SAYIN METİN FEYZİOĞLU VE REFERANDUM!
Ne günler ama?
Sallayıcı, kırıcı, yaftalayıcı ve öteleyici duruşlar/söylemler!
Devlet ve millet adına ne üzücü bir durum.
Bilmem yanılıyor muyum?
Hem hepsi de siyasi çıkarlar adına.
Üzülmemek elde değil.
Sanki bu vatanın nasıl kurtulduğunu, yeniden nasıl ayağa kalktığını bilmiyorlar gibi!
Yazık!
Hani Atalarımız hep der ya?
“Düğün değil, bayram değil, eniştem beni niye öptü” diye!
İşte bu da böyle bir günle başlamış oldu!
Sayın Bahçeli bir görüş attı, hükümet hemen kaptı.
Niçin ve neden zuhur ettiği ise bilinmiyor?
Oysa bunun nedeni de bu millete açıklanmalıydı!
Neden bu böyle olacak ve neden bu gerekli diye?
Ama yapılmadı.
Sayın Bahçeli başlattı, mevcut hükümet yürürlüğe koydu ve birlikte yürüyorlar, şimdilik bu!
Bu da hükümetin arayıp bulamadığı bir fırsattı dersem yalan olmaz hani?
Çünkü bu da sistem, yani rejim değişikliği için büyük bir done idi ve hemen yakalandı!
Peki, bu gündeme nasıl geldi?
Sayın Bahçelinin iddiasına, yani söylemine göre; “fiili yapı var, bunun yasal çerçeveye çekilmesi gerekir” deyişiyle geldi!
Yani ilk başta suçladı, sonra savunmaya geçti!’
Yani, Anayasa çiğneniyor, resmen suç işleniyor, bunun yasal düzene girmesi gerekir düşüncesi ve iddiasıyla!
Peki, bu ne demek, yani neden bu ortaya atıldı derseniz?
Oysa meri yasalar var, yargıçlar değil mi?
İşte orası bir muamma ve yukarıda belirttiğimiz gibi de fluğ bir yapı!
Çünkü durup dururken ortaya sürülen ve Anayasa değişikliği konusunda referanduma götürmek için destek verme imasıyla ortaya atılan bu yapı onlara özgü fikir olarak kafalarında halen duruyor.
Bunu da kendileri haricinde kimse bilemez.
Belki birçok yorum çıkar, çünkü yaşananlar ve söylemler bazı ışıklar veriyor ama yinede mesnetsiz olur.
Ama tarih bir gün bunun da açıklamasını yapacaktır umarım.
***
Ve iki partinin kafa kafaya vermesiyle de bu yasa, yani Anayasa değişikliği maddeleri öyle veya böyle meclisten çıkartılarak referandumun da yolu açılmış oldu.
Nasıl gidilecek ve nasıl yapılacaktır cevabı ise?
Mecliste belirlenen 18 maddelik Anayasa değişikliği seçmene anlatılacak ve
Evet/ hayır kanatları özgürce çalışma yapacak, sonun da belirtilen tarihte de seçmen tercihini yaparak bunu belirlemiş olacaktı.
Burada siyasi yapılar veya kuruluşlar seçmene yönelik özgürce çalışma yapabilecekler midir?
Tabii ki yapacaklardır.
Her kes, her alanda buna yönelik fikirler ve yorumlar getirebilecek midir?
Tabi ki getirebilecektir.
Çünkü bunun zemininde özgür bir yapı vardır.
Her birey, her yetkili, her vatansever, evet veya hayır konusunda özgürce çalışmalarını yapabilecektir.
Çünkü söylenenler ve yapılan açıklamalar bu yönde idi.
Ama şu gidişata baktığınız da böyle bir bakış var mı?
Bana göre yok.
Hem yok, hem de hayırcılar sanki vatan hainleriymiş gibi bir de yaftalanıyor!
Ne kadar ayıp değil mi?
Ne kadar yazık değil mi?
Ne kadar günah değil mi?
Onlar bu vatanın evlatları değiller mi kardeşim?
Pes doğrusu.
Yazıklar olsun be.
Hani her şey insan hakları ve demokrasi çerçevesi içersin de olacaktı?
Ne oldu da birden dik yapınız oluştu, gelişti?
İnsanların inanası gelmiyor.
Hayret değil mi?
***
Bir hayret de burada:
Sayın Metin Feyzioğlu’nun, yani Türkiye Barolar Birliği Başkanının referandum konusundaki çalışmalarını izliyoruz.
Ve dikkatle de dinliyor takip ediyoruz.
Suç mu işliyor?
Hayır.
Yanlış mı yapıyor?
Hayır.
O zaman ne?
Bir hukukçunun, bir hukuk profesörünün, ülkemizdeki binlerce avukatı temsil eden bir kişinin bu konuda bir söylem veya bir yorum hakkı yok mudur?
Olmaz olur mu, elbette vardır.
Anaysa değişikliğine yönelik, vatandaşlarla veya seçmenlerle sohbet etme hakkı yok mudur?
Elbette vardır.
O halde Sayın Cumhurbaşkanımızın, Sayın Metin Feyzioğlu hakkında söyledikleri nedir?
Yazık değil mi, günah değil mi?
Bu söylemler bizleri huzursuz edip karamsarlığa itmiyor mu?
Evet itiyor.
Bu yakışık bir durum mudur?
Ben 72 yaşındayım, hayatım boyunca da, hiçbir siyasetçide de böyle bir yapı görmedim!
Ne kadar yanlış ve ne kadar üzücü bir olay?
Hani demokrasi vardı?
Hani düşünce ve söylem özgürlüğü vardı?
Nerede?
Onun söz söylemeye, fikir yürütmeye ve görüşlerini kendi halkına sunma gibi bir hakkı yok mu?
Tabii ki var.
Yazıktır, yazık!
Ben böyle bir durumda bile kendine görev addeden, Sayın Metin Feyzioğlunu kutluyor, hatta bir siyasi partide genel başkanlığa aday olmasını bile diliyor, bu sürede ölmezsem, karınca misali onu sonuna kadar da destekliyorum.
Bize, bizlere, Türkiye Cumhuriyeti halkına; tek parti, tek lider, tek bakış değil; çok parti ve özgürlükçü liderler gerekli.
Gerekli ki içerde barış, kardeşlik ve huzur olsun!
Gerekli ki dışarıda da; barışık, saygın ve etkin bir devletimiz olsun!
Daha başka ne isteyebiliriz ki?
Bir de sevgi/saygı ve huzurdan başka?