YOK BİRBİRLERİNDEN FARKI!
Geldiydi, gelecekti, vay efendim şöyleydi, vay efendim böyleydi!
“Leyleğin ömrü lak/lak ile geçermiş”, öyle derdi büyüklerimiz.
İşte bizim siyasetçilerimiz de ömrü böyle geçiyor!
Yok insan hakları, yok hukukun üstünlüğü, yok “üç y” falan derken, bir bakmışsınız bunlar ortadan kaybolmuş, inanmazsınız ama siyasi yaptırımlar konusunda da hiç beklemediğin itiraflara başlamışlar.
Allah beterinden korusun.
Aman ha dikkat?
Hayret değil mi?
Ne diyorlardı, ne yapmaya başladılar?
Siyasetçi değil mi, aynı …… bankası gibi!
Hiç de farkları yok.
O zaman ne işiniz var orada?
Çekilin oradan kardeşim veya değişin kardeşim.
Yenileri gelsin, gençler gelsin, bir bilen gelsin.
Mümkün mü?
Sanki babalarının evinin arka bahçesi gibi!
Ömrü billâh o koltuktan kalkmak şöyle dursun, neredeyse gittiklere yere de, koltuğunun altına sıkıştırıp alıp da gidecekler
Ne tatlı, belalı ve hastalıklı bir koltukmuş bu?
Bir de insan haklarından, hukuktan, insanlıktan, vicdandan, insanca yaşamaktan falan bahsediyorlar.
Hadi canım sende.
İşleri güçleri, akıl/siyaset ülke ve ülke insanının yaşam çıkarları projeleri olması gerekirken, birbirlerini suçlayıp, kötüleyip bundan da siyasi nema sağlamaya çalışıyorlar.
Bu millet sanki saksafon?
Enteresandır ki bir de, bir ay önce söylediklerinin, bir ay sonra tam tersini söylüyorlar!
Sanki beyin hücrelerini eritmiş dedeler gibi!
Eee bu vatandaş da o kadar gözü kapalı olmayıp bunları takip ediyordur her hal.
İşte yine o zaman geliyor!
Hem de seçmenin söz hakkı olduğu zaman.
Bakalım bu sefer ne diyecekler?
Yetti gali mi?
Yoksa “Gelen ağam, giden paşam” “ellen gelen düğünle bayram” hikâyesi gibi mi olacak?
Bir görelim bakalım.
Ne pis dünya değil mi, her tarafı fokur/fokur kaynıyor ve pis kokulardan geçilmiyor?
Allah daha beterinden korusun.
***
Bakın bakalım bu fıkra size bir şeyler anımsatacak mı?
***
“Keçiyle koyun, yazın sıcağında bir merada beraberce otlarlarken, öğle vakti su içme ihtiyacı duyarlar.
Orada bulunan bir pınara doğru yürürler.
Pınardan akan suyun kanalına gelindiğinde, koyun karşıya geçmek için atlar.
Bu arada koyunun kuyruğu havaya kalkar ve poposu görünür.
Arkadan gelen keçi başlar bağırmaya; “poposunu gördüm, poposunu gördüm” diye adeta tepinir.
Koyun, şöyle bir bakar, hiç aldırmaz ve suyunu içmeye devam eder.
Eder ama kendi kendine de derki; “ulan senin popon her zaman açıkta, kendine bakmaz benim popomla uğraşırsın, ne utanmaz arlanmaz varlıkmışsın be, der.
***
İşte böyle sevgili dostlar.
Şu günlerde siyaset de söylem olarak doruk yapmış vaziyette.
Aman lafınızı, sözünüzü sakının.
Çünkü beş parmakta beş kara, sürecek yer arayanlar var!
Yoksa vallahi hiç yerine giden Niyazi olur çıkarsınız.