, küçüğü ve büyüğü olmadığını bilmeli adalete karşı bütüncül bakışımız bozulmamalıdır. Müsavatsız (eşitlik prensibine uymayan) adaletin, adalet olmadığı bilinmelidir. Unutulmamalıdır ki adalet müsavat ile mümkündür. Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan bu konuya şöyle değinmiştir;” Başta Fatih Sultan Mehmet olmak üzere Osmanlı devlet adamlarını da etkilemiş olan Abdurrahman Câmi, Baharistan adlı eserinde adaletin bu işlevini veciz bir şekilde ifade etmiştir. Câmî’ye göre yöneticilerin varlığındaki hikmet ve ülkeyi korumada belirleyici olan değer adalettir. Bununla birlikte adalet gerçekleştirilmesi kolay olmayan bir erdemdir. Tam da bu nedenle en üstün erdem olan adalet, bir retorik değil pratik meselesidir. Başka bir ifadeyle adaletin konuşulmasından ziyade uygulanması ve uygulandığının da görülmesi gerekir. Adaletin tecelli ettiğinin görülmesi, devlete özellikle de adalet dağıtmakla görevli olan yargıya inancı ve güveni tahkim edecektir.” Sayın Zühtü Arslan’ın da söylediği gibi adalet pratik meselesidir. Adaleti pratiğe dönüştürebilmek ümidiyle...