“Adanalı Ziya ve Evrâk-ı Hazân” Adlı Kitaptan Bir Sayfa
Bugünkü yazımızda yine vezin ve anlamca katledilen, Fâ'ilâtün Fâ'ilâtün Fâ'ilâtün Fâ'ilün kalıbıyla yazılmış bir “gazel”deki hatalar üzerinde durmak istiyorum. Metin kurulurken, Latin harfli nüshadaki hataların düzeltil(e)meden aynen alınması, dipnotta verildiği halde Arap harfli nüshalara bakıl(a)mamış olması, nüshalardaki farklı yazılışların dipnotlarda gösteril(e)memiş oluşu velhasıl “Enîn-i Hayât” (hayat inlemesi/iniltisi) ve “Nâliş-i Dil” (gönül inlemesi/iniltisi) adlı gazelin bu haliyle yayımlanışı merhum Ziyâ’nın kemiklerini sızlatmış, onu seven ve anlayanların gönüllerini inletmiştir.
Mesela “ağlarsam”, “sicim-i musîbet”, “dehirde” okunuşları hem vezin hem anlam yönünden yanlış olup, “ağlasam”, “sicn-i musîbet”, “dehrde” şeklinde okunup yazılmalı idi.
Arap harfleriyle yazılışları ve dolayısıyla anlamları farklı olan Farsça asıllı “mânâ” (eş, benzer) ile Arapça asıllı “ma‘nâ” (anlam, içyüz) kelimeleri, Osmanlıca bilinmediği, sözlüğe bakma gereği duyulmadığı ve mısranın anlamı dikkate alınmadığı için biri birine karışmış ve anlam bozulmuştur. Aşağıdaki gazelde olduğu gibi çalışmanın tamamında, yine anlama hiç dikkat edilmeden kelimelerdeki “ayn”lar uzun ünlü “î” ile yazılmış ve anlamlar bozulmuştur. Şiirdeki (ut), (âr), (Âcize), (îtilâ), (îtibâr), (teâvün), (Lâyüât), (şüûn), (âdî), (suâl) gibi yanlış yazılmış kelimelerin (‘ûd), (‘âr), (‘Âcize), (i‘tilâ), (i‘tibâr), (te‘âvün), (Lâ-yü‘add), (şu‘ûn), (‘âdî), (su‘âl) gibi yazılması gerektiğini hatırlatmak isterim.
Arada bir değiniyorum. Maksadımız kişileri eleştirmek değil, doğruya ve güzele ulaşmaktır. Rabbimizin verdiği akıl, bilim ve zaman ölçüsünde yanlışları düzeltmemenin, haksızlıklara karşı sessiz kalmanın vebali büyüktür.
(Şiirlerin tenkitli metni, yakında yayımlanacak olan “ADANALI ZİYA ve ŞİİRLERİ” adlı kitabımızda verilmiştir).
(YARIN DEVAM EDECEK)