SİYASET Mİ, MÜBAH YOLLAR MI?
İnanın hem dikkat çekici, hem de enteresan bir durum!
Hani derler ya; “hedefe varmak için her yol mubah” diye?
İşte aynen böyle be kardeşim!
Eh ne de olsa koskoca İstanbul seçimleri!
Adı var adı!
Adının yanında neler var neler?
Vatandaşlarımız dabunu ilgi ve merak içinde takip ediyorlar!
Bu yaşanan, söylenen ve görünenlerle ilgili de ne diyorlar biliyor musunuz?
Bu mubah yapının başka inanışlarla da hiçbir farkı kalmamış…
Nasıl bir bakış ve inanıştır bu diyorlar!
Ayrıca, bir de bakış ve inanışın farklılığını dile getiriyorlar.
Çünkü Müslüman inanışında böyle bir bakış ve inanış yok ama hani yan yoldan gidersen, yani tarikat türü düşünürsen tabii ki olabilir diyorlar.
Oysa Müslümanlıkta hak/hukuk/adalet olduğu gibi, ortak paylaşım var, üleşim var!
İnsanların mağduriyet yaşatılmaması konusunda bir inanışları var.
Saçı bitmedik yetimin hakkına el uzatmamak var!
Oysa bu şimdi öylemi?
Tabii ki kesinlikle öyle değil diyorlar.
Vee kısaca bana verdikleri bir iki örneğe değinmemi istiyorlar.
Kendine %25 zam alıp çalışana ve emekliye %10 zam vermek adaletli bir bakış değildir, olmadığı gibi bu Müslüman inanışına da sığmaz!!
Bir taraftan işsizler ekonomik sıkıntıdan dolayı kendini yakarken, köprülerden atarken…
Buna sebep olan siyasi erk’in duruşunun ve bakışınınumurunda olmayışı, diğer taraftan, köşkler/yazlıklar/saraycıklar yaptırılmak istenmesihiç de adaletli bir uygulama sayılamaz.
Bizim inanışımız ve vicdanımız buna cevaz vermez diyorlar.
Buna benzer yapılar, olaylar geçmiş tarihlerde görüldü ve yaşandı, hiç mi ders alınmadı diyorlar?
Örneğin; “ Emevi’ler dönemindeki hariciler”!
Onların inanışında da kazanmışlarsa, daha da kazanma istemleri için her yol onlar için açık, yani her yol mubahmış!
Her türlü mal/mülk helâl ganimet olarak sayılıyormuş!
Yine Osmanlı dönemi bakışında, mülkler ve gelirler hanedanın geliri gibi addedilip hazineye böyle giriliyormuş!
Devlete ait mülkler ve akçeli işler adeta onların malı gibi bakılıyormuş!
Ya şimdi diyorlar?
Bunlardan gayri bir farkımız kaldı mı, acaba bir bilen var mı diye soruyorlar?
Ve İstanbul seçimlerini de buna benzer bir bakışın ürünü olduğunu ifade ediyorlar.
Tek kelime…
Yazık!
***
Bakın şimdi:
Zenginin askerlik yapmadığı, fakirin ülkesi adına şehit olduğu bir yerde adalet ve huzur olmaz diyorlar!
Bu nasıl askerlik yasasıdır diye de tenkit ediyorlar?
Zengin bastıracak parayı askerlik yapmayacak, gariban Mehmet de parasızlıktan çaresiz askere gidecek ve vatanı için ne olacaksa olacak?
İşler bu kadar basit!
Bu haktan reva mıdır diye soruyorlar?
Koyun elinizi vicdanınızın üstüne bir karar verin bakalım, doğru mu, yanlış mı?
***
Bir de iftar sofraları var!
Vay canına, izledikçe içim yanıyor.
Bir tarafta mübarek ramazanda garibanı düşünen, fitre/zekât hesapları peşinde olup vatandaşını mutlu etmek isteyen insanların telaşı…
Diğer taraftan hiç de ihtiyaçları yokken, sırf tantana ve erk göstergeliği olsun diye bir takım davetlilerin bu tür yemeklere katılması, saçı bitmedik yetimin de hakkı olan bu sofralarda sözde iftar yapmaları ne derece doğrudur, lütfen bunu sorarmısınız diye fikrini ifade edenler!
Ben elçilik görevimi yaptım.
Sıra şimdi sizde sevgili okurlar.
Önce gülümseyin ve sonra da bu konudaki fikrinizi lütfen belirtin.
Ben yine hem yazıyor, hem de gülümsüyorum.
Sakın bana deli falan demeyin, çünkü sizler de bunun adına ironi diyorsunuz!
İşte böyle.