TAKSİLER VE DOLMUŞLAR!
Öyle günler yaşamaya başladık ki hayret etmemek mümkün değil.
Allah sonumuzu hayır etsin!
Haram/helâl nedir, bilen/ bakan yok!
Sevgi/saygı nedir hak getire.
Hak/hukuk/adalet sanki yaralı aslan!
Her dalda mezun veren üniversite mezunları beklemede, çünkü iş yok!
Çiftçi ekiyor, emek veriyor, yetiştiriyor, bazı akıllılar da aradan kazanıyor!
Yalan/takıya sanki kol geziyor, hem de gözünün içine baka/baka!
Emekçiyi ve emekliyi de, Allah korusun!
Eee ne olacak böyle?
Var mı bir bilen?
Ey benim asil milletim, ne oldu sizlere?
Nerede o eski duruşlar/bakışlar ve saygın yapılar?
Nerede o ilahi ve vicdani korkular!
Nerede o vatan/millet sevgisi?
Ne oluyoruz?
Var mı bir bilen?
Yazık!
***
Ne diyorlar biliyor musunuz?
En iyi yaşam, vekillik yaşamı imiş!
Yani parlamenter yaşamı?
Bunu ben değil, gazeteler/ televizyonlar söylüyor.
Eh, her kes vekil olamayacağına göre, bunlar da en iyi hayatı sürsünler bakalım.
Buna pek inanmıyorum ama öyledir zahir.
Söyleyenin de vardır bir bildiği.
Zamane işte!
Dilin kemiği yok ki, derler?
Ama üzücü be dostlar, bu düşünce, bu söylem bile üzücü!
Ya vatandaş?
Ya halk?
Onlar ne yapsın?
Onları da Rahmetli Nasrettin hocaya havale edelim bakalım.
O sonuçta bir çaresini nasıl olsa bulur elbet.
***
Dün haberleri izlerken biri dikkatimi çekti!
Haber taksi haberi!
Öyle uyanık taksi şoförleri varmış ki hayret edersiniz?
Yabancı müşteriyi alıp, kilometrelerce dolaştırıp ondan sonra ineceği yere getirip fahiş bir ücret istemez mi?
Vay canına?
Tuh sana be.
İnanın bizim memleketin taksicileri böyle bir şeyi bırakın yapmayı, duysalar bile, vallahi o taksiciyi döverek hastanelik ederler!
Bizim ve ülkemizin adını neden kötüye çıkarıyorsun, utanmıyorsun diye?
İnanın böyle olur.
Hem merttirler, hem de vatanseverdirler bizim şoförlerimiz!
Böyle dandik işlere de pek prim vermezler, Vallahi binerler tepesine.
İyi ki yabancı turist davacı olmuş da, yetkililer ve yargı gereğini yapmış.
Yoksa burası İstanbul, ayıkla pirincin taşını!
Kim, kime, tın, tına!
Ama yakalayıp basmışlar cezayı!
Nitelikli dolandırıcılıktan tam on yıl ceza vermişler!
Helâl olsun o yargıca!
Yürekli insanmış doğrusu.
Hem de böyle bir devirde?
***
Taksi/ dolmuş diye başladık, yavaş/yavaş gidiyoruz işte.
Ama bu başka!
Başka kardeşim bu yazacak olduğum başka!
Ya dolmuşlara ne demeli?
Vallahi dilimizde tüy bitti ama ne bakan var, ne de denetleyen?
Aslında hiç böyle bir şeye girmeye falan da gerek yok.
Çünkü insanlar layık olduğu yapıyla yaşamlarını sürdürürlermiş!
Büyüklerimiz öyle derler ya?
Bu da böyle!
Hele/hele bu konuda sesler de çıkmadığına göre, demek ki ortalık güllük gülistanlıkmış falan gibi!
Lafın gelişi lafııın!
Olur mu öyle şey, tabii ki bazı konulara itirazımız var!
Hem de vatandaş adına.
Hem de haklı itiraz!
O, arkadaki araçla aralarındaki mesafeyi ayarlayacağız diye diledikleri yerde durup da beklemeleri yok mu?
İnsanı çileden çıkartıyor be kardeşim.
İşin yoksa bekle dur.
Yazık değil mi, ayıp değil mi be kardeşim?
Hepimiz insanız, hepimiz de bu yaşam gemisinde birlikte gidiyoruz işte!
Hiç mi saygı yok?
Bu insanlara, arabaya bindikten sonra ille de mal gözüyle mi bakıyorlar?
Ayıptır/ayıp.
Biri nitelikli dolandırıcılığa giriyorsa ve cezasını alıyorsa, bu da resmen ve resmen hem de keyfi olarak, insan hayatının dakikalarını çalıyorlar kardeşim resmen, hayat/yaşam dakikalarını çalıyorlar be!
Bunlara ceza yok mu?
Ömür çalıyorlar kardeşim ömür!
Ama kimin umurunda?
Yazık.
Elbet bir gün birileri ilgilenir.
Çünkü böyle gelmiş ama bu böyle gitmez!
Bir gün vatandaş sevgisi/saygısı olanlar ve helâl para kazanmak isteyenler gelir ve bu işin de önüne geçerler.
Çünkü burası muz devleti falan değil be kardeşim!
Aslanlar gibi “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” kardeşim, Türkiye Cumhuriyeti Devleti!
Hukuk’u var, yargısı var, yasası var ama dikkate alana.
Ötesi yok.