ŞİMDİ NE OLACAK? (2)
Ne günler yaşadık ama?
Rüyalarımızda dahi göremeyeceğimiz, aklımızın ucundan bile geçmeyen, hatta birisi tarafından anlatıldığında da asla inanamayacağımız günler!
İnsanlığın, hukukun, vicdanın, doğruluğun, demokrasinin, adaletli paylaşımın rafa kalktığı, hatta dış politikalarımızla da ülkemizin geleceğini bile tehlikeye atan günler!
Acılı, acımasız ve hukuksuz günler!
Ama bu bittimi?
Bana göre hayır.
Daha gidecekleri yol var!
Çünkü bu yapının bir tek emeli var, o da Cumhuriyet rejimini kaldırmak ve son Osmanlı modelinin adeta temelini atmak gibi!
Hatta gibisi bile fazla.
Çünkü bunu biz değil, bizzat kendi ağızlarıyla kendileri ifade ediyorlar!
O zaman bu söylediklerini bir kez daha anımsayalım ve tekrar dillendirelim bakalım ne diyorlardı?
“Biz ayrı yollardan aynı hedefe giden bir kutsal birlikteliğin mücadelesini veriyoruz”!
Yani; bu rejimi yıkmak için çeşitli inançlarla (tarikatlar) güç birliği yapıyoruz!
Başka?
“Biz beyazlarımızı giydik de geldik”!
Yani kefenlerini bu uğurda giydiklerini, ölümü bile göze aldıklarını lanse ediyorlar!
Peki, bunu kime karşı yapıyorlar?
O da çok basit!
Kendi ağızlarından çıkan söyleme göre; “ bizlere doksan yıldır neler çektirdiler” demeleriyle Cumhuriyet tarihini ve onu savunanları kastediyorlar!
Başka?
Atatürk’e ve İnönü’ye “iki ayyaş” diyorlar!
Daha başka?
“Biz hedefe varmak için Papaz cüppesi bile giyeriz” diyorlar!
Yani hak, hukuk, vicdan ve adalet ne ki?
Önemli olan yapacaklarımız ve yürüdüğümüz yoldaki hedef diyorlar!
Peki, bunun daha ötesi var mı?
Yok.
Peki, bunu onlara hiç soran siyasi var mı?
O da yok!
Yazık!
Olan zaten oluyor!
O zaman hayır oyu veren değerli seçmen ve bunlara öncü olacak olan siyasi parti temsilcileri, her kimseniz!
73 yaşında bir kişiyim ve sizlere sesleniyorum!
Kafanızı, oturup iki elinizin arasına alıp düşünmeniz gerekir!
Demokratik koşullar altında bu yapıyla nasıl mücadele verilir diye?
Bu birliktelik bir daha, bu şekilde, nasıl sağlanır ve nasıl gelişir diye?
Lütfen bırakın ben şuyum veya buyum demeyi!
Lütfen bırakın egoistçe ve agresif siyasi çıkar hesaplarını!
Mustafa Kemal ne yaptıysa o yoldan gidin ve onun gibi yapmaya çalışın!
Gidin ki o Kuvva-i Milliye ruhunu bir kez daha yakalayın.
Bağımsızlık ve özgürlük adına bir araya gelen, kanını/canını esirgemeden veren o ulus birlikteliğini bir kez daha yaşatın!
Eğer bunu yapmazsanız, her şeyin üstesinden ben gelirim, ben bilirim diye yine hesap/kitap peşine düşerseniz bu işe de hiç soyunmayın!
Çünkü artık güvenilmez olursunuz!
***
O tarihte işte böyle demişiz.
Okurlarımızdan özür dileyerek, istek üzerine de ikinci baskımızı geçiyoruz.
***
Peki, şu ana kadar hayır kanadıyla ilgili siyasiler somut bir yol haritası çizip de bir şeyler yapabildiler mi?
Söylemler ve istişareler dışında!
Hayır.
O zaman biz bu filmi görmüştük!
Yeni senaryolar ve yeni filmler yaratmaya da hiç gerek yok.
***
Önce, muhalif kanattaki değişimi sağlamak, yeni isimlere yol açmak, onlara siyaset yapabilme hakkı vermek şart olmuştur!
Bu CHP’ de olur, MHP’de olur, bir başkasında olur.
Ama olmalıdır.
Bakmayın siz, siyasi partileri babalarının bahçesi gibi görme ve sahiplenme olayına.
Yaşananlar somut bir şekilde ortadadır ve yetersiz olunmuştur!
Bundan daha güzel örnek olur mu?
Sakın hiç kimse, çıkan “ hayır oylarının” arkasına da sığınarak kendilerine paye çıkarmaya falan kalkmasınlar, bunu dahi toparlayalım derken vallahi dağıtabilirler.
Karnesi kırık ile dolu olana önemli görevler verilir mi?
Verilmez.
Hem o oylar, Cumhuriyete ve hukuka sahip çıkan, her düşünceye ait oylardır.
Hiç kimse kusura bakmasın ama gereken yapılmalıdır.
Çünkü başkanlık modeliyle ilgili şimdi bir sürü yeni yasalar çıkacak!
Başta siyasi partiler ve seçim yasaları gibi!
Buna ancak zaman bulunur derim.