SİYASI HIRS VE AKIL!
Nerede bir bireysel anlamda siyasi hırs varsa, bilin ki orada ne huzurlu bir yaşam, ne ekonomik olanaklar, ne barışık yapı, ne de hukuk olur.
Bu da insan yaşamı adına, adeta insanlığın yüz karası şeklinde gelişmiş/oluşmuş, tarih sayfalarının da en derin ve en karanlık yerinde, kendi misyonunu korumak adına yerini almış olur!
Bunun en bariz örneği ise faşist bir yöntem/ sistem yetmiyormuş gibi, insan yakmakla da bilinen, Hitler dönemi olmuştur!
Aslında birinci dünya savaşından öncesi ve sonrası da; bilimin, ekonominin ve teknolojinin yok satıldığı yerlerde, yani, “hırsın, insan aklının önüne geçtiği” ülkelerde bunlar da hep yaşanmış ama sonları da hep hüsran olmuştur.
Franko’lar, Peron’lar, İdi Amin’ler Vs. vs.
***
O nedenle yaşanan, nefretle anılan, tarih sayfalarının karanlık derinliklerine gömülen bu Fasist sistemlerden ders almak, demokrasi ve insan hakları adına siyasilerin veya hepimizin asli görevi olmalıdır.
Olursa iyi olur…
Olmazsa da “IYI” gelir düzeltir!
Halk arasında dillenen de budur.
***
Demokrasi diyoruz, insan hakları diyoruz, hukukun üstünlüğü diyoruz; bunlara dayalı da, seçme/seçilme, düşünce ve söylem özgürlüğü, bir de ekonomik özgürlük diyoruz!
Ama siyasi partilere baktığımızda da, bunları savunan, üstlenen ve dillendiren de pek fazla siyasetçi göremiyoruz.
Bu biraz olsun CHP de var olsa da, diğer partilerde bunu görmek ve duymak mümkün değildir.
Çünkü her ne kadar göstermelik ve söylemelik bu demokrasi kavramının adı olsa da, lider sultası dolayısıyla bu konuda tek söz sahibi olan da, yine parti liderdir!
Liderin bilgisi ve izni dışında hiçbir siyasetçi veya parlamenter bu konuda beyanat veremez.
Çünkü sultalık veya kusura bakmayın ama otoriter bakış buna geçit vermez!
Bu açık ve aleni olarak görülmekte ve yaşanmaktadır.
Örnek mi?
Bakın bakalım AKP vekillerine veya MHP vekillerine!
Kendi iradesiyle ve düşüncesiyle; şu sıralarda revaçta olan, insan gibi yaşama adına, kadro veya ekonomik yaptırıma yönelik istem adına, bir söylentilerini görmeniz, duymanız mümkün mü?
Göremez ve duyamazsınız.
Bu taşeron yasası veya çalışana/emekliye verilmesi gereken kadrodur, maaş zammıdır…
Sendikaların ve meclisin dışında kararlaştırılıp, ne olacağı veya ne olmalıdır konusunda fikir yürüten bir vekil var mı?
O da yok.
İşte bu gün şekil1 Ada yaşananlar da bunlardır!
Yani kim söylerse, ne söylerse, o söyler ve gereği yapılır!
Bu durumda şayet demokrasi falan arayacak olursanız, hiç kusura bakmayın ama o kayak yapmaya gitmiştir!
***
CHP’de kısmen de olsa var diye bahsetmiş olsak da, burada da, seçme ve seçilme haklarına dayalı tüzük maddesinin kesinlikle ele alınması ve tadil edilerek düzeltilmesi şart olmuştur.
Hele kurultaya yönelik seçim çalışmalarının, Genel başkan veya muhalefet adına, daha açık ve net olarak delegeden saklanarak/saptırılarak değil, somut bir şekilde bilgilendirilerek paylaşılması gereklidir.
Parti meclisi veya MYK konusunda, Türkiye geneli örgütlenme modellerinin de pek sağlıklı sonuçlar getireceğine de inanmayanlardan biriyim.
Meritokrasiye saygımız var!
Halk tabiri ile üst akıl denilen genel başkan kadrolaşmasına da saygımız var!
Ama alnı terlemeden ve her dönem genel başkan listesinde yer bulup da getirisi olmayan siyasi devşirmelerin de dikkate alınması gerekir.
Mesela bir siyasi vekil çıkarı adına şu anda uçup gitmiştir!
Yazık değil mi?
Siyaset devletin bekası ve halkının geleceği, insanca yaşaması adına yapılıyorsa ki yapılması gerekli?
Bize düşen görev de, bunu takip etmek ve okurlarımızla paylaşmaktır.
Sürçü lisan ettiysek af ola.